Güzel Türkçemizin en güzel sözcüklerinden biridir tünaydın. Gerçekte iki sözcüğün birleşmesinden oluşmuştur: Tün ve aydın…

Tün, akşam ve gece demektir. Günün karanlık bölümüdür. Günün aydınlık bölümü ise gündüzdür. Bir bakıma tün, gündüzün karşıtı bir sözcüktür. Gece de öyledir. Öte yandan gece sözcüğü de Türkçedir. Akşam sözcüğü üzerinde bir tartışma olsa da ben onun da öz Türkçe olduğunu düşünüyorum. Ancak akşam sözcüğünün “ak” bölümün öz Türkçe “şam” bölümünün ise Farsça “şeb” sözcüğünden dönüşme olduğu da savlanıyor. Böylece akşamın gerçekte daha karanlığın basmadığı ancak güneşin de battığı zamana denildiği, anlam olarak da “akgece”, gecenin ak bölümü, gecenin kararmamış bölümü demek olduğu ileri sürülüyor. İlginç bir açıklama ancak ben bunun zorlama olduğunu düşünüyorum. Bence akşam kök bir sözcüktür, öz Türkçedir ve addır.

Akşam sözcüğünü, konuşanı kalmamış bir dil olan Soğdça ile ilintilendirenler de var. Buna göre akşam sözcüğü Türkçeye Soğdçadan geçmiştir ve gün batımı zamanı demektir.

Ancak, Divanü Lügati’t-Türk’te de geçen akşam sözcüğünün öz Türkçe bir sözcük olduğu konusundaki görüşüm kesindir. Öte yandan yeri gelmişken şunu belirteyim; Türkçede kullanılan bir sözcük başka dillerde de varsa ve o diller Farsça, Soğdça, Çince gibi coğrafi anlamda Türk diline komşu dillerse dilcilerin çoğu o sözcüğü Türkçe dışındaki dillere bağlama eğilimindedirler. Bu bilimsel bir tutum değildir. Bu tutumda baştan benimsenmiş, “ Türkçenin yetersizliği düşüncesi” vardır. Bu, gerçekte Türk diline karşı geliştirilen bir aşağı görme sayrılığıdır. Oysa kimi sözcüklerin kökeni birkaç dile bağlı olabilir. Başka bir deyişle kimi sözcüklerin kökeninin kesin bir biçimde belirlenmesi olanak dışıdır. O sözcükler toplumların ortak ürünü olabilirler. Kim bilir; akşam sözcüğü de bu türden bir sözcük olabilir.

Yeniden tün sözcüğüne dönelim…

Tün sözcüğü tıpkı gün sözcüğü gibi Türk Kağanlığı Yazıtlarında / Kök Türk Yazıtlarında / Bengü Taşlarda geçmektedir. Gün sözcüğünün gerçek biçiminin “kün” olduğunu söyleyelim. Bu iki sözcük Türk Kağanlığı Yazıtlarında bir tümcede şöyle geçiyor:

“tünli künli yéti ödüşke subsız keçtim.”

Bugünkü Türkçe ile söylersek;

“geceli gündüzlü yedi günde susuz geçtim.”

Görüleceği üzere burada tün sözü gece anlamındadır. Kün ise gündüz anlamındadır. Gerçekte gün / kün, tün ile gündüzün birleşimidir. Günün karanlık bölümü tün, aydınlık bölümü ise gündüzdür.

Tün sözü pek çok Türkçe yazılı belgede geçiyor. Anadolu Türkçesinde de sık bir kullanım alanı var. Söz gelimi, gecelemek anlamında tünden türeme, tünlemek sözcüğü var. Bu sözcük tünemek biçimine dönüşmüş. Ancak kimi yörelerde anlamı daralarak tavukların akşam kümese girmesine denilir olmuş. Gerçek şu ki tünemek sözcüğünün öz biçimi tünlemektir. Tünek sözcüğü de tünlemek sözünden geliyor. Gerçek biçimi; tünlek olsa gerek. Tünlemenin tünemek sözüne dönüşmesi gibi tünlek sözü de tünek sözüne dönüşmüş olabilir. Tünlek ya da tünek, gecelenen yer demektir. Ancak tavuklar için kümes anlamında kullanılıyor. Görünen o ki anlamı daraltılmış bir sözcük. Oysa geniş anlamı her türlü canlının gecelediği yer demektir. Elbette bu anlama insanlar da girer.

Öte yandan Türkçenin büyük ozanı Yunus Emre’nin koşmalarında / ozanlamalarında / şiirlerinde tün sözcüğünün kullanıldığını biliyoruz. Bir ozanlamada şöyle diyor büyük ozan:

Aşkın aldı benden beni,

Bana seni gerek seni,

Ben yanarım tün ü günü,

Bana seni gerek seni…

Görüleceği üzere Yunus Emre; “Ben yanarım gece gündüz…” diyor.

Tün sözcüğünün Anadolu Türkçesinde dün sözüne dönüştüğü düşünülüyor. Yunus’un yukarıdaki ozanlamasında da tün değil dün biçiminde bir kullanım olduğu görüşü var.

Türkçenin kimi kollarında tün biçimindeki kullanım sürüyor. Öte yandan tünemek eyleminin dünemek biçimine dönüşmemesi de ilginç bir durum. Niye ki kökündeki tün, dün sözüne dönüşmüş.

Tün sözcüğü bugün Anadolu Türkçesinde dün biçiminde kullanılıyor ve anlamı da bilindiği üzere “bugünden önceki gün” demektir. Kimileri bunu doğrudan doğruya geçen gün biçiminde de anlamlandırıyor. Ancak kimi yörelerde “geçen gün” sözü “önceki gün” anlamında kullanılıyor.

Tün sözünün karşıtı olarak “tan” sözü de dikkat çekiyor. Tün gece demek, tan ise gecenin bitişi demektir. Bir başka deyişle sabah vakti demektir. Türkçede sabah anlamında “erten” sözü de vardır.

Tün yalnızca gece anlamına gelmez aynı zamanda “batı” anlamına da gelir. Tan ise sabah anlamına geldiği gibi “doğu” anlamına da gelir. Bu biçimde kullanımını Oğuz Kağan Destanı gibi pek çok Türkçe kaynakta görüyoruz.

Tün sözü esenleşme / selamlaşma sözü olarak dil devrimi ile birlikte kullanılmaya başlandı. Bu da 1930’lu yıllara denk geliyor.

Öte yandan gerek tünaydın sözündeki gerekse günaydın sözündeki aydın bölümü öz Türkçe aymak sözcüğünden geliyor. Aymak, ışımak demektir. Bir yer ışık alıyorsa orası ayar. Başka bir deyişle aydın hale gelir, aydınlık olur. Aynı zamanda bir şeyin açığa çıkması, fark edilir olması veya kişinin kendisinin farkında olması, bilincinin yerinde olması gibi anlamları da vardır. Söz gelimi, bayılmanın tersi olarak ayılmak sözcüğü de aymak sözcüğü ile ilintilidir.

Günaydın demek; gününüz aysın, aydın olsun veya aydınlık olsun demektir. Araplar, sabahınız aydınlık olsun anlamında; “Sabah’un- Nur” diyorlar.

Tünaydın demek ise; gerçekte geceniz aysın, aydın olsun veya aydınlık olsun demektir. Araplar, akşamınız aydınlık olsun anlamında; “Mesâ’un- Nur” sözünü kullanıyorlar.

Tünaydın sözü bizim toplumumuzda öğleden sonra akşama değin kullanılmakta, akşam içinse” iyi akşamlar” sözü yeğlenmektedir. Bence akşam da tünaydın sözü kullanılmalı ama iyi akşamlar sözü de bırakılmamalı. İlk söyleyen tünaydın derken ona yanıt veren kişi eğer akşam vakti ise iyi akşamlar demeli. Günaydın sözünün kullanımında böyle bir ayrım bulunmuyor. İlk söyleyen de ona yanıt veren de günaydın seslenişini söylüyor. Bu artık yerleşmiş bir esenleşme sözüdür. Bu söz, Türkçenin Arapça esenleşmeye karşı kazandığı görkemli bir utkudur.

Tünaydın sözü ise daha yerleşmiş değil. Yerleşmesi için uğraşmalı ve duyarlı olmalıyız.

İngilizlerin, "iyi öğleden sonralar" anlamında “good afternoon” deyişine karşı bizim tünaydın sözümüz var. Tünaydınımızı öksüz koymayalım. Dil devriminin bu güzel ürününe iye çıkalım.

Güzel sözlerle esenleşmek sevaptır. Tünaydın güzel bir sözdür. Tünaydın demek de sevaptır. İnsanlara sevgiyle gülümsemenin bile sevap kabul edildiği İslam’a göre; tünaydın demenin sevap olmadığını kim ileri sürebilir?!

Sürekli Türkçe esenleme ve esenleşme sözcüklerini yeğleyelim. Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca vb. sözleri bırakalım.

Gerçek şu ki, Türkçe varsa biz varız, Türkçe yoksa yoğuz.

Yaşasın dilimiz!