Şu yalın gerçeği her seferinde hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar görüyorum: Ülkede yaşanan sorun her ne olursa olsun, krizin sonuçlarının kendi iktidarlarına getireceği risk ile mücadele; iktidarın ilk öncelediği şey olmuştur her zaman. Yaşadığımız bu küresel virüs krizinde de durum böyle. Bu dönemden iktidar olarak en az zarar görerek çıkmayı, virüsün sonuçlarından daha çok önemsiyorlar. Buradan iktidarlarına bir zarar gelmemesini, toplumun yaşayacağı muhtemel zararlardan daha önemli görüyorlar. Şimdi bu genel değerlendirmemin gerekçelerini açıklamaya çalışacağım.
Devlet olarak (yanlış veya doğru) aldıkları tüm kararların koşulsuz, amasız ve fakatsız desteklenmesi dışındaki tüm yaklaşımları sürekli yok sayıyorlar. “Birlik, beraberlik ve dayanışma” kavramlarının onların lügatındaki karşılığı “biz nerede duruyorsak herkes oraya gelecek, biz ne söylüyorsak herkes onu tekrarlayacak” oluyor. Üstelik yakın geçmişte yaşanan, akla ve gerçeklere apaçık aykırı olduğu her defasında kanıtlanan iç-dış politik ve ekonomik onca olumsuz deneyimler ortada dururken.
Her yaşanan toplumsal problemlerde iktidarın ilk başvurduğu yöntem; sorunun büyüklüğünü örtmek ve algı yönetmek oldu. Bu sebeple, yaratmak istedikleri algıya zarar verme potansiyeli bulunabilecek birtakım eleştirel paylaşımlar olduğunda iktidarın yaptığı ilk şey adli soruşturmalar oluyor. Sınır ötesi harekâtlara eleştirel yaklaşanlara da, “ekonomik kriz var” diyenlere de aynı şeyi yaptılar.
Bu küresel virüs krizinde dünyada birçok yasak ve kısıtlama oldu ama haber ve yorumlara yasak, sansür ve soruşturma bir tek ülkemizde oluyor. Koronavirüs krizinde toplumsal yaşama yasaklar bizde sınırlı konulup daha çok tavsiyeler verilirken, yazana-çizene ve eleştirel konuşana sert tedbirler ve soruşturmalar derhal geliyor.
ORANTISIZ KORKU: TIR ŞOFÖRÜNE GÖZALTI
Malum, devlet sürekli “evinde kal” diyor, sadece tavsiyeler vermekle kalıyor, ama işini kapatıp evinde kalacaklara “kaygılanmayın, ihtiyaçlarınızı devlet karşılayacaktır” diyemiyor. “Evinde kal” demekteki temel amaç belli aslında: Yakın gelecekte vakalar iyice çoğaldığında devlet halka “ben size demedim mi?” diyerek sorumluluktan bir ölçüde sıyrılmaya çalışacak, öyle anlaşılıyor.
İşte devletin bu tutumuna içerleyen bir TIR şoförü çok paylaşılan videosunda; “Evde kal Türkiye! Nasıl kalalım baba. Emekli, memur, zengin değilim, İşçiyim, TIR şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok. Elektriğimi, suyumu, kiramı ödeyemem. Ha senin lafınla evde kalarak açlıktan ölmüşüz ya da virüsten… Ama beni bu virüs öldürmez, senin düzenin öldürür” demişti. Bu şoförün daha sonra başına gelenler, yaşadığımız dönemi anlamamızı sağlayacak orijinal bir örnek olduğu için, olayı açmaya çalışacağım.
'HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK'MİŞ!
Hatay Emniyeti hemen; “Sosyal medya üzerinde provakatif paylaşımlar ile Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik edici video paylaşımı yapan M.Y. isimli şahıs gözaltına alınmıştır” açıklaması yaptı. Çok sayıda polisle evine baskın yapılan, bilgisayar ve telefonuna el konularak gözaltına alınan şoförde bir örgüt bağlantısı araştırıldığı anlaşılıyor. Savcılık da “Şahıs hakkında ‘Kanunlara Uymamaya Teşvik’ suçundan adli işlem başlatılmıştır” dedi. Tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen şoför, adli kontrol şartı ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ne oluyoruz? Dertlenen bir işçi kardeşimiz, fondaki arabesk müziğin içli melodileri eşliğinde dertlerini, içten duygularını paylaşmış, hepsi bu! 52 saniyelik bu TikTok uygulaması videosu ardından yaşananlar aslında, ülkenin geldiği durumu çok iyi özetleyen tam bir trajikomik hikâye. Ama hukuksuzluk o kadar kanıksanmış ki, TIR şoförünün şu yaşadıkları sıradan bir gelişme gibi görülüyor, asıl mesele de bu!
Polis suçun adını “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik etmek” olarak koymuş. Aslında bu suç isnadının ta kendisi suçtur ve “asılsız suç isnadı” suçu olarak değerlendirilmeye açıktır. Devleti yönetenlerin söylediklerine katılmadığını, küfür ve hakaret etmeden beyan eden birisini “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ediyor” diye düşmanlaştırmaktır asıl suç.
Savcılık ise polisin görüşüne katılmamış, suçun adını ‘Kanunlara Uymamaya Teşvik’ olarak koymuş. Şoför kanunları değil, iktidarın bir tavsiyesini eleştiriyor sadece. Yoksa “Evde Kal Türkiye” diye bir kanun çıktı da biz mi kaçırdık, bilemedim. Ortada bir kanun veya yasak yok, üstelik olsa bile kanunları eleştirmek diye de bir suç da yoktur.
İÇİŞLERİ BAKANI: 'MİLLETİ TAHRİK'
TIR şoförünün sözleri İçişleri bakanına da soruluyor, bakan yanıtında; bu videoyu izleyen vatandaşların devletin sözlerine ve rakamlarına itimadının sarsılacağını söylüyor. “2757 hesap tespit ettik, mümkün olduğunca bunları gözaltına almaya çalışıyoruz. Burada milletimizi tahrik edecek, sürekli olarak buradan hem devletin yaptıklarını hem milletin gösterdiği sabra, birlikteliğe sıkıntı düşürebilecek bir paylaşım yapmanın veya bu şekilde meseleyi karıştırmanın bir anlamı olduğunu şahsen düşünmüyorum” diyor Bakan. Özetle bu tür “tahrikçi” buldukları paylaşımcıları yakalamaya devam edeceklerini söylüyor.
Şoförün sözlerinin arzu etmedikleri bir fikir beyanı olduğu ortada, ama suç nerede? İşin aslı, ortada bir suç filan yok, (Devletin Polisi, Savcısı, Bakanı dâhil) bunu herkes biliyor. Bu kişilerin hepsi kendinden bekleneni yerine getirmekten kaçınamıyor, tüm mesele bu bence. Koronadan değil ama bu paylaşımı sebebi ile işinden de oldu şoförü Malik Baran Yılmaz. Peki neden böyle sert gidildi şoför kardeşimizin üzerine? Daha başka bir ifade ile, bir TIR şoföründen devlet neden bu kadar korkar ki?
'BENİ BU VİRÜS ÖLDÜRMEZ, SENİN DÜZENİN ÖLDÜRÜR'
Bana kalırsa şoförün sözleri (kanunen suç oluşturmasa da) iktidar açısından çok sıkıntılı bir vurgu içeriyor. “Beni bu virüs öldürmez, senin düzenin öldürür” cümlesinin içerdiği (ve onların da doğru anladığı) vurgu çok tehlikeli onlar için. Şöyle düşünüyorlar; “bu tür cümleleri önce birkaç kişinin söylemesine müsamaha gösterirsek bunun sonu kestirilemez! Daha sonra ya binler ve milyonlar aynı şeyleri söylerlerse, o zaman ne yaparız? En iyisi bunlar az iken seslerini korkutarak kısmak lazım” diyorlar. Empati kuracak olursak, yanlış bir akıl yürütme de denemez bu yaklaşımlarına! Korku çok insani bir duygu! Bu yüzden TIR şoförünün kulağı “ibret olsun” diye çekilecekti!
Şurası çok açık; demokratik itirazların dillendirilmesinden, bunların yaygınlaşması riskinden ve bu krizin iktidara vereceği zarardan, Covid-19 virüsü tehlikesinden daha çok korkuyorlar. Korku bu kadar bünyeyi sarmış olmasa; polisi, savcısı ve İçişleri Bakanı ile ‘koskoca devlet’ bir gariban TIR şoförü ile bu kadar uğraşır mıydı?