Herhangi bir çekince göstermeden, bilerek ve inanarak ifade etmeliyim ki ülkemizde ciddi bir cami enflasyonu vardır.

Her geçen gün ölçüsüz, dayanaksız bir şekilde artış gösteren ve ihtiyaçtan kaynaklanmayan cami ve mescit yaptırma girişimleri özellikle son 15 – 20 yılda daha da hız kazanmıştır.

Bugün Türkiye’de 90 binin üzerinde cami bulunmaktadır. Yani kadın-erkek, bebe-belik, sakat-yatalak, inançlı-inançsız, Müslüm – Gayrimüslüm toplam ülke nüfusumuzun  tamamı dikkate alındığında, her 850 kişiye bir cami düşmektedir. Sünni ve cami cemaati ölçeğinde baktığımızda ise 180 kişiye  bir cami düşmektedir. Bu cemaatin her vakit namazı için  camilere gitmedikleri veya zaman zaman gittikleri düşünüldüğünde, mevcut cami sayısının ne kadar fazla ve işlevsiz olduğu ortaya çıkar.

Bu tabloyu bir de gelişen nüfus artışıyla birlikte değerlendirdiğimizde, tablo daha net ortaya çıkacaktır kanısındayım. Osmanlı İmparatorluğu’nun son 100 yılıyla birlikte, ülkemizde geride kalan yaklaşık 200 yıllık bir zaman dilimi içinde, nüfus artışımız 10 kat olurken cami sayısındaki artış tam 18 kat olarak gerçekleşmiştir. Bu istatistiki veri, yurdumuzdaki nüfusun gittikçe Müslüman oluşunu değil, Müslümanlığın siyasetin nasıl bir aracı olarak kullanıldığını göstermektedir.

Dini istismar etmek suretiyle olur olmaz alanlara cami yaptırma gayretleri, mescit yapımlarında da dolu dizgin artışları beraberinde getirmektedir. Kamu veya özel olsun neredeyse her işyerinde, belediyelerde, çarşı – pazar yerlerinde, tüm öğretim kurumlarında mescit yaptırma yarışı her dönem hız kesmeden devam etmektedir. Böyle giderse şehirlerarası otobüslerde, hatta uçaklarda dahi mescit  kurma  girişimleri başlatılırsa şaşmamak gerekir.

Ortaokul ve liselerde mescit yaptırma zorunluluğu, daha ağızları süt kokan çocuklarımızın gitmekte oldukları ana okullarına kadar indirilmiştir.

Son zamanlarda yapılan bazı camilerin bir ihtiyaçtan kaynaklanmadığını, inançların sömürülmesinden, kişisel hırslardan esinlenerek inşa edildiğini, üstüne basa basa ifade ve iddia etmek mümkündür. İşte Istanbul Taksim Camisinin yapılması  çarpıcı bir örnektir. Gezi Parkı eylemlerinin  bir şekilde rövanşı alınırcasına, bu  cami tam da Taksim’in göbeğine dikilmiştir. Taksimde zaten adım başı camilerin  bulunduğu göz önüne alındığında, bu yeni caminin bir ihtiyacı karşılamaya yönelik olduğuna  inanmak hayli zor. Üstelik  Danıştay’ın bu alanda bir cami inşaatına onay vermediği de biliniyordu. Ancak 2017 yılında Istanbul 2 Nolu Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun  almış olduğu bir siyasi kararıyla, cami inşaatına yasal kılıf uyduruluyor, inşaat başlatılıyor ve 2021 yılında bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılıyordu.

Dünyanın önde  gelen ve Türkiye’nin gururu olan İstanbul Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı’nın kapatılmasının, pistlerinin parçalanarak sökülmesinin, uçak iniş ve kalkışlarının artık yapılamaz hale getirilmesinin hiçbir akıl ve mantıkla açıklanması mümkün olmayan hamlelerdir. Bu havalimanının ileride tekrar faal hale getirilmesinin önlenebilmesi için akıllara ziyan uygulamalar birbiri ardına  yapılıyordu. Bu havalimanındaki “Atatürk” adının silinmesi yeterli bulunmamış olmalı ki, parçalanan havalimanı pistlerinin tam da orta yerine bir cami ve külliye inşaatına start veriliyordu.

Trakya’yı bilenlerin gözlerinde canlandırmalarını isterim. Tekirdağ’dan İpsala yönüne giderken, Tekirdağ’dan 15 km. sonra “İnecik” Köyü sizi karşılar. Yıllardır bu bölgeden her geçişimde merak  eder dururdum. Bu küçücük sevimli köy içinde bulunan daracık sokağın her iki yanında neden 2 cami yapılmıştır? Seyahatlerimden bir gün köye girip bu merakımı gidermek istedim. Camilerden birinin önünde oturan birkaç kişiye selam verdikten sonra, hane sayısı oldukça sınırlı olan bu köyde neden 2 cami vardır soruma, o gün beklemediğim, hatta beni şaşırtan  ilginç bir yanıt almıştım.

“Beyim biz onların camisine gitmeyiz.”

Bu yanıt, artık sözün tükendiği bir yerdir diye düşündüm. Yıllardır inanç üzerine siyaset yapanların toplumu ne hale getirdiğinin somut bir göstergesidir  denebilir bu olay.

Yine bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan, salt kişisel doyum ve  gösterişe dayalı olarak yaptırılan Istanbul Çamlıca  Camisi’ne ne demeli. 6 minareli, 16 şerefeli bu caminin cemaat kapasitesi ise dudak uçuklatacak oranda. 63 bin kişilik bu caminin resmi açılışının yapıldığı 2019  yılından bu yana, namaz kılanların sayısı hiçbir zaman kapasitesinin % 5 ini dahi bulmamıştır. 2,5 milyar lira gibi astronomik harcamalar yapılarak inşa edilen bu görkemli caminin personel sayısı tam olarak bilinemediği gibi, yapılan  günlük harcamaları da varın sizler tahmin ediverin.

İnsanların kutsal değerlerinin siyaset uğruna hoyratça kullanılması devam ettiği sürece, bu tür anlamsız harcamaları daha çok göreceğimizden kuşkum yok.