Baktın ki işler iyi değil, hatta her şey ters gidiyor… O zaman sahneye konulması gereken en doğru strateji “kaybederken kazanmak” için gerekeni yapmaktır.
Bunun için atılması gereken en önemli adım; kendine bir düşman yaratmaktan geçer. Bu düşmanın, niteliği niceliği, iriliği ufaklığı ya da cinsi cibiliyeti hiç önemli değildir. Yeter ki toplumun kutsadığı değerlerde olumlu olumsuz karşılığı olsun…
İşte; o düşmanla kavga edeceksin!
Hem de bu kavgayı kendi adına değil toplum adına yapacaksın. Öyle ilan edeceksin, “ülke ve toplum söz konusu ise gerisi teferruattır” diyeceksin!
Emin ol ! “toplumsal beka” gibi görünen bu “kutsal mücadele” iyi bir algı yönetimiyle günün sonunda senin “kişisel beka"nı kurtaran en önemli enstrümana dönüşecektir.
Siyaset stratejisinde kaybetmek üzere olan “kurnazların” sığındığı ve medet umduğu en çok tercih edilen taktiklerden biridir bu. Özellikle, geri kalan ya da gelişmekte olan feodal toplumlar bu yemi yer ve gereğini yerine getirirler. Böylece bilmem kaç yıldır iktidar olmasına rağmen ülkeyi uçurumun kenarına getiren siyasi kadrolar paçayı kurtarmış olur.
Şu anda AKP’nin sahneye koyduğu senaryo işte böyle bir stratejidir. Taksim’de patlayan bombanın ardından Suriye ve Kuzey Irak’a hava saldırıları, kara harekatı hazırlıkları… Ekonomide TÜİK’in gerçekle örtüşmeyen enflasyon oranları, Merkez Bankası kaynaklarının doları frenlemek için kullanılması, hayat pahalılığının müsebbibi olarak zincir marketleri hedef göstermek, onlara dönük denetim ve cezalar uygulamak… Bu arada imar ve ceza infaz affı hazırlıkları… Vesaire…
AKP, 2015 seçimleri arifesinde de benzeri bir senaryoyu filme çekmiş ve o yılın1 Kasım’ında istediğini almıştı… Anlaşılan o ki bugün de benzeri bir projeyi hayata geçirmeye gayret ediyor…
Burada bütün mesele; “halk bu kez aynı yemi yer mi ya da yiyecek mi?” sorusunun yanıtı bulmak.
Gerçekten Türk halkı aynı suda iki kez yıkanır mı?
Umuyorum mu diyelim yoksa, sosyolojik bir tanımla, “toplumsal değişim kolay değil, zaman alır” diyerek işin içinden çıkalım mı?
Ben, Türk toplumunun ferasetine inanırım ancak çok hayal kırıklığına uğradığım da olmuştur. Bu bağlamda 2023 seçimleri için temkinliyim ! Dileyelim ki “alışkanlık” toplumun “yarı tabiatı”na dönüşmesin.