Bu hafta açıklandığı üzere emeklilere 4 bin lira bayram ikramiyesi verilecek. Ancak her yıl yüzdesi düşürülerek verilen bu ikramiye, sonunda bir öğle yemeği parasına kadar indi.
"Bir öğle yemeği 4 bin lira mı?" diye soranlara, önce kendi maaşlarının ne kadar olduğunu ve kahvaltıda ne yediklerini sorgulamalarını tavsiye ediyorum. Önce kendilerine baksınlar, sonra benim küçümseyerek söylediğim bu rakam hakkında konuşmaya cesaret etsinler.
Gelelim asıl meseleye… Emekli maaşları zaten çok düşük. Bir bayram ikramiyesi, en az bir maaş kadar olmalı. Bunu defalarca dile getirdik. Mevcut maaşların iki katına çıkarılması bile yetersiz kalırken, ikramiye en düşük maaşın ancak dörtte biri kadar oluyor.
Böyle olunca da ortaya vahim bir tablo çıkıyor. 2 bin liradan 3 bin liraya (yüzde 50 artış), ardından 3 bin liradan 4 bin liraya (yüzde 33 artış) çıkarıyorsunuz. Yani oranı giderek düşürüyorsunuz. Ancak tam tersine, enflasyon ve hayat pahalılığı her geçen gün artıyor. Kiralar yüzde 58 zamlanırken, yıllık enflasyon yüzde 53 seviyelerinde. Yaptığınız zam, bunun yarısının bile altında kalıyor. Buna rağmen devlet yetkilileri hâlâ "Daha ne yapalım?" diyebiliyor.
Bu konuda söyleyecek bir söz bulamıyorum. Sabah kalktığınızda bir düşünün: Kahvaltıda ne yediniz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda tekrar düşünün: Bugün ne yedim, ne içtim, kaç liralık benzin harcadım? 4 bin lira nedir? Bu vatana, bu halka, bu emekliye ne veriyorum? Onları hangi duruma soktum?
Bunları sorguladıktan sonra, Allah ile hesaplaşıp helalleşin.
Hepinize hayırlı, güzel günler diliyorum. Sözlerimi daha önemli bir vurguyla bitiriyorum: Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’ten başka önder yoktur.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Kalın sağlıcakla.