Merhaba sevgili okurlarım,

Geçtiğimiz günlerde Kocaeli Üniversitesi'nden gelen bir haber, hepimizi derinden sarstı. Üniversitenin Rektörü, engelli bir öğrenciyi küçümseyen ve onur kırıcı sözler sarf ettiği iddiaları, hem eğitim kurumlarının ne kadar duyarsızlaşabileceğini hem de engelli bireylerin toplumsal yaşamda yaşadıkları zorlukların ne kadar büyük bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Engellilik, sadece fiziksel bir durum değildir. Aynı zamanda toplumsal bir izolasyon, anlayışsızlık ve ötekileştirme ile iç içe geçmiş bir deneyimdir. Her gün, engelli bireyler, kamusal alanlarda, iş yerlerinde ya da eğitimde engellerle değil, bu engelleri yaratan zihniyetle karşı karşıya kalmaktadır. Kocaeli Üniversitesi'nde yaşanan bu talihsiz olay, tam olarak bu zihniyetin ürünüydü.

Rektör olduğu söylenen kişi tarafından yapılan açıklamalar, basitçe yanlış ya da hoşgörüsüz bir dilin ötesinde, engelli bireylerin eğitim ve toplumda eşit haklara sahip olma mücadelesine ciddi bir darbe vurmuştur. Eğitim, toplumsal eşitliği sağlamak için en önemli araçlardan biri olmalıdır, ama burada görüyoruz ki, aynı eğitim kurumlarında bile bu farkındalık büyük ölçüde eksik kalıyor.

Söylenen sözlerin derinliği ve etkisi, sadece o an orada bulunan öğrenciyi değil, tüm engelli bireyleri hedef almıştır. Böyle bir durum, engelli bir bireyin hayata daha da karamsar bakmasına, kendisini daha da dışlanmış hissetmesine yol açabilir. Zihniyet değişikliği sağlanmadığı sürece, engelliler için "eşit fırsatlar" sadece kağıt üzerinde kalmaya devam edecektir.

Ancak burada, empati yapmayı bir an için deneyelim. Diyelim ki, ben de o pozisyonda bir rektörüm ama engelli bir bireyim. Bir öğrenciye veya herhangi birine, "Sizin gibi insanların bu okula girmesi... Pek uygun değil," demek, içimde nasıl bir acı yaratırdı? Kendi bedenimi, engelliliğimi, her gün karşılaştığım zorlukları düşünerek, bu tür bir söylemi asla kullanmak istemezdim. Bilirim ki, her insanın kendi yolculuğu, engelleri ve başarıları farklıdır. Bir engelli olarak, bana yapılan küçümseme ve dışlamayı kalbimde hissettiğim gibi, başkalarına da aynı acıyı yaşatmamalıyım.

Böyle düşününce, bir rektör olarak, öğrencilere şunu demek çok daha anlamlı olurdu: “Hepimizin farklı hikayeleri, farklı bedenleri var. Ama eğitimdeki fırsatlar, herkes için eşittir. Kimse, ne bedensel ne de psikolojik engelleri yüzünden dışlanmamalıdır. Bu üniversite, tüm öğrencilerine eşit fırsatlar sunmak için burada.”

Bu, sadece engelli bireyler için değil, tüm insanlık için geçerli bir anlayış olmalı. Bu bakış açısıyla, toplumsal eşitlik ve saygı daha güçlü bir şekilde inşa edilebilir.

Bu noktada, Kocaeli Üniversitesi’ndeki olay, tam olarak o bakış açısının eksikliğini gösteriyor. Üniversitelerde ve diğer eğitim kurumlarında, engelli bireyler sadece fiziksel anlamda değil, duygusal ve psikolojik anlamda da bir eşitlik sağlanarak, toplumda kendi yerlerini bulabilmelidir. Yöneticilerin bu konuda daha hassas olmaları, sadece engelli öğrencilerin değil, tüm toplumun daha adil bir geleceğe sahip olabilmesi adına önemlidir.

Bu olay, aynı zamanda daha büyük bir sorunu da gözler önüne seriyor: Engelli bireylerin toplumsal olarak kabul edilmesi ve haklarının savunulması için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiği gerçeğini. Bu anlamda, dünya çapında örnekler var; bunlardan biri de İngiltere'de hukuk profesörü olan ve engelli bireylerin hakları konusunda oldukça bilinen bir figür olan Dr. Richard Hopkins'tir. Hopkins, engelli bireylerin eğitime katılımlarının sadece fiziksel engellerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel engellerle de engellendiğini savunuyor. Onun öncülüğünde, engellilerin katılımı üzerine yapılan çalışmalar, engelli bireylerin haklarını savunmak için ne kadar önemli bir bilinçlenme gerektiğini vurgulamaktadır. Hopkins’in teorilerinden bir diğeri de, engelli bireylerin sadece fiziksel alandaki engelleri aşmalarının yeterli olmayacağı, toplumun onlara duyduğu bakış açısının da değişmesi gerektiğidir.

Söz konusu olayda, yetkililerin özür dilerken gösterdiği tutum da oldukça önemli. Bu gibi olayların yalnızca geçici bir özürle geçiştirilemeyecek kadar ciddi sonuçları vardır. Üniversite yönetiminin, engelli öğrenciler için daha fazla pozitif ayrımcılık yapacak, engellilerin önündeki toplumsal ve fiziksel engelleri ortadan kaldıracak adımlar atması beklenmektedir.

Unutmayalım ki, herkesin farklı bir bedensel deneyimi olabilir ama hepimizin aynı hakkı vardır; o da eşitlik ve saygıdır. Engelli öğrenciler de herkes gibi insan onuruna sahip, saygıyı hak eden bireylerdir. Eğitim dünyası, bu tür dil ve davranışların önüne geçerek, tüm öğrencilere eşit bir gelecek vaat etmelidir. Zihniyet değişikliği, sadece engelli bireyler için değil, tüm toplum için daha adil bir yaşamın kapılarını açacaktır.

Bu vesile ile İngiliz evrenbilimci ve fizik profesörü Stephen Hawking anmak bu şartlar altında elzem oldu.

Bu yazıda, empati kurarak olayın daha derinlemesine anlaşılması sağlanmaya çalıştım. Rektör  pozisyonundaki bir kişinin engelli olma halini hayal etmek, duyarsız söylemlerin yaratabileceği etkiyi daha açık şekilde ortaya koyuyor.
Otoparktaki engelli araçlarının Park yerlerine yazılan yazılar çok anlamlı bana bunu çağrıştırıyor “Yerimi aldın, peki engelimi de aldın mı?”

Bir başka yazıda tekrar görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın...