Geçtiğimiz günlerde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) uygulamaya koyduğu Instagram ve Roblox platform yasaklar tartışılmaya devam ediliyor. Bu yasaklama kararlarının neden alındığı konusunda spekülasyon dışında hala net bilgi yok.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'nin ölümü ile ilgili taziye mesajlarının Instagram tarafından engellediğini söyleyerek tepki göstermişti. Bu tepki üzerinden üzerinden 2 gün geçtikten sonra, 2 Ağustos Cuma günü BTK sosyal medya mecrasına erişim engeli getirmişti.

Görsel.1

Instagram sahibi META şirketi ise, ABD’nin Hamas’ı terör örgütü olarak kabul ettiğini ve bu çerçevede algoritmaların devreye girdiğini açıklamıştı.

Türkiye'de on milyonlarca vatandaşın aktif kullandığı sosyal medya uygulaması Instagram sekiz gün sonra sebebini bilmediğimiz şekilde yeniden açıldı. Özellikle çocuk ve gençler arasında popüler olan oyun platformu Roblox’a getirilen yasak ise hala devam ediyor.

Aslında son dönemdeki ilk yasak, gençlerin internet üzerinden kitap okuma ve yazma amacıyla kullandığı popüler Wattpad platformunun Temmuz 2024 tarihli mahkeme kararı ile kapatılmasıydı.

WATTPAD PLATFORMU DİNSİZLİĞİ VE EŞCİNSELLİĞİ NORMALLEŞTİRİYORMUŞ!

Görsel.2

Tek dertleri toplumu arzu ettikleri seviyede dincileştirememe olduğundan, Wattpad’in yasaklanma gerekçesini de dinsizleştirme ve eşcinselliği normalleştirme propagandasına dayandırdılar. Din takıntısı yanına bir de (tüm dünyadaki popülist sağ siyasetin hevesle sarıldığı) toplumu ayrıştırıcı LGBT ve eşcinsellik düşmanlığını eklediler.

İnternet mecraları kozmopolit toplumun bir yansımasıdır. İnternet yayıncılığı hükümetlerce regüle edilirken temel dayanak yasaların suç saydıkları eylemler çerçevesinde olmalı, ifade özgürlüğü ve temel insan hakları korunmalıdır. Bunu tercih etmiyorsanız kendinizi özgür dünyadan (gücünüz yetiyorsa) ayrıştırır; Çin-Kuzey Kore modelini seçersiniz, olur biter!

INSTAGRAM YASAK KARARI ADLİ DEĞİL İDARİ

Instagram yasağının 2 ağustos’ta açıklanması ardından Mahkeme kararı bekledik. Ancak bu gelmeyince yasağın, mahkeme kararı gerektirmeyen katalog suçlara dayandırıldığını anladık. On milyonların kullandığı koca platform BTK Başkanının (talimatı nereden aldığı herkesçe malum) tek imzası ile gerekçesiz şekilde kapatıldı.

BTK başkanı bu kapatmayı, 5651 sayılı İnternet Suçlarıyla Mücadele yasasının 8. Maddesinde sayılan suçlar bakımından verilmiş (mahkeme kararı gerektirmeyen) bir yetkiyle yapmış. Bu katalog suçlar arasında müstehcenlik, çocukların cinsel istismarı, MİT Kanunu ve Atatürk’e hakaret gibi 10 farklı suç tipi var. Ancak kapatma kararının gerekçesi açıklanmadığından yasada sayılan bu suçlardan hangisinin gerekçe gösterildiğini bilmiyoruz.

Ayrıca, yaptıkları yasaya bakar mısınız! Bu yasanın evrensel hukuka ve Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda kuşku yok ve yasa AYM’ye gönderilmeye çalışılıyor.

Görsel.4

İNTERNET YASAKLAMALARIN YÜZDE 86’SININ MAHKEME KARARI YOK

İnstagram yasak kararı mahkemeden çıkmadığı için bir üst mahkemeye itiraz yolu da yoktu, ancak İdari Yargı’ya başvuru yolu vardı ve bu da aylarca sürecek bir süreçti. Mahkeme kararları açık iken BTK’nın aldığı yasak karar metnini görmek, incelemek ve yorumlamak mümkün değil. Belli ki bu sebeple yasak kararı Mahkemeden değil İdari olarak (BTK’dan) alındı.

Görsel.5

Prof. Yaman Akdeniz’in açıklamalarına göre; 2006’dan Mart 2024’e kadar Türkiye’de erişimi engellenen web sitesi ve alan adı sayısı 1 milyon 43 bin. Bu yasaklamaların yüzde 86’sı doğrudan idari karar ile, sadece yüzde 14’ü mahkeme kararı ile olmuş.

770 bin web sitesini BTK Başkanı re’sen (kendiliğinden), 129 bin Web sitesini ise Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kapatmış. Görüldüğü üzere idari tedbir kararı ile kapatılan web sitesi toplamı 900 bin, Mahkemelerin yasaklama kararı ise 143 bin.

İdari kararla yapılan kapatmalar mahkeme kararına dayanmadığından gerekçeleri de bilinemiyor ve bunlara karşı hukuki mücadele sürdürmek çok zor.

Bu ülkede her alanda olduğu gibi hukukta da öngörülebilirlik tamamen ortadan kaldırıldığından “her an her şey olabilir” duygusu tüm toplumca normalleşti, kanıksandı. “Ülkede yargı bağımsız mı ki, karar mahkemeden çıkmış olsa ne olur?” denilebilir. Ancak durum tam öyle değil, açıklayalım.

Yasaklama mahkeme kararı ile olduğunda bunlar için derhal üst mahkemeye ve AYM’ye itiraz süreçleri açık. Ancak bir devlet kurumunun (BTK-TİB) başındaki birisi “katalog suçtur” diyerek pat diye koskoca bir internet mecrasını kapatınca bu yasağa karşı yapılacak şeyler çok sınırlı.

HUKUK DEĞİL “HASSASİYETLERİ” GEÇERLİ!

İnstagram ve Facebook’un sahibi Meta şirketi yaptığı açıklamada Türkiye’de hukuk kurallarına uyduklarını, Türkiye’nin talebiyle 2024’ün ilk yarısında 2 bin 445 içeriği kaldırdıklarını açıkladı. Ancak ülkemizde yasalara uymak yetmez, bir de iktidarın “hassasiyetleri” var!

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu İnstagram yasağına ilişkin yaptığı açıklamada,"Ülkemizin koyduğu kurallar var. Ülkemizin değerleri, hassasiyetleri var” dedi. Dikkat ederseniz açıklamada hukuktan, yasalardan bahsetmiyor, değerler ve hassasiyetlerden bahsediyor. Hukuk devletinde yönetenlerin hassasiyetleri değil yasalar söz konusu değil midir?

Üstelik şu meşhur “hassasiyetleriniz” meselesi ne yazık ki hiç sabit durmuyor, konjonktüre göre habire değişebiliyor. Bir dönem can ciğer dostunuz olan kişiler, gruplar, devletler, liderler bir süre sonra düşmanınız, daha sonraları da tam dersi dostunuz olabiliyor.

YASAKLARIN BAHANESİ ‘ÇOCUKLAR KORUNMASI’!

Sosyal medya platformlarına yönelik yasakları meşrulaştırmak için iktidar genellikle ‘çocukların korunması’ ve ‘zararlı içerik’ gibi toplumda geniş kabul gören argümanları kullanıyor. Bu yasakları eleştirenlere de üst perdeden çıkışıyor, azarlıyorlar.

Erdoğan instagramın sebepsiz kapatılmasını eleştirenleri aşağıladı; " Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, estirdikleri faşizme laf etmeyenler, Türkiye'yi Batılılara şikayet sırasına giriyor. Özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı 'ev zenciliği'dir. Batıdan çok batıcı, ev zencilerinin tek gayesi sahiplerine şirinlik yapmaktır" dedi. Erdoğan. "Hassasiyetlerimize özen gösterirlerse mesele zaten yoluna girecektir" diyerek de meşhur “hassasiyetlere” vurgu yapmayı ihmal etmedi.

Evet, bu teknoloji tekellerinin tutumları ve regüle edilmeleri gerektiği konusu dünyada da tartışılan bir sorun. Bu global teknolojik sorun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının ya da BTK’nın “özgürlük” anlayışı ile çözülebilir mi? Şu anda bizim içinde bulunduğumuz özgürlükler sorunu, dünyanın tartıştığı internet yayıncılığının kuralsızlığından çok başka bir noktada. Yani biz henüz oralarda hiç değiliz, bambaşka bir noktadayız.

Bizimkilerin anladığı internet düzenlemesinin (regülâsyonunun) fikir-ifade özgürlüğü ve kişi haklarının korunması ile ilgisi yok. İktidarın arzuladığı türde paylaşımların önünün açılması, beğenmediklerinin engellenmesini sağlayan algoritma düzenlemelerini talep ediyorlar.

ZİHİNLERİ SADECE KATI SİYASAL PRAGMATİZME İZİN VERİYOR

Asıl mesele çok açık ortada değil mi? Erdoğan’ın ekonomiyi nasıl batırdığı, vatandaşın yoksulluğu konuşulmasın diye sürekli başka gündemleri dayatıyorlar. Toplumsal ayrışmayı körükleyecek argümanlar üretip, insanları mütemadiyen birbirine düşürmeye devam ediyorlar.

Bir sokak röportajında, bu ülkede tek adamın bir gece aldığı hukuksuz kararlarla ülkenin yönetildiği eleştirisini dile getiren Dilruba K’nın tutuklanması da toplumun sinir uçlarını uyarma politikasının bir sonucudur.

Görsel.8

Onların fikir dünyalarında toplumsal barış, empati, tolerans, anlayış, özgürlük, kişilik hakları, insanlık onuru gibi gelişmiş insani değerlere yer yok.

Tek dertleri siyasal iktidarlarını olabildiğince sürdürmek olunca zihinleri, düşünce kapasiteleri sadece katı siyasal pragmatizme izin veriyor. Onlar gibi düşünüp hissetmemizi, onlarla birlikte sevinip onlarla birlikte yas tutmamızı istiyorlar. Bunlara karşı çıkanları da sürekli aşağılayıp, “batıdan çok batıcı, ev zencisi, faşist” gibi ağır hakaret ediyorlar.

Yasakçılıkta ve baskıcılıkta hukuk ve vicdan tanımamaları, siyasi “hassasiyetlerinin” doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur.  Bizler ise kötülük ile iyiliklerin çatışması sonucunda her zaman iyiliklerin, insani değerlerin galip geleceğine olan inancımızı sürdürüyoruz.