İnsanların bazen dostlarıyla bir arada keyifli zaman geçirmek, bazen tek başına günün yorgunluğunu atmak için yudumladıkları alkollü içkiler yüzünden bir türlü şu topraklarda rahat ve huzuru bulunamamıştır.
Neredeyse tarihimizin hemen her diliminde bir taraftan devlet, öte taraftan mahalle baskıları, alkollü içecekler üzerindeki zulümlerini hiç eksik etmemişlerdir.
Yaşamakta olduğumuz coğrafyada alkollü içkilere yapılan türlü türlü baskıların temelinde dinsel güdüler yatmaktadır. Dini siyaset malzemesi olarak kullananlar için her türlü alkollü içki bulunmaz bir fırsat olmuştur. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu’nda IV. Murat zamanı, alkollü içki yasaklarının en acımasız bir dönemidir. İçki yasakları, Osmanlı topraklarında yaşayan Müslüman halka uygulanırken gayri Müslümler bu yasaklamanın dışında bırakılmıştır.
Aynı şiddet ölçeğinde olmasa dahi günümüzde de alkollü içki üreten, pazarlayan ve tüketenlere çeşitli akıl almaz baskıların uygulandığı da bir gerçek olarak yaşamımızda yerini korumaya devam etmektedir. Örneğin gece 22:00 den sonra alkollü içki satışlarının yasaklanması, içkilerle ilgili her türlü tanıtım, reklam ve yazılı belgelerin yasak kapsamına alınması, içkili mekan olarak adlandırılan restoran, meyhane, bar gibi tesislerin il ve ilçe merkezlerinin dışına çıkartılması girişimleri, dün olduğu gibi günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
TV'lerdeki dizi ve filmlerde, konusu gereği bir içki kadehinin yer alması dahi o TV kanalının ciddi boyutlarda ceza almasını da beraberinde getirebilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminden başlayarak, Cumhuriyet dönemlerinde bile, alkollü içkilere savaş açan kraldan çok kralcılar da tarihimizde yer almıştır. Bunlardan biri de ünlü Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay’dır. 1949 yılından 1957 yılına kadar Istanbul Valiliği ve bu görevinin yanı sıra Istanbul Belediye Başkanlığı yapan Fahrettin Kerim, tarihte alkollü içki düşmanı olarak ünlenmiş bir zattır. İstanbul il sınırları içinde içki içip sarhoş bir vaziyette dolaşanları, sorgusuz sualsiz kent dışına sürgün etme gücüne de sahip bir valiydi. O nedenle görevde bulunduğu süre içinde “Yasakçı Vali” ünvanına da hak kazanmıştır.
Fahrettin Kerim Gökay’ın boyu oldukça kısaydı. 1,50 metre boyunda olan valinin, boyunun kısalığını öne çıkartmak amacıyla rakı sevenler 25 Cl lik rakılara “Fahrettin Kerim” adını vermiştir. Bu benzetme zamanında o denli yayılmış ki, hemen tüm içkili mekanlarda 25 Cl'lik rakı isteyenler, “bize bir Fahrettin Kerim gönder” biçiminde sipariş vermişlerdi.
Dünyada içki içme özgürlüğünün tanındığı, içki içene veya içmeyene de herhangi bir yaptırımın uygulanmadığı bir dönemde, ülkemde alkollü içki yasakları birtakım şekil değiştirse dahi, ağırlığını zamanımızda da sürdürmeye devam ettirmektedir.
İşte bunlardan birkaç örnek:
Yıl 2018, Yargıtay içki içip fotoğrafını sosyal medyada paylaşmanın kusurlu davranış olarak kabul etmiştir.
Uluslararası bir üne sahip bira üreten firmamız, bünyesinde yine dünyanın önde gelen bir basketbol takımını da barındırıyordu. Sayısız uluslararası ödüle sahip bu firmamıza da yasak sopası gösteriliyordu. Yasağın gerekçesi şöyle ifade ediliyordu: Ya spora verdiğin desteği tamamen çekeceksin ve sadece işini yapacaksın, ya da spor kulübünde kullanmış olduğun firmanın adından vazgeçeceksin. Akıllara durgunluk veren bir ültümatomdu. Yapılan bu baskılara karşın, gururumuz olan firmamızın yurtseverliği ağır basıyor, adının bir bölümünü kaldırıp, spora verdiği desteğe devam ediyordu.
Pek muhterem bir siyasetçimiz Balkan ülkelerindeki göçmen vatandaşları ziyareti sırasında, söylenmekte olan “Vardar Ovası” türküsünü, içinde “rakı” sözcüğü geçtiği zannıyla durdurur. Ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok sevdiği bu türkünün içinde “rakı” sözcüğünün geçmediğini, deneyimli kabul edilen bir devlet adamımızın bilmemesi de ayrı bir sorundur. Kaldı ki bu türküde rakı sözcüğünün geçmesinin de ne gibi bir kötülük vardır, o da ayrı düşünülmesi gereken bir konu.
İçki satışı yapılan mekanlarda, içki raflarının öngörünümünün engellenmesi ise, ayrı bir Aziz Nesinlik olaydır denebilir. Mekan zaten içki satışı yapmak üzere yasal izinleri almış bir yer. Rafların gözlerden uzak tutulmasının bir mantığını anlamak da olası değil.
Rakıyla ilgili ticari bir faaliyetle ilişkisi olmasa dahi, her türlü rakı markasını anımsatan bardak, küllük, karaf, kadeh, peçete, çeşitli servis malzemelerinin yeme içme mekanlarında ve Tekel bayilerinde bulundurulması yasak kapsamına alınmıştır. Ancak siyasi iktidara yakın her türlü siyasi görsellerin, yani bayrak, flama, afiş, poster gibi malzemelerin zaman ve mekan ne olursa olsun kullanılmalarında herhangi yasaklama veya kısıtlama gündeme dahi getirilmemiştir. Gel de şaşırma….
Buyurun akıllara durgunluk veren bir yasaklama hamlesi daha;
Diyanet İşleri Başkanlığı, MEY Alkollü İçkiler San.ve Tic. Anonim Şirketi aleyhine bir dava açar. Davanın konusu, “Yeni Rakı Ala markasında bulunan “ALA” sözcüğünün Tanrı’nın sıfatlarından biri olduğu gerekçesiyle, bu markanın yasaklanmasını istemekle yetinmez, konuyu mahkemeye de taşır. Yani Ala markasının yasaklanmasına dair dava açar.
Diyanet İşleri Başkanlığı, bir vatandaşın bu konudaki şikayetini haklı bularak, Istanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde dava açar. Çok ilginçtir ki, bu dava ilgili mahkeme tarafından kabul edilerek işleme alınır.
Diyanet İşleri Başkanlığı dava dilekçesinde, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşüne de yer verir. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 2019 yılında yazılı olarak verdiği görüş aynen şu şekildedir. “Bir alkollü içeceğe isim olarak verildiği belirtilen “ALA” kelimesi, Arapça kökenli bir kelimedir. Türkçe’de iyi, pekiyi, yüksek, pek güzel, nefis, enfes gibi anlamlara gelir. Türkçe’de kullanılan Cennet-i Ala tabiri de, cennetin en yüksek katı anlamına gelmektedir. Arapça’da “ala” kelimesi ise, Türkçe’deki “ala” telaffuzundan biraz farklı olarak daha yüksek, en yüksek, yüce, en üstte gibi sözcük anlamlarıyla değişik kullanımlara sahiptir. Kuran-Kerim’de bu kelime Allah’ın yüceliğini ifade eden bir sıfat olarak kullanıldığı gibi, Musa Peygamberin firavun ve sihirbazlar karşısındaki durumu ve gökyüzündeki yücelen ufku nitelemek için de kullanılmıştır .Allah-u Teala, Kuran-ı Kerim’de içki ve türlerini şeytan işi, çirkin, kötü işler kapsamında değerlendirmektedir. Bu kelime Türkçe’de iyi, pekiyi anlamlarında kullanılmış olsa da, Cenab-ı Hakkın sıfatlarından biri olan ALA’yı çağrıştırmakta, Kuran-ı Kerim’de sure ismi olarak geçmekte ve dini çağrışımlarda bulunmakta ve Allah’ın haram kıldığı bir nesneyi övme, yüceltme anlamı taşımaktadır.
Söz konusu bu ismi bir içki türüne ad/marka olarak kullanılmasının dinen uygun olmadığı değerlendirilmektedir.”
Artık bu tür akıllara ziyan yasaklama istemlerine nasıl yanıt verileceği de zor. Öyle görülüyor ki, süreç bu şekilde devam ettiği takdirde, alkollü içkilerin yasaklanmasına dair türlü operasyonlardan yakamızı kolay kolay kurtaramayacağız.