Görüyorsunuz bir şamata, bir şamata… Ne olmuş, ne olmuş?

Eskiden Devlet Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı da yapmış olan Fikri Sağlar, Halk TV’deki programda şöyle demiş: “Ben türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde adaleti yerine getirebileceği doğrultusunda kuşkum var”

AKP’nin kullana kullana eskitemediği türban yeniden göndere çekildi ve hemen CHP hedef tahtası yapıldı. AKP Lideri Erdoğan, CHP’ye faşist diye saldırdı.

Sözcüsü Ömer Efendi demediğini bırakmadı. Onlar konuşur da iktidarın Ankara Savcısı durur mu o da  harekete geçip Fikri Sağlar hakkında soruşturma başlattı (Gelsin Yargıtay üyeliği!...). Peki majestelerinin atadığı Hakimler ve Savcılar Kurulu boş mu geçecek? Onlar da açıklama yapıp Fikri Sağlar’ı “çağ dışı anlayış”la suçladılar. Televizyonlarda konu köpürtülüp durdu ve neredeyse “Üstleri çıplak, elleri kamçılı adamlar benim baş örtülü bacımın üstüne işediler!” işine çevrildi.

Halbuki Fikri Sağlar çok açık olarak baş örtülü kadınlarla türbanlı devlet görevlilerini birbirinden ayırdığını söyledi.  Ama başta Erdoğan olmak üzere AKP’liler inatla türbanlı hakime güvenim yok demeyi bütün baş örtülü kadınlara hakaret gibi göstermeye devam ettiler. 

BEN DE ÖYLE DÜŞÜNÜYORUM
Konu öyle büyütüldü ki bütün muhalefeti, bütün akıl sahiplerini, bütün çağdaş yaşam yanlılarını hedef tahtasına koyan teröre evrildi. 
Hakikaten yetti artık!

Bir dakika: Ne demiştiFikri Sağlar?

EvetSayın AKP Lideri Erdoğan! EvetSayın AKP Sözcüsü Ömer Efendi! EvetAnkara Cumhuriyet Başsavcısı! EvetHSK üyesi koca koca hukukçular!”

Evet ben de  türbanlı bir yargıcın karşısına çıksam onun bana adil davranmayacağını düşünürüm. Daha açık söylüyorum: Türbanlı bir hakim, karşısında benim gibi laik ve Atatürkçü birisini görse, yasayı, beni cezalandırma yönünde kullanacaktır. Ben böyle düşünüyorum. Var mı bir diyeceğiniz?

Ey Ankara Savcısı! Tarafsızlığının sembolü yargıç cübbesini yetersiz bulup başına türban geçiren ve böylece çok açık olarak “Ben tarafım!” diyen öyle bir hakime güvenmiyorum, var mı bir diyeceğin? Hadi beni de halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor diye mahkemeye ver. 

BU DA BİR TERÖR
Bugün Türkiye’de AKP iktidarının kendisine baş eğmeyen bütün kesimleri hedef alan müthiş bir saldırısı var. Laik ve çağdaş Türkiye’ye yerine siyasal dinci bir devlet kurmak için yürütülen saldırı bu. Bu mücadelelerinde türban en kuvvetli silahları… Bu uluslararası ekip, en başında türbanı, özgürlük simgesi gibi göstererek bizim salak solcuları ve satılık liberalleri de yanlarına aldılar. Devleti ele geçirdikten sonra türban üstünden ”tek tip kadın” imal ettiler. Bu imalatta AKP’li belediyeler ile gayri milli Halidi tarikat örgütleri türbanlı insan fabrikaları gibi çalıştı. Kadınlar, erkeğin cariyesi olmaya özendirildiler. Türbanlı militan kadınlar içinden AKP Lideri’ne “Zevcesi, hatta cariyesi olmaya hazırım!” diyenler bile çıktı. Türk kadınının erkeğin cariyesi olmaya din üzerinden zorlandığı bir sosyal terör devrine girdik.

Bu da yetmedi. Kim bu süreci eleştirirse “kutsal dini değerlere hakaret etti” denilerek linç edilmek istendi. İnsanların bu konuda fikrini söylemesi,Fikri Sağlar örneğinde görüldüğü üzere suç haline getirildi. Dinci dayatmalara karşı çıkanları susturmak üzere kara propaganda terörü Türkiye’yi kapladı. 

Bir de bunlara “Niye böyle hassas konulara girip de karşı tarafın eline koz veriyorsun?” diyenler eklendi. Halbuki Türkiye bu karanlık çağa, “Türbana, Diyanet’e, Kuran kurslarına, tarikatçılara dokunup da karşı tarafa koz vermeyelim!” diyen çürük politik tutum yüzünden iteklendi.

ONLARA TEK SORUM VAR
Kadınlar öldürülürken susanlar… Fakir fukaranın erkek çocuklarına tarikat yurtlarında, Kuran kursu yurtlarında, imam hatip yurtlarında tecavüz edilirken bunları görmezden gelenler, Fikri Sağlar’ın türban eleştirisi üzerine deprem olup yerin altını üstüne getirmeye kalkıştılar.

Şimdi, İslam dinini türban ile özdeşleştiren bu din tüccarlarına soruyorum: İslam dinini getirenHz. Muhammet’in değerli eşi Hatice Anamız ile Hz. Muhammet’in 1 numaralı düşmanı Ebu Süfyan’ın karısı cani Hind’in kıyafetleri farklı mıydı?

Ey Allah’tan korkmayan türban tüccarları iyi okuyun: Bu iki kadın da aynı biçimde giyiniyordu. Hz. Muhammet’in kıyafeti ilebir putperest Arab’ın kıyafeti de aynı idi.  Hz. Muhammet bizim imamlar, müftüler gibi gösterişli kaftanlar ve fesler giymiyordu. Yani Müslüman’ı kâfirden ayıran şey kıyafeti değil davranışı ve inancıydı. 

Türkiye’deki dinci siyasetçiler, kadınları tek tip robot haline getirip oylarını almak için bu türbanı onların başına geçirdiler ve böylece kul hakkı yediler.
Yetmedi; İslam dininin sosyal ve akılcı yüzünü saklamak için İslamiyet’i saç-kıl dinine çevirdiler; böylece “Günah-ı Kebaire” işlediler.
Ey türban tüccarları! Eğer biraz Allah korkunuz var ise bu dine daha fazla kıymayın… 

Bilin ki bunca yoksulluğun, zulmün, soygun ve vurgunun üstünü hiçbir türbanla örtemezsiniz.

Toplumcu bir din olan İslam düzenini getirip kadının saçı ile bacak arasına sıkıştıran zalimleri Allah kahrü perişan eylesin…

SİYASETÇİ GELİNCE NAMAZI BOZAN MÜSLÜMAN OLUR MU?
Ey Diyanet İşleri’nin başındaki zat! Bizzat sana soruyorum: Müslümanlar Cuma namazı kılarken camiye bir siyasetçi girse… Cemaati yara yara yürüse… (Orada, o anda öyle yürünmez ya, hadi neyse…) Onu gören müminler namazı bırakıp ayağa fırlasalar… Kimi heyecanla selam verse, kimisi Allahüekber diye bağırsa…

Bu namaz, namaz olur mu? O siyasinin yaptığı da dine uygun düşer mi?

İyi biliyorum ki bu soruya cevap vermeyeceksiniz; veremeyeceksiniz… Amma velakin size “Bir babanın kızını yanağından öpmesi caiz midir?” diye sorsa idim buna bilmem kim şöyle dedi, bilmem kim böyle dedi diye uzun uzun cevap  verirdiniz. Çünkü milletin aklını oralara çekip siyasetçilerin yaptıklarını gizlemek sizin hocalık görevinizdir.

Allah gerçek inananları sizin elinizden kurtarsın inşallah!