Bu sure Hz. Muhammed’e Mekke’de gelmiştir. Dolayısıyla “Mekkî” olarak nitelenmekte. Bir surenin Mekkî olması onun çoğunlukla İslam’ın inanç ilkeleri ile ilgili olması yahut inançsal savaşım döneminde yaşanan olaylara ilişkin olması anlamını taşımaktadır. Kevser Suresi de bu bağlamda ele alınması gereken bir Kur’an bölümüdür.
Kevser, Arapçada önad olarak; çok, pek çok gibi anlamlara geliyor. Ad olarak ise “iyilik” biçiminde anlamlandırılıyor. Kevser Suresi’nde geçen ve sureye ad olarak seçilen Kevser sözcüğü ile gerçekte ne anlatılmak istenmektedir, biçimindeki soruya tarih boyu Kur’an yorumcuları pek çok yanıtlar vermiştir. Bunlardan öne çıkan ikisi şunlardır:
Kevser, Hz. Muhammed’e cennette verilecek olan bir ırmağın adıdır. Buna göre Hz. Muhammed’e cennette “ Kevser Irmağı” verilecektir. Bundan dolayı Tanrı ondan dünyada iken “namaz kılmasını” ve “Kurban kesmeni” istemektedir. Bu yorum, geleneksel Sünnî yorumdur.
Öbür yorum ise surenin sonunda geçen “ebter” nitelemesi ile ilintilendirilerek ortaya konan bir yorumdur. Buna göre “ebter” soyu kesik demek olduğundan Kevser onun karşıtı olarak Hz. Muhammed’in soyunun sürmesini sağlayan kişiyi imlemektedir. Bu kişi de Hz. Fatıma’dır. Bu yorum da geleneksel Şiî yorumdur.
Bu iki yorumun dışında başka yorumlar da söz konusu. Söz gelimi Kevser kimilerince, verilen bol nimetler anlamına gelmektedir. Bu yazıda Kevser’e ilişkin en ilginç ve en dikkat çekici olan bir yoruma değinmek istiyorum.
Çok, pek çok anlamına gelen Kevser sözcüğü ile sondaki “ebter” sözcüğü birlikte ele alınarak kurulan ve geliştirilen bu yorum surede namazdan ve kurbandan söz edilmediğini ileri sürmektedir. Günümüz İslam bilginleri arasında bu yorumun en güçlü savunucusu İhsan Eliaçık’tır.
Buna göre; Kevser ile anlatılmak istenen Hz. Muhammed’in düşünce ve inançlarını benimseyenlerin sayısının çoğalacağıdır. Ebter sözcüğündeki soyu kesik anlamı biyolojik açıdan anlaşılmamalıdır. Burada anlatılmak istenen Hz. Muhammed’in düşünce ve inançlarına bağlananların çoğalmayacağı ve bir süre sonra yitip gideceği dolayısıyla da yolunun kesik olduğudur. Başka bir söyleyişle ebter ile anlatılmak istenen Hz. Muhammed’in düşüncelerinin kökünün kuruyacak olması demektir. Elbette bu o dönemdeki müşriklerin savıdır. Özellikle de Vail oğlu Âs’ın ve onun yanlılarının savıdır. Ancak surede bu savın gerçek dışı olduğu vurgulanmakta ve Hz. Muhammed’e, bağlılarının / inananlarının çoğalacağı seleni verilmektedir. Ve denilmektedir ki, sen rabbin için destekleş, ondan yardım iste ve güçlüklere karşı diren, onlara göğüs ger.
Bu yoruma göre surede geçen “Fesalli lirabbike” sözü, “Öyleyse rabbin için yardımlaş, ondan yardım iste!” biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak geleneksel Sünnî ve Şiî yorumda bu söz; “Öyleyse rabbin için namaz kıl!” biçiminde anlamlandırılmaktadır. Sonraki “Venhar” sözü de güçlülere göğüs ger yahut onlara karşı diren, demektir. Geleneksel yorum ise bu söze; “Kurban kes” biçiminde anlam vermektedir.
Nahr sözüne Arapça sözlüklerde hayvan boğazlamak anlamı veriliyor. Yanı sıra boğazlanan hayvanın o sırada göğsünü ileri doğru itmesi başka bir deyişle boynunun kesilmesine direnmesi anlamı da veriliyor. Bu bağlamda bu söze diren anlamı verilmesi yerinde ve uygundur.
Şimdi surenin tümünün Türkçesini İhsan Eliaçık’ın çevirisi olarak yazalım:
Biz sana kevseri verdik. Rabbin için yardımlaş/destek iste ve güçlüklere göğüs ger/diren. Sana kin besleyendir asıl kökü kuruyacak olan.
Ben, “İslam’ı Anlamak İçİn Türkçe Kur’an” adlı çalışmamda bu sureyi şöyle çevirmiştim:
Biz sana Kevser’i verdik.
Öyleyse rabbine kulluk et ve kurban kes.
Gerçekte soyu kesik olan sana hınç besleyendir.
Açıkçası ben “venhar” sözünü kurban kes biçiminde anlamlandırdım. Ben, kurban kesmenin illa ki hayvan kesmek anlamına gelmediğini düşündüğümden bunu yeğledim. O dönemde bundan hayvan kesmek anlaşılıyor olabilir. Niyesi o dönemin servet göstergesi hayvanlardı. Sonrasında bu durum değişti. Kurban kesmekten amaç yalnızca ve her dönemde hayvan kesmek anlaşılamaz. Bence anlaşılması gereken Allah yolunda / kamu yararı için kişinin servetinin bir bölümünü feda etmesidir.
Salli ifadesi de kulluk etmek biçiminde anlamlandırılabilir. Niyesi kulluk etmenin içinde yardımlaşmak ve dayanışmak da vardır. Elbette kastettiğimiz “Allah’a kulluk etmek” veya “Rabbine kulluk etmek”tir.
Yazımızın sonunda yeniden belirtmeliyim ki bu sureyi İhsan Eliaçık gibi yorumlamak da son derece isabetli ve son derece ileti yüklüdür.
Başka başka yorumlar, anlayış gücümüzü artırmakta ve düşünce evrenimizi genişletmektedir.
Unutmayalım ki bu yaşamda üretebileceğimiz en büyük değer, düşüncedir.
Özgürce düşünebilenlere ve özgür düşünceye esenlik dilerim.