4 Mayıs’ta Sırrı Süreyya Önder için İstanbul AKM‘de düzenlenen anma töreninin çıkışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in uğradığı yumruklu saldırı olayı sıradan bir asayiş vakası asla değildir.
Tüm ayrıntılar, saldırının arkasında ciddi bir yönlendirme, hazırlık ve organizasyon olduğunu ortaya koyuyor.
Özgür Özel Devlet protokol listesinde Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı ardından [TBMM’de en çok üyeye sahip partinin lideri olarak] dördüncü sıradadır. Anma törenine ilk üç protokol katılmadığı için kendisi katılanlar arasında devlet protokolünün birinci sırasındaydı. Buna rağmen sorumlu polis müdürü Özgür Özel’in aracının AKM otoparkına sokulmasına izin vermediği için Özel aracına yürüyerek gitti. Bizim olay sonrası öğrendiğimiz bu ayrıntıyı saldırgan biliyor olmalıymış ki, Özel’i çıkacağı kapıda beklemiş. Saldırgan bu arada, maça çıkacak boksör gibi germe esneme hareketleri yaparak saldırı için kendini hazırlamış.
Saldırı sonrasında müdahale edilirken “Osmanlı çocuğuyum” diyerek siyasal angajmanını deklare eden zanlının polise verdiği ifade de tümüyle öğretilmiş. Daha önceden yemek kartı için CHP’ye başvurduğunu ancak partili olmadığı için kendisine yemek verilmemesine ve CHP’nin gençleri sokağa çağırmasıyla ilgili biriktirdiği sinirle AKM’ye gittiğinde kendine hâkim olamadığını söylüyor.
Oldukça kısa ve üstünkörü alındığı görülen savcılık ifadesinde ise İBB’den birkaç kez maddi yardım aldığını kabul ediyor. Yönlendirilmiş olduğu anlaşılan bu ifadelerle CHP’nin sadece partililere yardım ettiği ve gençleri sokağa çağırmakla vatandaşları öfkelendirdiği izlenimi verilmeye çalışılıyor.
Saldırgan ifadelerinde reddetse de olayın baştan sona planlı olduğu çok açıktır. Yayımlanan görüntülerde saldırganın 3-4 saat boyunca AKM önünde Özgür özel’i beklediği, saldırı için hazırlandığı, açık kolladığı ve güvenlik zafiyetinin oluştuğu anda eylemi gerçekleştirdiği görülüyor. Saldırının failin bireysel ve anlık kararıyla değil de bir yönlendirme ve azmettirme ile gerçekleştiğini söylemek için de, bu ülkede yaşıyor ve hafızanızı kaybetmemiş olmanız yeterlidir.
SALDIRI TÜM DETAYLARIYLA AÇIĞA ÇIKARTILIR MI?
Bu olayın gerçekten tüm boyutları ile açığa çıkartılması polis için sıradan bir meseledir. Bunun için önce niyet sonra çaba gerekir. Saldırganın olay öncesi tüm hareketlerinin takibi, anlık baz ve konum sorgulamaları, geriye dönük kapsamlı HTS kayıtlarının çıkarılması ve analiz edilmesi, tüm gidip geldiği yerlerin ve irtibatlarının, konaklamalarının belirlenmesi, MASAK araştırmaları gibi gerekli tüm verilerin kapsamlı olarak incelenmesi ve analizi gerekmektedir. Polisin elindeki teknik imkânları dâhilinde ve veriler ışığında saldırganın azmettirme sonucu mu yoksa kişisel amaçla mı bu eylemi gerçekleştirdiğini tespit etmek oldukça kolaydır.
Soruşturmanın Organize Suçlarla Mücadele veya Terörle Mücadele Şubelerine değil de Asayiş Şube Müdürlüğüne verilmiş olması ve sanığın ikinci günde savcılığa sevki, olayın bahsettiğimiz derinlikte araştırılmaya lüzum görülmediğini gösteriyor. Nitekim tutuklanma öncesi savcılık ifadesinde de yukarıda bahsettiğimiz hiçbir detayın yer almadığı, hergün savcılıklara gelen binlerce adli vakadakine benzer kısa ve sıradan bir ifade alındığı görülmektedir.
İKTİDAR CENAHI FAİLİ SAVUNMADI AMA OLAYIN DETAYLI ARAŞTIRILMASI DA İSTENMEDİ
Muhalefete yönelik bu saldırıda iktidarın tutumu biraz farklı oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’na 2019’da Çubuk’ta saldıran inek hırsızı Osman’a sahip çıkan iktidar mahfilleri bu sefer aynı şeyi yapmadılar. İki öz evladının katili olan ve şartlı salıverilme ile ceza evinden çıkan saldırganın aile içi şiddet, öz kızlarına cinsel taciz, uyuşturucu kullanma ve satma, polise mukavemet gibi suçlarla dolu adli sicili olması, bu kişinin iktidara yakın çevrelerce kollanmasını büyük ölçüde engelledi. Evet, saldırgana ve yaptığı eyleme iktidar cenahı destek vermedi ancak olayın olası azmettiricilerinin bulunması için gerekli derin araştırmaları da yaptırmadılar.
Yukarıda bahsettiğimiz derinlikte yapılacak çok boyutlu soruşturmalar sonrasında, saldırganın iktidara yakın kimi çevrelerce azmettirildiğine ilişkin bir sonuca varılması olasılığı çok yüksektir. İktidarı rahatsız edecek böylesi sonuçları hiç arzu etmeyecekleri için üstünkörü bir soruşturma yürütüldüğünü düşünenler haksız sayılmazlar. Bu nedenlerle, olayın siyasal iktidarın kontrolünde olduğu söylenen kolluk ve yargı tarafından tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulmasını beklemek zaten fazla iyi niyetli bir beklenti olacaktı.
ERDOĞAN’IN “TELEF” SÖYLEMİ VE SİYASAL İKLİMİN OLAYDAKİ ROLÜ
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan bu saldırıdan üç gün önceki konuşmasında Özgür Özel’i kast ederek; ''Bir de kalkmış bu perişan hali ile Cumhurbaşkanı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de (E. İmamoğlu) çalmadık kapı bırakmamıştı. Ama sonuç ortada Cumhurbaşkanı olacaktı şimdi tarih oldu. Şimdi kapısını çalan yok. Bunun nefesi 2028'e kadar yetecek mi izleyip göreceğiz. Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesinde daha kaç CeHaPe'li telef olup gidecek” demişti.
Erdoğan “cumhurbaşkanlığına heves eden CHP’li telef olacak” diyerek; [propagandalarında iddia ettikleri gibi] Ekrem İmamoğlu’na yapılan operasyonu yolsuzluklar sebebiyle değil, gerçekte Cumhurbaşkanlığı çarpışmasının gereği olarak yaptıklarını zımnen itiraf ediyordu.
Bu olaydan önce, 19 Mart yargı darbesi sonrasında ise Erdoğan Özgür Özel’e; “Senin de kabrini birileri gelip ya kazar ya yıkar” demişti. Daha da önce “Ayağını denk al, almazsan denk getirmesini biz biliriz. Haddini bileceksin” demişti. Bunların hepsi CHP Genel Başkanı Özel’e açıktan tehditti.
Özgür Özel’e yapılan saldırı ile Erdoğan’ın yakın zamanda sarf ettiği “telef” tehdidi ararsındaki ilişkiyi tabi ki herkes gördü. Erdoğan’ın uçağının kadrolu gazetecilerinden Yeni Şafak yazarı (!) İbrahim Karagül’ün saldırı sonrası “Özgür Özel hak etti” derken aslında bu bağdan hareket ediyordu.
MUHALİFLERE SALDIRILARIN HİÇBİRİNİN ARDINDA AZMETTİRENLER YOKMUŞ!
Muhalif liderlere tehdit ve saldırıları anımsamaya devam edelim. Bu olaylardan çok daha önce de, bu ülkede hepimizin can güvenliğini sağlamakla görevli İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu “CHP İl başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin diye Valilere talimat gönderdim " demiş, ardından da bir şehit cenazesinde Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimi meydana gelmişti. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun katıldığı yine bir şehit cenazesinde tabut üzerine kurşun bırakılmıştı.
2024 Yerel seçimleri öncesi Erzurum’a giden Ekrem İmamoğlu’nun mitingine katılanlara taşlı saldırı olmuştu. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e 2021’de Karadeniz seçim gezisinde tepki gösterilmesi sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bu daha bir, daha neler olacak neler, daha dur bakalım, bunlar daha iyi günler” demişti. Bunlar aklımıza ilk gelen örnekler, daha niceleri oldu.
Kısacası, yakın siyasi tarihimiz iktidarın muhalefeti tehdit örnekleri ile dolu ve ne yazık ki bu tehditler boşa atılmıyor; ciddi sonuçlar doğuruyor. Muhalefete dönük bu saldırı eylemlerinin hiç birinde örgüt ve organizasyon bulunamadığını, hepsinin de üzerinin sıradan soruşturmalarla örtüldüğünü gördük. Bu gerçeklikler ortadayken, Özgür Özel’e yapılan saldırının bu iktidar döneminde tüm yönleri ile açığa kavuşturulmasını bekleyen aklı başında bir kişi var mıdır?
Olayın hemen ertesi günü mahkemeye sevk edileceği beklenen saldırgan, yoğun tepki sonrası bir gün daha tutularak 6 Mayıs’ta sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Geçen zaman içinde bu şahsın diğer irtibat ve iltisaklarının bir kısmını belki öğreneceğiz. Ancak siyasi bağlantılarını, destekleyenlerini ve azmettirenlerini asla öğrenemeyeceğiz. Zaten bu gibi bağlantılar hiçbir zaman ortaya konamasın, iktidarın kanunsuzlukları soruşturulamasın ve tüm yaptıkları yanlarına kalsın diye kurulmadı mı yargı erki üzerindeki hâkimiyet?