(İstiklal Marşı’nın Anlambilimsel Çözümlemesi – 2)
Bir önceki yazımızın sonunda sorduğumuz soruyu yineleyelim; bir ulusun ulusal marşı / bağımsızlık özel ezgisi “korkma!” sözüyle başlar mı?
Bu çokça tartışılan bir konudur. Ulus, korkuyor mu ki korkma deniliyor? Korkan bir ulus, varlığına ve bağımsızlığına iye çıkabilir mi? Türk ulusu asla korkak bir ulus değildir. Tarih boyunca binlerce savaşın, çatışmanın, dövüşün, vuruşmanın içinden gelen ulusumuzla korku sözcüğünü yan yana kullanmak bir haksızlık değil midir? Bu sorular anlamlı sorular elbette. Ancak bu sorular karşısında şöyle bir savunma ortaya konuyor; burada korkmak eylemi gerçek anlamıyla değil dolaylı / simgesel anlamıyla kullanılıyor. Asında kastedilen kaygılanma sözcüğüdür.
“Kaygılanma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…” deniliyor.
Gerçekten sonraki dizelere bakıldığında bunun kastedildiği çok açık bir biçimde anlaşılıyor.
Korkan bir ulus, “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım” der mi?
“Ben ezelden beridir, hür yaşadım, hür yaşarım” der mi?
Evet, örnekleri çoğaltmak olanaklı… Kuşku yok ki ulusumuz korkusuzdur. Ama bağımsızlığını ve yurdunu yitirme konusunda kaygı duymaktadır. Bu kaygıdan dolayıdır ki kurtuluş savaşını başlatmış ve utkuya ulaştırmıştır.
Korkma sözünün kaygı anlamında kullanıldığının bir başka göstergesi de; “Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?” dizelerindeki kullanımdır. Görüleceği üzere burada da kaygılanma, kaygı duyma anlamında bir kullanım söz konusudur.
Ancak İstiklal Marşı’mızın / Ulusal Bağımsızlık Özel Ezgimizin başında ve dördüncü dörtlüğünün üçüncü dizesinde yer alan bu korkma seslenişi başka dillere, kaygılanma diye değil de doğrudan doğruya korkma biçiminde çevrilmektedir ki bu çeviri yanlıştır. Söz gelimi İstiklal Marşı’mızın Arapça çevirisi “la tehaf” seslenişiyle başlamaktadır. La tehaf, Arapçada "korkma" demektir.
Korkma sözünü irdelerken usumuza bir başka özel ezgi geliyor; Öğretmen Marşı.
Öğretmen Özel Ezgisinin gerek sözleri gerekse ezgisi gerçekten çok etkileyici. Şimdi sözlerini birlikte okuyalım:
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Görüleceği ve ilginizi çekeceği üzere “Korku bilmez soyumuz!” biçimindeki dize, korku ile ulusal övünç ve kıvancın bir arada olamayacağını gösteren çok etkileyici bir anlatıma iyedir.
Bu ozanlamada / koşmada başka bir deyişle şiirde öz Türkçenin görkemli bir üstünlüğü var.
Toplamda 62 sözcüğü olan bu koşmada 48 sözcük öz Türkçe. İşte güzel dilimiz böylesine güçlü ve böylesine varsıl bir dil.
Değerini bilenlere ne mutlu!