1965 yılından bu yana ülkeyi yöneten liderleri izliyorum.

Rahmetli İsmet İnönü’yü uzaktan tanımıştım.

Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i çok iyi biliyorum. Kendileriyle söyleşilerimiz de olmuştu. Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi liderleri çok iyi tanıdım. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz da öyle… Gazeteden arkadaşlarla bunların evlerine gitmişliğimiz bile oldu.

Söz konusu liderleri sevenler olduğu gibi sevmeyenler de vardı. Ama onların hiçbirisine karşı şu an Tayyip Erdoğan’a duyulan yaygın bir nefret duyulmamıştı.

KENDİ YARATTI
Eski siyasetçiler de yanlış sözler ettiler, yanlış işler yaptılar ama kendileri bizzat nefret söylemlerinin merkezi olmadılar. Rahmetli Erbakan bile laik kesime laf atarken işin içine biraz nezaket biraz mizah katar, işi yumuşatırdı.

*Tayyip Erdoğan “mezhepçi nefret söylemi ve siyaseti” yaparak Sünni Çoğunluğu militanlaştırmaya çalıştı. Müslümanlığı sanki kendisi getirmiş gibi dini çok kaba biçimde siyasete alet etti.

*Din eğitimini de milli eğitimi de akıl-bilim çizgisinden çıkartıp mezhepçi nefret ideolojinin üretim-yayım merkezine çevirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı, mezhepçi nefretin ve devlet kurucusuyla savaşın merkezi yapıldı. Millet, Diyanet’ten de ona yol veren Erdoğan da nefret etti.

*Erdoğan, kendisi gibi düşünmeyen ve inanmayanları terörist göstererek karalamaya, susturmaya kalkıştı. Bu tutumu, nefreti yaydı, derinleştirdi.

*Kadınları türban altında tek tipleştirdi. Bu kadın modeline uygun bulmadığı için İstanbul Sözleşmesi’ni bile kaldırdı. Amaç, kendi baskıcı yönetim modelini bütün ülkede bir “aile modeli” haline getirmekti. Dine dayandırılan bu baskıcı yaklaşım, ona duyulan nefreti koyulaştırdı.

*Hukuku baskıladı, yüksek yargıyı emrine aldı, mahkemeler onun aleyhine karar veremez duruma sokuldu. Kendisini eleştirenleri, “Bana hakaret etti!” diyerek hapis ve para cezalarına mahkum ettirdi. Bu adaletsizlik, Erdoğan nefretini tetikledi.

*Daha bir cümleyi bile doğru düzgün yazamayan kişiyi RTÜK Başkanı yapıp ülkenin medyasını onun yumruğuyla ezmeye kalkıştı. Milletin çocukları işsizlikten kırılırken Erdoğan kendi adamlarına bir değil üçer beşer yerden maaşlar verdirerek nefret edilmesini kolaylaştırdı.

SATMADIĞI KALMADI
Ondan nefretin bir başka nedeni de daha önce savunduğu bütün değerleri koltuk uğruna satabilmesi idi.

*Tayyip Erdoğan, “Davamız” dediği Amerikancı İslam projesi uğruna, önce kendisini siyasete sokup yükselten Necmettin Erbakan’ı sattı. Rahmetli Erbakan onu, Siyonizmin piyonu olmakla suçlayarak göçtü bu dünyadan. Sonra en yakın arkadaşlarını budadı.

*Filistin Davası’nın adamıymış gibi rol yaptı; 2009’da Davos’ta İsrail Devlet Başkanı Peres’e demediğini bırakmadı. Şimdi İsrail Cumhurbaşkanı’nı Türkiye’ye getirebilmek için mekik diplomasisi uyguluyor. Filistin gibi, “Kudüs Davamız” da buharlaştı.

*Önce İhvancılara arka çıktı. Mısır’da İhvancı Mursi yönetimini deviren General Sisi’ye neler söyledi, neler… Sıkışınca bir anda çizdi İhvan’ın üstünü. Şimdi Mısır’la arayı düzeltmek için her yolu deniyor ama Sisi, Erdoğan’a yüz vermiyor.

*Suudi Arabistan’a İhvancılar yüzünden kafa tutmaya kalkıştı ama paraya sıkışınca İhvancıları anında sattı ve dün neredeyse katil ilan ettiği Suudi Prens’ten destek almaya uğraşıyor.

*İhvan’a karşı olan BAE’yi Amerikancı ve darbeci ilan etmişlerdi. Libya’daki baş düşman olarak BAE gösterilmişti. Ama paraya sıkışınca yine 180 derece döndü ve o darbecilere “Kardeşim!” diyerek sarıldı.

*Ya Ermenistan işi? Geçen sene Ermenileri yenen komutan havalarındaydı; şimdi Ermenistan’a kucak açıyor. Sebebi belli: ABD’ye “Ben sizdenim!” mesajı vermeye uğraşıyor ama Biden’ın dönüp baktığı bile yok.

MİLLETİ AÇ BIRAKTI
*Milletin cebinden 20 yılda tam 2 trilyon 200 milyar dolar vergi almış Erdoğan. Bu 80 yılda toplanandan daha fazla. Bunun sadece yüzde 15’ini yatırımda kullanmış, geri kalan uçurulmuş.

*Yetmemiş, ülkeyi 450 milyar dolar borca sokmuş… 70 milyar dolarlık da kurum, kuruluş satmış, harcamış.

*Faize karşı havalarında dolaşan Erdoğan, bu 20 yılda faizci para babalarına milletin cebinden 500 milyar dolardan fazla para ödemiş.

*Partizan müteahhitlere garantili ödemeli köprü-yol yaptırmış. Türk parası dururken bu müteahhitlerle dolar üzerinden ödeme sözleşmesi yapmış. Hem de bunu Londra mahkemelerinde yaparak ne kadar gayri-milli olduğunu göstermiş.

*Çiftçiyi adamdan saymamış. Şikayetini dillendiren çiftçiye “Ananı da al git!” demiş. “Paramız var, dışarıdan alırız!” diyen bir adamı Tarım Bakanı yaparak yerli üreticileri mahvetmiş. Çiftçinin gideri kazancını aşınca toprağı işlemez olmuş, millet oraları bırakıp İstanbul’a doluşmuş. Yiyecek fiyatları ister istemez artmış.

*İşçi haklarını birer birer budamış, sendikaları yok etmiş; madenlerde önlemsizlikten ölen işçiler için, “Kaderleri bu!” demiş. Soma’da yakınları ölenleri, adamları tekmelemiş, tekmeciyi en yüksek görevlerle ödüllendirmiş.

*Rüşvet öyle yaygınlaşmış ki belgeleri 17-25 Aralık operasyonlarında sosyal medyaya saçılmış. Paraların sıfırlanmalarından, milyonlarca dolarlık rüşvetlerden söz edilmiş. Ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar rüşvet parası yakalatan Halkbank Genel Müdürü, daha sonra Ziraat Bankası’nın yönetimine atanabilmiş. Bunlar, halkta nefret hissi yaratmış.

*Milletin gençleri toplu taşımalarda çile doldururken AKP’nin gençleri lüks otomobillerinde burunlarına pudra şekeri çeker olmuşlar. Gençler yaka silkmeye başlamışlar.

*Millete din-iman, ahlak nutukları atmışlar ama tarikat yurtlarında, imam hatip yurtlarında, Kuran kurslarında tacize ve hatta tecavüze uğrayan fakir fukara çocukları için tek söz etmemişler.

*Bu pisliği kapatmak için de Büyük Atatürk’e lanet okutmuşlar. Bu lanet dönüp onları vurmuş, birkaç dolara muhtaç hale gelmişler…

*Hortumlanan hazine yüzünden dolar fırlamış gitmiş. Beceriksizliğini “Dış Güçler yapıyor” diyerek geçiştirmeye kalkışmış.

*Akaryakıt fiyatları, doğalgaz fiyatları, elektrik fiyatları çıldırmış… Sebze, meyve ve temel gıdalar almış başını gitmiş. Milletin yoksul kesimleri sonunda bir lokma ekmeğe bile muhtaç hale gelmiş… Bu çağda halk karda kışta ucuz ekmek kuyruğuna girmiş.

*Trakya’da boş bırakılan tarlalarda neden ayçiçeği ekilmediğini sorgulayacağına İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na nasıl bir çelme takabilir, onu düşünmüş.

*Kanal İstanbul adı altında yeni bir inşaat vurgunu projesiyle Trakya’yı mahvetmeye kalkışmış.

Erdoğan’ın kendi eliyle kendisine karşı yarattığı nefret dalgası giderek yaygınlaşmış, derinleşmiş.

Tarkan değil milletin yüzde 75’i söylüyor artık:

“Düş arkadaş artık, düş yakamızdan!”