Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13. Cumhurbaşkanı olacağı artık iyice belirginleşti. Birkaç gün sonra bu gerçeği herkes görecek. Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Türk halkı, 14 Mayıs’ta bütün kara çalmalara karşın Sn. Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı seçecek. 

Peki, Sn. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında Türkiye’nin Türk dünyası ile ilişkileri nasıl olacak? Bu, son derece önemli bir konu. O nedenle bu konu üzerinde biraz durmak istiyorum.

Sn. Kılıçdaroğlu birkaç gün önce “Ne Batı ne Doğu, Bu Türk’ün Yolu” diyerek paylaştığı izletisinde Türk dünyasına yönelik bakışını çok net olarak ortaya koydu.
İzletide Türkiye ile Türk devletlerinin bir otoyol ve demiryolu ile birbirine bağlanmasından ve tarihsel İpek Yolu’nun canlandırılmasından söz edilse de kanımca o izletide daha önemli iletiler vardı. Peki, neydi o iletiler?

Birincisi şu:
Sn. Kılıçdaroğlu, Türk devleti ve Türk dünyası ifadelerini çok net bir biçimde vurguladı. Bu, AKP ve MHP’nin CHP’yi Türk dünyası ile ilişkiler konusunda Türk halkı nezdinde olumsuz bir yere oturtma girişimlerini bütünüyle çökertti. Türk dünyası ile ilişkiler bir devlet ve millet politikasıdır. Bu politika hükümetlere göre değişecek gündelik bir yürütme işi değildir. Ancak elbette bu ilişkilerde AKP’nin yaptığı hatalar ortadan kaldırılmalıdır ki bunların en başında da AKP tarafından Türk dünyasındaki kimi gerici yapıların desteklenmesi politikası yer almaktadır. Bilindiği üzere AKP Türk dünyasındaki FETÖ ve benzeri yapılanmaları yıllarca destekledi. Bu nedenle Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. Özbekistan Türk devlet başkanları doruk toplantılarına katılmaktan bile vazgeçmişti. Sayın İslam Kerimov’un ölümü ve FETÖ’nün darbe girişimi sonrası Özbekistan ile ilişkiler yeniden düzeldi. 

Gerçek şu ki, CHP,  AKP’nin tersine Türk dünyası ile ilişkilerde laiklik konusunda olması gereken bir tutumla hareket edecektir.  

İkincisi şu:
Sn. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Çin ile ilişkilerine Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini de dâhil edeceğini açıkça dile getirdi. İzletide bu konuya ilişkin çok açık ifadeler kullandı. AKP ve MHP, Çin ile ilişkiler konusunda Doğu Türkistan meselesini Uygur Türkleri aleyhine olacak bir biçimde ele alıyor. Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine gözlerini kapıyor. Çin ile ticari ilişkilerin Doğu Türkistan nedeniyle bozulmasını istemiyor. Açıkçası Uygur Türkleri ile olan soydaşlık bağımızı hiç umursamıyor. Oysa Sn. Kılıçdaroğu bu konuda son derece isabetli bir tutum takınacağını gösterdi. 
Suriyelilere adeta yangından mal kaçırır gibi vatandaşlık dağıtan AKP ve MHP’nin, gördükleri zulüm nedeniyle Türkiye’ye göç eden veya sığınan Uygur Türklerine yurttaşlık vermeyip Çin’e iade ettiğini biliyoruz. CHP iktidarında bu yanlış ve incitici politikadan vazgeçileceği anlaşılıyor.   

Üçüncüsü şu:
AKP ve MHP yıllardır bir hayalî Boraltan Köprüsü yalanıyla CHP’yi karalayıp Azerbaycan ve CHP arasına duvar örmek istiyor. Bu duvarın örülemeyeceği söz konusu izletide bir kez daha ortaya kondu. Öte yandan AKP’nin sahiplendiği merhum Özal’ın Azerbaycan’a ilişkin politik mirasında kara bir leke olarak yer alan o talihsiz sözlerin Azerbaycan’da hala unutulmadığını biliyoruz. Ne demişti merhum Özal? “Onlar Şii, biz Sünniyiz. Onlarla İran ilgilensin!” 

Bu söz Türkiye ile Azerbaycan’ın kardeşlik ilişkilerinin üzerine bomba gibi düşmüştü. Türkiye, bu sözlerin yol açtığı tahribatı gidermek için yıllarca uğraştı. Merhum Haydar Aliyev ve merhum Süleyman Demirel, Azerbaycan ve Türkiye’yi; “ Bir Millet İki Devlet” diye niteleyerek kardeşlik bağlarını yeniden güçlendirmeyi başarmıştı.

AKP’nin Azerbaycan ile ilişkiler konusunda sahip olduğu kötü sicilin en net göstergelerinden biri de 14 Ekim 2009 tarihinde Bursa’da oynanan Ermenistan – Türkiye milli futbol maçı sırasında Türk seyircilerin ellerindeki Azerbaycan bayraklarının zorla toplatılması ve çöpe atılması olayıdır. Bu çirkin olay Azerbaycan’da infial yaratmıştı. Buna AKP hükümeti neden olmuştu. O hükümetin başı da Tayyip Erdoğan’dı. AKP bu konuda hala Türk halkından ve Azerbaycan’dan özür dilemiş değil. 

CHP, son Karabağ savaşı sırasında Azerbaycan’a olan gönülden desteğini yayımladığı bildiri ile ve parti adına yapılan açıklamalarla çok açık bir biçimde ortaya koydu. Hatta Bakü’ye bir heyet gönderip Sn. İlham Aliyev ile görüştü. Görüşmede CHP’nin, daima Azerbaycan’ın yanında olduğu belirtildi. 

Karabağ savaşı sonrası barış görüşmelerinde yer alan Zengezur koridoru konusu ilk olarak merhum Bülent Ecevit tarafından dile getirilmiş ve taraflara önerilmişti. CHP’nin merhum Bülent Ecevit’in politik mirasını devam ettirdiğini söylemeye gerek yoktur sanırım.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkiler Sn. Kılıçdaroğlu’nun döneminde daha da güçlenecek ve belki de iki ülke arasında konfederal bir yapı kurulacaktır.
Sn. Kılıçdaroğlu’nun Türk dünyası ile ilgili duyarlılığını yansıtan bir olayı aktararak sözlerimizi sonlandıralım.

Irak hükümetinde Türkmenlerin bir bakanlıkla temsil edilmesi talebi Irak makamlarınca kabul edilmiyordu. Türkmenler bu konuda çok çaba harcadı. Hükümette Kürt ve Arap bakanlarla birlikte bir de Türkmen bakan bulunması için çalıştılar. Ancak bu bir türlü gerçekleştirilemedi.  Sn. Kılıçdaroğlu Irak başbakanına gönderdiği bir mektupla bu sorunun aşılmasını sağladı. Sn. Kılıçdaroğlu’nun mektubu üzerine Irak hükümeti Türkmenlere bir bakanlık verdi.

Sn. Kılıçdaroğlu’nun kökleri Orta Asya’ya, Horasan’a dayanmaktadır. O coğrafya ile herkesten daha çok ilgilenmesi aile geçmişi açısından da anlamlı ve ihmal edilemez bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle Sn. Kılıçdaroğlu’nun döneminde Türk Devletleri Teşkilatı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) gibi örgütler çalışmalarını daha da yoğunlaştıracaktır. 

Biliyor ve inanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı Türkiye’de olduğu gibi bütün Türk dünyasında da sevinç ve mutlulukla karşılanacaktır.

Sn. Kılıçdaroğlu’na esenlik ve saygı dileklerimle…