Sevgili takipçilerim ve okurlarım,

Bugün size, "bu kadar da olmaz" dedirtecek bir olaydan bahsedeceğim. Üstelik olay, Beşiktaş Ortaköy gibi İstanbul'un gözde bir semtinde yaşandı.

Hikâye şöyle başlıyor: Çok bilindik bir zincir mağazada, birkaç gün önce kasada yapılan bir işlem hatası ortaya çıkıyor. Mağdur olan kişi, durumu mağaza yetkililerine bildiriyor. Müdür statüsünde biri ise, "Üç güne kadar düzeltilir," diyerek oyalıyor. Üç gün geçiyor, beş gün geçiyor, ama düzeltme yok. Mağdur kişi haklı olarak bir kez daha gidip konuyu gündeme getiriyor. İşte ne oluyorsa, o anda oluyor.

Müdür denilen zat-ı muhterem, sorunu çözmek yerine, "Seninle uğraşacağım!" tarzında tehditvari sözler sarf ediyor. Yetmiyor, kapıya kadar çıkarak ceketini çıkartıp resmen kavgaya tutuşmaya hazırlanıyor! Üzerine yürüyor, hakaretler ediyor ve fiziksel temas kurarak kişiyi darp ediyor. Üstelik tüm bu rezalet mağazanın güvenlik kameralarına da yansıyor.

Hemen, resmi şikâyetler yapılıyor. Zincir mağazanın genel merkezine ulaşılıyor. Ne mi oluyor? Bir gün geçiyor, iki gün geçiyor... Ne bir geri dönüş var, ne de bir özür.

Buradan sormak istiyorum: Müdür diye bir mağazanın başına kimi koyuyorsunuz? Bir unvan verdiniz diye insanları bu kadar mı şımartıyorsunuz?
Üstelik burası Ortaköy! Beşiktaş gibi İstanbul'un kalbinin attığı yerde, böyle bir terbiyesizliği halkınıza reva görüyorsunuz.

Bir zincir mağaza, şube açtığı semtin kültürüne, insanına, değerine saygı göstermek zorundadır. Müdürlük demek, güç zehirlenmesi değil, sorumluluk demektir.
Ortada açıkça bir darp, bir tehdit, bir müşteri mağduriyeti varken hâlâ sessiz kalıyorlarsa, demek ki bu markayı da gözümüzde büyütmüşüz.

Türkiye bunu hak etmiyor. Beşiktaş bunu hak etmiyor. Ortaköy hiç hak etmiyor.
Ve unutmayın: Hak edilmeyen bir yerde, hak edilmiş gibi durmanın da bir ömrü olmaz.

Sevgiyle kalın.