Seran, İstanbul’un lüks bir semtinde yaşıyor. 

Feminist!

Bazen yoksullara evindeki eski mobilyaları hediye ediyor, bazen iktidarın akil sanatçılarıyla hasbiâl ediyor, bazen azınlıkları ve bazen de farklı cinsel yönelimi olanları destekler görünüyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Taksim etkinliklerini sağlığı açısından riskli buluyor, videolarını izliyor!

Yıllar önce Mardin’de tanıdık Ebru’yu.

Cercis Murat Konakları'nda, yöresel yemekler yapıyor!

Her bir yemeği özenle çalışılmış, kırmızı nar tasarımları yine kendine ait. 

Turistik tesisi bir yana, lokantası olmayan doğduğu topraklara borcunu ödemek için İstanbul’da eşinden ayrılmış.

Terör örgütü mensuplarının eşlerinden kendine kadro yapmış. İlk kez sigortalanan kadınlar, yine ilk kez maaş da alınca, dağdan inmiş eşleri. Fakat yöre halkı sadece kadınları çalıştırdığı için konağın girişini ablukaya almış, camları taşlamış. Hal böyle olunca, kadın çalışanlarını arka kapıdan almaya başlamış, güvenliği için kaymakamdan yardım istemiş.

Tehdit etmişler, yılmamış.

Ebru bu kadar yalnızken, aynı saatlerde Seran, İstanbul’da Halis Ağa’nın metresi olmuş. Ama öyle pırlanta bir yüzüğe değil, bir kadın örgütünün de “adayımız” dediği milletvekili adayı olmuş. 

Ee partide iyi bir bağış almış tabii. O ana kadar partide dişiyle tırnağıyla çalışan tüm kadınların önüne geçerek. Ama, Türkiye’de siyaset yapmanın yolu bundan geçmiyor mu!

Halis Ağa’nın parasının açamayacağı kapı yokmuş, kendini bir anda bir kadın örgütünün de başkanı olarak bulmuş. Bir gün gelip Seran’a, Ebru’nun başarılarını anlatmışlar. New York’ta, Londra’da Anadolu mutfağını sadece kadınlarla temsil ederken, farklı yollara giren pek çok insana da normal bir aile hayatı bahşetmiş miş!

Yok efendim, ABD’de viledanın mucidi Joy Mangano’yu kadın örgütleri kürsüye çıkarmış da, dergi kapaklarını doldurmuş da, filmi çekilmiş de...

Seran, pırlanta yüzük almasa da, kendinden daha fazla parlayan bir kadına tahammül edemezmiş. "Olmaz, demiş!"

Ebru, Anadolu’da endemik bir buğday çeşidini yetiştirirken, turistik tesislerde tüketilmeyen gıdaların geri dönüşümü ile ilgili de hummalı bir çalışmaya soyunmuş.
Ama yine sesini Seran'a duyuramamış!

Seran’da boş durmamış tabii. Çocuklarını göremeyen boşanmış babalarla ilgili bir teklif gelmiş, derneğe. Keyfen gösterilmeyen çocuk başına noteriyle, polisiyle, pedagogu ile bir haciz parası ödeniyor ve günün sonunda bu para, Hazine’ye gelir yazılıyormuş. Babalar artık göremeyince evlatlarını, anneler de babalara diyormuş ki, “Bu paranın yarısını ver de çocuğu göstereyim.” 

Tabii bu çocuk borsasında parası olmayanlar da evlatlarından mahrum kalıyormuş. Demişler ki Seran’a en azından derneğiniz görüş bildirsin, çocukların babaya da ihtiyacı var, diye. Ancak Seran bunu da, "Kadının menfaati yok", diye reddetmiş.

Batman’da sırf erkek arkadaşı ile sosyal medyadan görüşüyor diye, aile meclisi kararı ile Ebruların intihar etmesine karar veriliyormuş. Ancak Seranların parlak dünyasında, böylesine karamsarlığa yer yokmuş. Ama artık Halis ağa da yokmuş!

Ve Seranlar bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne, Anti kapitalist feministler, sosyalist feministler, Müslüman feministler ve sosyalist-sosyal demokrat  feministler olarak, "bölünüp, parçalanarak ve yönetilmeye hazır" sahaya inmişler. "Kahrolsun erkekler"; "Pandaların soyu değil, erkeklerin soyu kurusun" dövizleri ile yürümüşler. Aslında geri dönse, Halis Ağa’nın ayaklarını yıkayacakmış ya Seran. 

Aynı anda 15 yaşındaki Ebru, Mardin’de oyun oynamaya gidiyorum, diye 65 yaşındaki Halis Ağa ile evlendirilmeye gönderilirken diğerleri de erkeklerle görüştüğü için, "Aile Meclisi kararınca" intihar etmiş!

Seran, kadınların genel durumunu ekranda yorumlamış: 

"Bırakın da bir gün şımaralım!"

Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun!