Türkiye’de son yirmi yılda internet tarihçileri dediğim yeni bir kuşak ortaya çıktı. Bunlar, ideolojileri için belge uyduran, tarihi açık açık çarpıtan tipler. Türkiye’deki bu tiplerin hedefindeki en önemli isim ise Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Gericiler, liberal geçinen Batı ajanı gazeteciler ve Kürtçü bölücüler el ele vererek Mustafa Kemal’i karalamak için yaman bir çaba içindedirler. İşledikleri konulardan birisi de Dersim/Tunceli operasyonudur.
Wikipedia’nın da kaynak aldığı bir gerici yayın organında 1937 Tunceli operasyonu sanki gizli bir şeymiş gibi anlatılarak bakın neler uyduruluyor: “Dersim Harekâtı için hazırlanan son ‘gizli’ harekât planının şifreleri 73 yıl sonra çözüldü. Harekâttan günler önce Trabzon’daki Rum köşkünde Atatürk tarafından hazırlanan planda, hangi birliklerin harekâta katıldığı, birliklerin konuşlandırılacakları noktalar ve saldırı yönleri bilgisi yer alıyor. Dersim Harekât Planı, İstanbul’dan ‘mutat bir ziyaret’ görüntüsü altında Trabzon’a geçen Atatürk tarafından 10, 11, 12, 13 Haziran 1937’de hazırlandı. Şifrelerden oluşan planda bölük, birlik, yedek birliklerin nerede durması gerektiği ve harekât bölgesi şifreli olarak yer aldı.”
Wikipedia da bu uyduruk anlatımı kaynak alarak şöyle yazıyor: “Trabzon'daki Atatürk Evinde gösterilen haritada, Dersim'deki askeri durumu gösteren taktik işaretlerin bizzat Mustafa Kemal tarafından çizildiği ve silahlı isyancılara karşılık harekâtın yapılış tarzı planlanmıştır.”
KÜRT TEALİ CEMİYETİ
Tunceli/Dersim bölgesinde çıkan ayaklanmalar, aslında 1920’de Sivas’ın Zara ve İmranlı bölgelerinde çıkartılan Koçkırı ayaklanmasının devamıdır. İki isyanın da ideolojik öncüsü ve planlayacıları Kürt Teali Cemiyeti üyesi olan Baytar Nuri ile Ali Şir’dir.
Bunlar, Koçkırı’dan kaçıp Seyit Rıza’nın yanında saklanmışlardır. Aslında Kızılbaş Türkmen boyundan olan Seyit Rıza’yı Kürt gösteren ve onu kışkırtıp isyan ettiren sonra da İngiltere’den onun adına yardım isteyen de bunlardır.
İSYANCILAR HEDEFTE
1937’de Mustafa Kemal’in bilgisi ve onayı ile başlatılan ilk operasyon, tamamen isyan çıkartan 6 aşireti ve liderlerini hedef almış; resmi belgelere göre çatışmada 261 eşkıya öldürülmüş, 926’sı teslim alınmıştır.
Yargılama sonunda isyanın ele başısı Seyit Rıza ile oğlu ve diğer beş aşiret reisi idam edilmiştir.
1937’DE NE OLDU?
Dersim bölgesi, Osmanlı Devleti zamanında derebeylerinin egemen olduğu coğrafya idi. Din adamları ile aşiret reisleri halkı köle gibi kullanıyordu. Bu egemen kesim cumhuriyet kurulduktan sonra yapılan devrimlerin kendi saltanatlarını yıkacağını anlamışlardı. Bu yüzden devlet güçlerini Dersim’e sokmamak için direniyorlardı. Bu derebeyleri cumhuriyet rejimine açıkça karşıydılar ve bu durum Al Şir’in şiirlerine açıkça yansıyordu.
Bakın Ali Şir 1926 yılı sonunda ayaklanan Dersim Koç Uşağı ayaklanması sürecinde ne yazmış:
“Kemal, tahta çıktı cumhuriyet istiyor
Koç uşağı cumhuriyeti kabul etmiyor.
Seyit Rıza diyor ki: Kalbinizi tam tutun
Dersim halkına şapka yakışmaz.”
(Kaynak: DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ, 24. Baskı, s. 317)
Cumhuriyete de devrimlere de tam cepheden karşı olan Dersim feodalları, Osmanlı artığı padişahçı-hilafetçi takımıyla ve yabancı güçlerle işbirliği halindeydiler. Kendilerini Kürt göstererek Sevr Antlaşması’ndaki Kürdistan projesinin mirasçıları gibi davranmak peşindeydiler. Bütün amaçları da Tunceli coğrafyasında kurdukları derebeylik sistemini sürdürmekti. Devlete, “Buralara köprü yapamazsınız, yol yapamazsınız, sağlık ocağı, okul açamazsınız, karakol kuramazsınız!” diye ültimatom veriyorlardı. Bu amaçla karakolları basıyor, köprü varsa yakıyorlardı.
Hem birbirleriyle savaşan hem komşu köyleri, kasabaları basıp yağmalayan Dersim, devlet içinde devlet gibiydi.
Üstelik yaklaşan 2. Dünya Savaşı, Fransa’nın Hatay yüzünden Türkiye ile savaşın eşiğine gelmesi, buradaki derebeylerini isyan etme konusunda kışkırtıcı rol oynuyordu.
TUNCELİ YASASI
Bu sorunu çözmek için hükümet 25 Aralık 1935’te Tunceli Kanunu’nu çıkardı. Dersim adı Tunçeli yapıldı. Celal Bayar bölgeye gönderilip rapor hazırlattırıldı. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan, başta Seyit Rıza olmak üzere aşiret reisleriyle görüşmeler yaptı. Sorunu güç kullanmadan çözmek peşindeki hükümetin pasif tutumu, bölgenin egemenliğini bırakmak istemeyen derebeylerini cesaretlendirdi.
Ve 1937 yılı 21 Mart gecesi köprüleri yakmaya karakolları basmaya başladılar. Bölgedeki askeri birlikler geri çekilmek veya savunmada kalmak zorunda kaldılar. Saldırıların artması üzerine hükümet Cumhurbaşkanı Atatürk’ün başkanlığında 4 Mayıs’ta toplandı. Toplantıda Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak da yer aldı. Tunceli’deki eşkıyayı bastırmak için ayrıntılı kararlar alındı. Hemen peşinden Genelkurmay Başkanı Çakmak, yanında 2. Başkan ve Jandarma Genel Komutanı olduğu halde Elâzığ’a gelerek harekatı, Ankara’da yapılan planlamaya göre yönetmeye başladı.
Yetmedi; Başbakan İsmet İnönü de 21 Haziran’da Tunceli’ye gelerek halkla buluştu. Harekatın başarılı olduğunu, eşkıyanın bastırıldığını söyledi.
Yani Atatürk Trabzon’a geldiğinde Dersim harekatı çoktan başlatılmıştı ve başarıyla sürdürülüyordu.
TRABZON UYDURMASI
Temel bilgiler gösteriyor ki 1937 operasyonunun yönetildiği yer Elazığ’dır. Harekatın Trabzon’da planlandığı ve Atatürk tarafından yönetildiği iddiası tamamen uydurmadır.
Biz de bu yüzden “DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ” adlı çalışmamıza bu iddiayı ve sözü edilen haritayı almadık. Çünkü, 10 Haziran 1937’de sat 14.00 dolayında gemiyle Trabzon’a gelen Atatürk 12 Haziran gece yarısından sonra buradan ayrılıyor. Bu bir buçuk günlük zamanda yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Bugün (Cuma günü) Genel Müfettiş Tahsin UZER’in yaptığı programı izledim. Valilik makamını, Cumhuriyet Halk Partisi merkezini, Genel Müfettişlik makamını, Halkevi'ni, Belediye'yi, Kumandanlık makamını, Askeri Garnizon'u ziyaret ettim.” ( https://trabzon.ktb.gov.tr/TR-162951/ataturk-trabzon39da.html )
Burada, komutanlarla da kısa bir görüşme yapıyor. Belli ki Tunceli operasyonu hakkında da konuşuyorlar. Ortada gizli kapaklı bir şey yok. Hele hele Dersim harekatını yönetmek gibi bir durum hiç yok. Çünkü, Trabzon ile Tunceli arasında koordinasyonu sağlamak o şartlarda hemen hemen olanaksızdı. O yüzden de Elazığ, harekat merkezi olarak düzenlenmişti.
Üstelik, Atatürk 12 ve 13 Haziran’da Trabzon’da değildi. Onu karalamaya çalışanlar, bu gerçeği bile bilmekten uzaklar.
Atatürk’ün Trabzon’da yaptığı en önemli operasyon, kendi parasıyla aldığı çiftliklerini Türk milletine bırakma kararıdır. Ankara’da Orman Çiftliği, Yalova’da Millet ve Baltacı Çiftlikleri, Silifke’de Tekir ve Şövalye Çiftlikleri, Dörtyol’da Karabasamak Çiftliği ve portakal bahçesi, Tarsus’ta Piloğlu Çiftliği köylüye ve tarıma destek için hazineye verilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Trabzon’da asıl bu büyük manevi operasyonla uğraşmış ve önderliğini bir kez daha göstermiştir.
1938 AYRI BİR OPERASYON
Dersim/Tunceli bölgesinde devlet ikinci operasyonu 1938 yılında yapmıştır. Katliam denilen süreç bu ikinci harekatta yaşanmıştır. Belgeler; bu ikincisinin haziran ayında planlandığını göstermektedir. Bu tarihte Atatürk artık ağır hastadır ve 1938 Mayıs sonunda İstanbul’a gelip Savarona yatında tedavisine devam edilmiştir.
Bu dönemde Başbakan Celal Bayar’dır. Başbakan Bayar, 28 Mayıs 1938’de Meclis kapanırken yaptığı konuşmada, Dersim’de yeni bir operasyon yapılması gerektiğini söylemiştir. (Ayrıntılar için bak: Yeni Arşiv Belgeleriyle DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ, 24. Baskı, s.307 vd…)
Daha sonra İstanbul’a gelip hasta yatağındaki Gazi Paşa ile görüşen Fevzi Çakmak, Tunceli’de yeni operasyondan söz etmemiş ve bunu “Elâzığ’da yapılacak ordu manevrası” gibi göstererek Atatürk’ü aldatmıştı. (Bak: Age, s. 314)
14 Ağustos 1938’de yayımlanan bildirilerde isyancı halkın teslim olması istenmişti. Bundan sonra başlatılan süpürme operasyonunda resmi rakamlara göre 13 bin 160 isyancı öldürülmüş, 3 bin kadarı teslim alınmıştır. Belleklere katliam olarak kazınan operasyon işte Bayar-Çakmak ikilisinin Atatürk’ü devre dışı bıraktığı operasyondur. Operasyon, Orgenaral Kâzım Orbay tarafından yürütülmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu süreçte nasıl devredışı bırakıldığını Sabiha Gökçen da açıklıkla yazmıştır. Bunun ayrıntılarını söz konusu çalışmamızda gösterdik.
Hemen belirtelim ki genç Sabiha Gökçen 1 Mayıs’ta Elazığ’a gelmiş, (Kaynak: Age, s.364) basit uçaklarla bombardımana katılmış ama zehirli gaz kullanmamıştır. Üstelik ordunun elinde zehirli gaz da bulunmamaktadır. Sabiha Gökçen bir ay sonra Ankara’ya dönmüştür.
WIKIPEDIA ÇUKURU
Ne acıdır ki Wikipedia denilen ağ, bu bilgilere yer vermeyen ama iftiraları, karalamaları, yalanları öne çıkartan bir karanlık çukur gibi. Dersim üzerine yazılmış en ayrıntılı kitap olan DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ adlı çalışmaya hiç yer vermeyen ama devleti ve Atatürk’ü suçlayan ne kadar iftira varsa hepsini öne çıkartan yalan çukuru durumunda Wikipedia…
AKP aleyhindeki sosyal medya iletilerini sıkı biçimde izleyen, o ağlara yasak getiren hükümet, bu yalanlara karşı hiçbir ses çıkarmıyor. Saray’ın İletişim Başkanlığı, yalan haberle mücadele adı altında gerçeklerin yazılmasını engelleme çalışırken bu iftiraları görmezden geliyor. Dersim Jenosidi adı altında toplanan iftira ve yalanlar getirilip Mustafa Kemal’e bağlanıyor.
Öte taraftan da solcu, devrimci geçinen ayrılıkçılar tarafından cumhuriyet rejimine ve devrimlerine karşı olan Tunceli feodalleri, bağımsızlım savaşçıları gibi gösterilerek yüceltiliyor. Böylece, zavallı Dersim halkının kanını emen feodalizme tapan bir kuşak şekillendiriliyor.
Hedefte sadece Atatürk yok; cumhuriyet var, devrimler var; laik yaşam tarzı var.
Bu kirli ittifakı yıkacak şey de bilgi ve belgedir; bu bilgi ve belgeleri de o şer cephesi kadar inatla yaymak gereklidir.
Unutulmasın: Atatürk’e saldırmak, Tayyip Erdoğan’a arka çıkmaktır.