Yıllar geçiyor. Ülkenin tepesine oturarak halkı canından bezdirenleri sorgulamıyoruz,
Onlardan hesap sormayı dahi düşünemiyoruz.
Bir avuç yurtseverin kanlarıyla, canlarıyla kurmuş oldukları Cumhuriyet Türkiyesi hızla yok ediliyor,
Ancak yaşanan felaketleri görmüyor ve umursamıyoruz.
Bugün elimizde koruyabileceğimiz neredeyse tek bir varlığımız dahi kalmadı.
Yine de kıllarımızı dahi kıpırdatmıyoruz.
Ülkemizin en vazgeçilmez varlıkları yabancı güçlere teslim edildi, ancak yine de aldırış etmiyoruz.
Cumhurbaşkanımıza Katar Şeyhi tarafından dünyanın en pahalı uçağı hediye edildi.
Neden diye zihnimizi yormuyoruz.
Halkın aymazlığından yararlanılarak bu kez yine Katar şeyhi eliyle dünyanın en pahalı makam otosu Cumhurbaşkanımıza armağan edildi,
Ancak bu armağanı da sevinçle karşılıyoruz ve neyin karşılığı olduğunu araştırma gereği dahi duymuyoruz.
Son 20-25 yıldır hesapsız kitapsız harcanan milyarlarca liralık “Örtülü Ödenek” harcamaları kim bilir nerelere kanalize edilmişken en hafifinden merak da etmiyoruz.
Örtülü ödenek harcamaları, devletin namusunun emaneti olarak nitelendirilmiş ve nerelere harcandığı sorgulama dışı bırakılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde namus ve şeref sözü vererek göreve başlayanların, sözlerine ne ölçüde bağlı oldukları, yıllardır yaptıklarıyla ayan beyan ortadadır. O nedenle örtülü ödenek harcamaları konusunda güven bunalımı içinde olunması elbette doğaldır. Buna karşın bırakın hesap sormayı, bu konunun tartışılmasından da korkuyoruz.
20 yıl öncesi iyi kötü bir saygınlığı olan paramız, bugün üçüncü hamur kağıt parçası kadar dahi değeri kalmamışken umursamazlıkta zirve yapar hale geliyoruz.
Örneğin 2002 yılında 1 Amerikan Doları 1,3 TL iken, bugün 33.- TL; l Euro 1,2 TL. iken bugün 36.- TL ye; gariban diye tanımlanan yakın komşumuz Bulgaristan’ın para birimi Leva bile 30 kuruş iken, bugün 19.- TL ye ulaşmışken,
Bizi bu çukura atanlar kimlerdir diye ayağa kalkıp kibarca hesap sormayı dahi akıl edemiyoruz.
Son yıllarda ülkemizdeki Suriyeli, Afgan, Iraklı ve hatta Pakistanlı mülteci sayısı büyük artış göstermektedir. Bu hızla devam ettiği takdirde, birkaç yıl sonra korkarım bu mülteciler ülkemizde çoğunluğa da sahip olabilecektir.
Özetle demem o ki
Yıllar boyu zevk ve sefa içinde sürdürdükleri yaşantılarından milim ödün vermeyenlerden, milyonların sefil yaşamlarına arkalarını dönenlerden, güzel doğamızı katledenlerden, Türkleri yabancılaştırıp, mültecileri has evlat konumuna getirenlerden hesap sorulmadığı sürece, geride ne vatan toprağı ve o toprakları koruyabilecek yurttaşlar da kalmayacaktır.
Nokta.