Ülkede yarın seçim olsa Kılıçdaroğlu ilk turda Cumhurbaşkanlığını alacak gibi görünüyor, ama seçimler yarın değil. Politik rüzgârların gün gün, hatta saat saat yön değiştirdiği ülkemizde seçimlere daha altı hafta var ve son günlere yaklaşırken neler yaşanacağını hiçbirimiz bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 4 adayla gidilmesi netleşti ama Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın adları oy pusulasında olsa da sandığa gidilmeden bir diğer aday lehine çekilme olasılıkları hiç yok değil.
Geçtiğimiz haftanın önemli gelişmelerinden birisi, Devlet Bahçeli’nin müttefikleri Hüda-Par'ın hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığı açıklamasıydı. Bahçeli "Hizbullah terör örgütüyle HÜDA PAR arasında berrak bir ilişkiye ve bilgiye tesadüf edilmemiştir. HÜDA PAR terörü tümden reddetmiş, hiçbir yasa dışı örgütle bağının olmadığını eğip bükmeden milletimizle paylaşmıştır. MHP ve Cumhur İttifakı için bu tutum ve duruş yeterli ve değerlidir” dedi. Bu hususta kamuoyuna açıklama yapmaya davet ettiği eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı hiç de Bahçeli’nin beklediği gibi olmadı. Tantan "Gaffar Okkan'ın şehit edilmesinde görev almış bu vahşi örgütün eylemlerini izleyen Bahçeli değil miydi? Bu örgütün bazı elemanları birtakım afla Hüda-Par kuruluşunda görev almışsa bu parti ile örgütün bağlantısı olmadığını mı gösterir? " dedi.
HDP’nin, Türk Tabipler Birliğinin, AYM’nin, Türkiye Barolar Birliğinin kapatılmaları için defalarca çağrı yapan “milliyetçi ve muhafazakar” Bahçeli’nin, Hizbullah Terör Örgütünün yasal görünümlü uzantısı Hüda-Par’ı çok daha ‘yerli ve milli’ bulması akılla, izanla ve vicdanla izah edilebilir mi?
BÜROKRASİ İKTİDAR DEĞİŞİMİNİ "SATIN ALMIŞ" GÖRÜNÜYOR
İçinde oldukları “suç birliği” korkusu ile dokunulmazlık almak amacı dışında, aktif kamu görevinden istifa edip iktidar partilerinden aday adayı olan isimleri pek duymadık. Oysa AKP’nin güçlü girdiği önceki seçimlerde kamu bürokrasisinden birçok üst düzey yönetici [adaylıklarının onaylanmayacağını bilseler de] “AKP Milletvekili Aday Adayı” titri elde etmek için ampul önündeki o meşhur fotoğrafı verirlerdi. Sırf mesleki gelecekleri için adaylık başvurusunda bulunan bu bürokratlar seçilemeseler de mesleki kariyerlerinde hızla yükselirlerdi.
Osmanlı bürokrasi geleneğinden günümüze miras “eyyamcılığın” kitabını yazmış ve “doğru ata oynamayı” iyi bilen Türk Kamu bürokrasisi, iktidar değişimini şimdiden “satın almış” gibi görünüyor. Bu yüzden olsa gerek, bu seçimler öncesinde böylesi bir eğilimin olmadığı ancak emekli bürokratlardan muhalif partilere adaylık başvurularının çoğaldığı görülüyor.
EMEKLİ EMNİYET YÖNETİCİLERİNDEN MİLLET İTTİFAKINA BÜYÜK TEVECCÜH 
2023 seçimlerine gidilirken milletvekilliği adaylık başvurularına bakıldığında, hangi parti ya da ittifakın toplum nezdinde önde görüldüğüne ilişkin sağlam veriler alınmaktadır. Artık gidici olduğu öngörülen Cumhur İttifakı partilerine adaylık konusunda heyecan görülmezken Millet İttifakı partilerinin milletvekili adayları için cazibe merkezi olduğu çok net görülüyor.
Meslektaşlarım olan Polis Teşkilatı kökenli milletvekili adayları bu seçimlerde favori görülen Millet ittifakı partilerini tercih ettiler. Emekli emniyet müdürlerinden Nuriye Maktav Ankara’dan, Osman Öztürk İstanbul’dan, Turgut Yatsı Adana’dan CHP milletvekili aday adayı oldular. İyi Parti’den Affan Keçeci İstanbul’dan, (emekli Emniyet Müdürü Yavuz Elbirler’in eşi) Banu Elbirler Manisa’dan, İrfan Bayar Bolu’dan, Nazmiye İzgin İstanbul’dan başvururken, Mevlüt Demir ise Gelecek Partisi Antalya aday adayı oldular.
Siyasi parti karar vericilerin aday listelerinde ön sıralarda değerlendirmelerini umduğumuz, güvenlik bürokrasisinde birikimli bu adaylardan [ulaşabildiğim bilgiler çerçevesinde] kısaca bahsetmeyi yararlı görüyorum.
POLİS KÖKENLİ ADAY ADAYLARININ ÖZGEÇMİŞLERİ OLDUKÇA DOLU 
CHP Ankara milletvekili aday adayı Nuriye Maktav ile Polis Akademisinde dört yıl beraber öğrenim gördük ve sonrasında iletişimimiz hiç kopmadı. Maktav başarılı bir polis amiri olma ötesinde statükoyu hep sorgulayan, Atatürkçü, aydınlık bir cumhuriyet kadınıdır. Polis akademisi onu kesmedi, aynı dönemlerde Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesini de bitirdi. Daha sonra Kamu Yönetimi Yüksek lisans eğitimini tamamladı, yetmedi emeklilik sonrasında bir de Adalet Meslek Yüksek Okulunu bitirdi.
Maktav görevlerii sırasında suça karışan, halka kötü davranan, intihar eden polis sayılarındaki artışa kafa yordu. Emniyet Teşkilatında “iç müşteri (personel) memnuniyeti” ve “polis İntiharları” konularında çalışmalar yaptı, raporlar hazırladı, eğitimler verdi. Emniyet teşkilatındaki sorunların ana sebebinin; hizmetlerin hedefi olan halka dönük iletişim faaliyetler öncelenirken çalışanların sorunlarının görmezden gelinmesi olduğunu vurguladı.
Nuriye Maktav “Polisler eğitimleri, kişisel nitelikleri ve kapasite yeterlikleri göz önüne alınarak istihdam edilmelidir. Personelin kendilerini ifade etmeleri ve kuruma ait hissetmeleri sağlanmalıdır. Bunun için tayin ve atamalarda keyfilikten kaçınılmalı, demokratik yönetim ilkelerine tam uyulmalıdır. Personele önyargılı tavırlar ile yönetsel baskı ve mobing son bulmalı, sürgün literatürden çıkarılmalı, çalışanların beklentileri anlaşılmalı ve gelişimlerine imkân verilmelidir” diyor. Maktav Mecliste görev alırsa; polisin demokratik toplumdaki işlevi ve kurumun hukuk devletindeki rolünün daha demokratik çerçevede gelişmesine önemli katkılar sağlayacağı çok açıktır.
Diğer CHP (İstanbul) milletvekili aday adayı Emekli Emniyet müdürü Osman Öztürk’ün özgeçmişi de oldukça göz doldurucu. Rize, Tunceli ve Kırşehir İl Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulunan Öztürk; Okul Polisliği, Aile Polisliği, Terör Örgütleri ile Mücadelede Halk Desteğinin Önlenmesi, Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ile Mücadele ve Polis Halk İlişkileri gibi birçok önemli alanda çalışmalarıyla biliniyor. Öztürk’ün sanatçı yönü de oldukça dikkat çekici. 4 inceleme ve araştırma kitabı, 13 güvenlik kitabı yanında 12 de yayınlanmış şiir kitabı var ve birçok şiiri de şarkı olarak bestelendi, şiirleri ve kitapları birçok ödül aldı. İstanbul Sanat ve Kültür Derneği Onursal Başkanı, MESAM ve benzeri birçok oluşumun içinde aktif görev yürütüyor. Öztürk’ün dikkat çekici özgeçmişi, seçilmesi durumunda başarabileceklerinin ipuçlarını veriyor.
İyi Parti (İstanbul) milletvekili aday adayı Emekli Emniyet müdürü Affan M. Keçeci de dolu ve renkli bir özgeçmişe sahip. İstanbul Beşiktaş ve Kadıköy ilçe emniyet amirliği, Yabancılar Şube Müdürlüğü, Mardin ve Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2006-2008 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) Başkan vekilliği, BJK Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Halen BJK Divan Kurulu, Dünya Ampute Futbol Federasyonu (WAFF) Yönetim Kurulu ve TFF Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyeti üyeliklerini yürütüyor. CHP’den Beşiktaş Belediyesi ve İBB Meclis Üyeliği, Beşiktaş Belediyesi Meclis 1.Başkan Vekilliği yaptı. Öztürk 2018’de İyi Partiye katıldı, 2019’da Beşiktaş Belediye Başkan İyi Parti adayı olarak yarıştı, şimdi ise TBMM’ye talip ve seçilirse başarılı olacağı bellidir.
Emekli Emniyet Müdürü İrfan Bayar ise İyi Parti Bolu milletvekili aday adayı olarak başvurdu. Uzun yıllar Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı yapmış olan Bayar yurtdışında bu alanda ülkemizi bir çok platformda temsil etti. Türk Kriminal Polisinin “Avrupa Adli Bilimler Ağı (ENFSI)” üyeliğini sağlayan Bayar, halen Basın Yayın Gazeteciler Cemiyeti Genel sekreterliği ve Bolu Spor Yüksek Divan Üyeliği görevlerini de yürütüyor. İrfan Bayar’ın seçilmesi durumunda ülke siyasetine önemli katkılar sağlayacağı görülüyor.
BİR TEK SOL POPÜLİST LİDERE İHTİYACIMIZ KALMIŞTI, O DA OLDU! 
Muharrem İnce’siz bir seçim gündem yazısı olmayacağı çok açık. Seçimlere giderken İnce tartışmaların göbeğinde olmayı, seçimi ilk turda bitirmek isteyen muhalefet ittifakı tabanının nefret objesi olma pahasına tercih ediyor. Aleyhinde bile olsa adının sürekli konuşulması için sürekli polemik üslubunu tercih ediyor, şok ettiren açıklamaları ardından hep ikinci açıklamalara ihtiyaç duyuyor.
Muharrem İnce’nin adaylığı için imzaların tamamlanması üzerine yaptığı basın açıklaması gerçekten [çok aşina olduğumuz] tam bir popülist lider konuşmasıydı. “Sırça köşklerde yaşayanlar, salon siyasetçileri, oturdukları yerden benim aleyhimde tweet atan sözde sanatçılar, Boğaz’da viskisini yudumlarken memlekete yol gösterenler! (…)” diyerek ortalığı toz duman etti!
Sağ popülist liderlerden alışık olduğumuz hiza vermelerin aynısının bu kez ‘sol’dan bir liderden gelmesi; popülist otokratlığın sağı, İslamcısı ve solu olmadığını bir kez daha öğretti. İnce daha sonraki özür mesajında "John Steinbeck, 'Bir insana dengesini kaybettirip, sonra da normal davranmasını bekleyemezsiniz' der. Üzerimize çok gelindi” diyerek, zor zamanlarda dengesizleşebilmeye meyyal olmasını izaha çalıştı.
İnce için ‘başarı’ sayılabilecek sandık sonuçları, seçimi ikinci tura bırakabilme ve [daha ötesi] Erdoğan’ın iktidarının devamını sağlama potansiyeli taşıyor.
Muharrem İnce’nin bu kişisel çılgınlığı ile baş etmenin mümkün olamayacağı artık belli oldu.
Bu yüzden ona anlatılamasa da taraftarlarına bu ısrarın toplumsal maliyeti izah edilmelidir. Aksi halde; İnce’nin potansiyelinin önünde giden [ve Tik-Tok dansçılarınca beslenen] kişisel ihtirası, dizgin tanımaz egosu, temelsiz özgüveni ve inadı bu halkın geleceğine mal olabilir.