Eğer Türkiye’de adaleti savunacaksak sadece bize benzer olanları değil benzemeyenleri de savunmak zorundayız. Biraz daha ileri gideyim: Bize düşman olanların bile adalete uygun yargılanmasını istemek, insan olmanın temel koşuludur.

Öyleyse, tarikat şeyhi Adnan Oktar’ın bu iktidar tarafından karşı karşıya bırakıldığı komploya da karşı çıkmamız gerekir. Bazılarının, “O da tarikatçı, bırakın birbirlerini yesinler!” biçimindeki görüşü Atatürkçülüğe sığmaz. Kemalistler, ezilen kim varsa yanında yer alırlar. Hele hele bu zulüm laiklik adına asla savunulamaz…

***

Bilen bilir; en başından beri tarikat örgütlenmeleriyle düşünsel savaşım içinde olan bir insanım. Köşe yazılarım bunun en açık kanıtıdır. Ayrıca tarikat örgütlenmelerinin içyüzünü ve bu örgütlenmelerin AKP iktidarıyla, özellikle AKP Lideri Erdoğan ile ilişkilerini de anlatan çok önemli bir çalışmam da yayımlandı: “TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE” adlı bu kitabımda Erdoğan’ın bir şeyh, oğlu Bilal Erdoğan’ın ise onun halifesi gibi tarikat örgütlenmelerini yönlendirdiklerini gösterdim.

ADNAN OKTAR NEREDE İDİ?
Adnan Oktar, AKP’yi var eden sisteme hizmet eden isimlerden birisi olarak parlatıldı. Arkasında Kıbrıslı Şeyh Nazım da bulunuyordu. Şeyh Nazım, İngiliz emperyalizminin has adamıydı ve bu yüzden CIA için de değerli bir elemandı. Şeyh Nazım’ın hizmetinde çalışan bir isim daha vardı: Kadir Mısıroğlu… Kadir Mısıroğlu, ajan Şeyh Nazım’ın hizmetlisi gibi çalıştı yıllarca. Ve kendi deyişiyle ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi başarılı olsun diye, kendisiyle bağlantıya geçen CIA ajanlarına raporlar sundu. Açık açık casusluk itirafında bulunan bu adamı, Tayyip Erdoğan ve öbür AKP kurmayları başöğretmen gibi gördüler; önünde eğildiler. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı bu adam ölünce başta Erdoğan olmak üzere bütün AKP’liler arkasından ağıt yaktılar.

Gel gör ki Kadir Mısıroğlu’nun efendisi Şeyh Nazım’ın gözde ismi ise Adnan Oktar idi… Şeyh Nazım, Adnan Oktar’ı mehdi bile ilan etti ve onun saygınlık kazanmasında etkin davrandı.

AKP’liler, Şeyh Nazım’ı ziyaret edip ününde yerlere kapandılar; o da Erdoğan’ın Batı’dan onay alması için elinden geleni yaptı.

TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE adlı kitabımızda, Tayyip Erdoğan, Şeyh Nazım Kıbrısi, Kadir Mısıroğlu ve Adnan Oktar, bir masanın başındaki KUTSAL DÖRTLÜ olarak anlatıldı.

KADIN KONUSU
Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde Adnan Oktar’ın yaşam biçimine ve çevresine tek söz etmedi. Hatta onların önünü açtı. Ama daha sonra, Türkiye’de kadını eve kapatıp türban üstünden AKP’ye bağlamak projesi gündeme gelince Adnan Oktar sorun olarak ortaya çıktı. Çünkü onun çevresindekiler “en az üç çocuk doğurmakla görevli, başı türbanlı evinin kadını” tipine uymuyordu. Hepsi güzel kadınlardan oluşan bu topluluk, Erdoğan’ın Orta Çağ kadın modeline zarar veriyordu. Bu nedenle de dağıtılmaları şarttı. Bu yüzden “Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü”diye bir suç icat ettiler. Suç olarak da “insanların dini hassasiyetlerini manipüle etmek” gösterildi.

Gerçekten çok gülünç… Adnan Oktar’dan bin kat daha vahşi biçimde insanların dinsel duyarlılıklarını kullanan ve şeyhlerini neredeyse Allah yerine koyan Menzilciler ile İsmailağacılar, İskenderpaşacılar, Süleymancılar, Işıkçılar el üstünde tutulurken daha dünyevi görüntü veren Oktarcılar din istismarcısı gösterilerek hapsi tıkılıyorlar.

Savcının iddianamesinin basına yansıyan haline baktım. Silahlı Suç Örgütü denilen Oktarcılar acaba kimi öldürdü? Hiç kimseyi…

SUÇA BAK SUÇA
Suç bulamayınca uydurmuşlar. Oktarcılar güya Akkuyu Nükleer Santral Projesi, Suriye politikaları ve Türkiye-Rusya’yı ilgilendiren istihbari konularda bilgi toplama, ayrılan örgüt üyelerinin zor durumda bırakılmaları için FETÖ'cü olduklarına ilişkin yabancı istihbarat birimlerine bilgi verilmesi şeklindeki eylemlerde bulunmuşlar…

Görüyorsunuz hiçbiri ipe sapa gelmez iddialar ama 72’si tutuklu 215 insan ağır cezada yargılanıyorlar. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Ocak 2021'de açıkladığı kararında Adnan Oktar başta olmak üzere örgüt yöneticisi gösterdiği isimlere 9 bin 803 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine hükmetmişti.

Komedi filmi gibi… Uyduruk suçlardan tam 9 bin yıl yetmemiş 803 yıl daha yazmışlar… Böyle anormal ceza vererek hukuksuzluğun üstünü örtmeye çabalamışlar…

***

Ne yazık ki hukuktan yana olduklarını söyleyen kuruluşların ve etkili kişilerin bu açık haksızlığa tepki gösterdiklerini duymadım.

Ama milletin vicdanının sesi olarak ben yazıyorum: Hukuk tarihinin kara mizahı olan bu davayı şiddetle reddediyorum. Laik Türkiye’yi çökertme operasyonunun bir parçası olan bu operasyonu artık son verin.

Ne demiş mahkemede Oktarcı kadınlardan tutuklu sanık Merve Büyükbayrak: "Adnan beyi yakıcı bir aşkla seviyorum. O cennetten gelmiş bir kuzu gibi gözümde…"

Bu açık ve ölçüsüz hukuksuzluk, beni bile geçmişte eleştirdiğim Adnan Oktar’ı savunma durumuna soktuysa onun yanındakiler elbette böyle direneceklerdir.

Unutulmasın: Zulümle abad olan er geç berbad olur…