Allah aşkına ! Bıkmadınız mı?

Kafayı takmışınız, “6’lı masa”nın Cumhubaşkanı adayı kim olacağına?

Tevatürler muhtelif;

Yok efendim; Kılıçdaroğlu, aday mı değil mi? Kılıçdaroğlu ile seçim tehlikeye girmez mi?

Mansur Yavaş olursa daha iyi olur zira kamuoyu araştırmalarından o çıkıyor… Hadi o olmasa, Ekrem İmamoğlu olsun…

Vesaire… vesaire… vesaire…

Sorular, yorumlar, ahkam kesmeler!

Buna ayrıntı da boğulmak denir… İşin özünden uzaklaşmak yani… Hatta münipülasyona kapılıp, birilerinin ekmeğine yağ sürmek…

Bakın!

Ana hedef ve esas mesele; bu ucube sistemi değiştirmek, yerine “güçlendirilmiş parlamenter sistemi” getirmek değil mi?

Doğru mu?

Doğru!

Peki bu sistemi değiştirmek nasıl olacak, ne gerekiyor bunun için?

Anayasa değişikliği…

Onu kim yapacak?

Parlamento...

Peki bu nasıl olacak?

Bunun için 600 üyeli parlamentoda Anayasayı değiştirecek 400 sandalyeye ihtiyaç var. Yok eğer böyle bir çoğunluğunuz yoksa en azından Anayasa değişikliğini referanduma götürebilecek yeter sayısı olan 360 milletvekili bulmanız gerekiyor.

Yani?

Yanisi şu;

Bu sistemi değiştirmek için Cumhurbaşkanı seçimini kazanmak yetmiyor. Anayasa’yı değiştirecek TBMM çoğunluğunu sağlayamadıktan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanız sadece “Tayyip Erdoğan’ı yenme” anlamına gelir ve tek adam rejimi yine devam eder. Şikayetçi olduğumuz bu “ucube sistem” değişmez.

Böyle bir durumda ülke yönetimi “topal ördek”e dönüşür.. Cumhurbaşkanı başka partiden, TBMM çoğunluğu başka partilerden.

Kısacası, sistem ve ülke kilitlenir. Ve en kısa zamanda -ki bana göre en geç 2025’te- Türkiye erken seçime gider.

Özetlersek; muhalefet, bu kafayla gider de “Cumhurbaşkanı adaylığı ve seçimi”ne takılı kalırsa, hiçbir şey değişmez. Belki, Tayyip Erdoğan gider, bir başka isim gelir. Ancak bu sadece Pirus zaferi olur, çok şey değişmez. Bu bakımdan muhalefetin “çok geç kalmadan” Cumhurbaşkanı adayının kim olacağından daha çok Meclis çoğunluğunu elde edecek bir stratejiye yoğunlaşması lazım.

Ben bunu bilir bunu söylerim.