Gerçek adı Haydar’dır. Kaynakların aktardığına göre 16. yüzyılda Anadolu’da yaşadı. Sivas’ın, Yıldızeli ilçesinin Banaz köyündendir. Söylencesel kimliği baskındır. Kendisine ilişkin bilgiler çoğunlukla deyişlerine dayanır. Bununla birlikte onunla ilgili olmak üzere söylenen deyişler de önemlidir. Ayrıca sözlü aktarımlar, yaşadığı dönemdeki Osmanlı buyruk ve yazışmaları da Pir Sultan Abdal’ı gerçek bir geçmişsel kişilik olarak belirginleştirmektedir.

O bir Kızılbaş Türkmen önderidir. Pir denilmesi bundandır. Niyesi pir sözcüğü Türkçede çoğunlukla inançsal önderler için kullanılır. Pir sözünün Farsçada yaşlı anlamına geldiğini de ekleyelim. Ayrıca pir sözcüğü Türkçede herhangi bir meslek dalında meslek büyüğü anlamında da kullanılıyor.

Sultan sözcüğü ile ise “gönüller sultanı” olması belirtilmek isteniyor.

Abdal sözcüğüne gelince…

Abdal Türk tasavvufunda inançsal ve tinsel bir katmanı anlatımlamak için kullanılan Arapça kökenli bir sözcüktür. Türkçe olarak belki “gezgin derviş” demek olanaklıdır. Her ne kadar derviş sözcüğü Farsça kökenli olsa da… Bütünüyle Türkçesini ararsak karşımıza ancak kam sözü çıkacaktır.

Pir Sultan Abdal gerek yaşamı ve görüşleri gerekse öldürülme nedeni bağlamında Anadolu Türkmen kimliğinin tinsel güç kaynaklarından biri durumuna gelmiştir.

Onun deyişleri milyonlarca kişinin dilinde ve gönlündedir. Ona ilişkin söylenceler hala büyük bir coşkuyla anlatılıyor.

Pir Sultan Abdal’ın köken olarak Horasanlı / Türkistanlı olduğu kendi deyişlerinde yer almaktadır. Ayrıca Pir Sultan Abdal, Türkmen olduğunu da yine deyişlerinde belirtiyor. Sözgelimi bir deyişinde şöyle diyor:

Bu yıl bu dağların karı erimez,

Eser bad-ı saba, yel bozuk bozuk.

Türkmen kalkıp yaylasına yürümez,

Bozulmuş aşiret, el bozuk bozuk.

Pir Sultan Abdal’ı neden idam ettiler?

Niyesi o bir Türkmen idi.

Niyesi o bir Kızılbaş idi.

Niyesi o inançlı bir eren idi.

Niyesi o baş eğmeyen bir pir idi.

Söylencelerde geçtiğine göre Pir Sultan Abdal’ı önceden öğrencisi olan Hızır Paşa idam ettirmiştir. Hızır Paşa daha sonra Hınzır Paşa olarak anılmaya başlamıştır.

Hızır Paşa, Sivas’tan çıkıp İstanbul’a gelmiş, Osmanlı’nın eğitim kurumlarında eğitim almış ve sonunda vali olarak atanmıştır. Eski piri, Pir Sultan Abdal’ın Safevi Türkmen Devleti yanlısı deyişlerinden rahatsızlık duymuştur. Pir Sultan, deyişlerinde Osmanlı padişahını eleştirip Safevi şahını övmüştür. Bu, Osmanlı paşası olan Hızır Paşa’yı elbette rahatsız etmiştir.

Aktarımlardan anlaşıldığına göre Pir Sultan Abdal, Şah Tahmasb döneminde yaşamıştır.

Pir Sultan Abdal, şiirlerinde şah derken yalnızca Safevi şahını değil aynı zamanda Hazreti Ali’yi de kastetmektedir. Hatta kimileyin Hz. Hüseyin’i kastettiği de düşünülmektedir. Ayrıca kimi kez de Allah’ı işaret etmektedir.

Açıkça ve bir kez daha belirtelim ki, Pir Sultan’ın dilinde şah sözcüğü yer yer Şah İsmail’i, yer yer Hz. Ali’yi ve Hz. Hüseyin’i, yer yer de doğrudan doğruya Allah’ı anlatımlamaktadır. Tıpkı Kur’an’da Allah’ı kastetmek üzere yer yer “melik” sözcüğünün kullanılması gibi. Melik sözü Arapçada şah, padişah, kral anlamına geliyor.

Pir Sultan’ın en ünlü şiirlerinden biri “Haram Yemez İtlerimiz” adlı şiiridir.

Bu şiir Hızır Paşa’nın vali olduğu Sivas’ta rüşvetçi kadıları eleştirmek için yazılmıştır. Buna göre Sivas’ta Kara Kadı ve Sarı Kadı denilen iki kadı vardır. Pir Sultan’ın da iki köpeği vardır. Köpeklerine Kara Kadı ve Sarı Kadı diye ad takar. Bir süre sonra bu, kadılarca duyulur. Pir Sultan’ı çağırıp yargılamak isterler. Pir Sultan kadılara rüşvetçi olduklarını ve haram yediklerini söyler ve ekler; “benim itlerim bile haram yemez!”

Bunun üzerine Pir Sultan’dan bunu kanıtlaması istenir.

Köpeklerin önüne işaretli olarak biri haram, öbürü helal iki yiyecek konur. Köpekler yiyecekleri koklar ve helal olanı yeyip haram olanı yemezler. Bu arada Türkçede köpekler için yapılan yiyeceğe yal denir. Köpek yalı sözü Anadolu’da yaygındır.

Pir Sultan, iyi köpek kötü kadıdan erdemlidir, diyerek köpeklerini gözlerinden öper ve o ünlü şiirini söyler. O şiirin bir bölümü şöyledir:

Pir Sultan’ım zatlarımız,

Gerçektir şöhretlerimiz,

Haram yemez itlerimiz,

Bu sözümde yalan var mı?

Pir Sultan Abdal, Hızır Paşa’nın isteği ile yargılanıp idama mahkûm edilince bağışlanması için kendisinden içinde şah sözcüğü geçmeyen bir deyiş söylemesi istenir.

O da içinde şah sözcüğü geçen üç deyiş söyler.

Bunlar; “Açılın Kapılar Şaha Gidelim”, “ Karşıda Görünen Ne Güzel Yayla”, “Kâtip Ahvalimi Yaz Şaha Böyle!” diye bilinen deyişlerdir.

Pir Sultan, namaz kılmamakla, Ramazan orucu tutmamakla, kadınlı erkekli cem ayinleri yapmakla suçlanır. Oysa Kızılbaş inancında cem ayini, ibadettir ve ayrıca Pir Sultan’ın Muharrem orucunu anlattığı deyişi bulunmaktadır. Alevilikte namaz değil cem vardır. Ramazan orucundan daha çok Muharrem orucu tutulur. Pir Sultan’ın namaz kılıp kılmadığı tartışmalıdır. Kimi deyişlerinden namaz kıldığı sonucu çıkarken kimilerinden ise daha farklı bir tutum içinde olduğu anlaşılabilmektedir.

Allah adına ve şeriat uğruna idam edilen bir Hak aşığıdır Pir Sultan Abdal. O Allah dostudur, erendir. Yolu; Allah, Muhammed, Ali yoludur.

Pir Sultan’ın asıldıktan sonra dirilip halk arasında görüldüğü de anlatılmaktadır. Hatta Pir Sultan’ın hırkasını darağacına asıp gözden yittiği söylencelerde dile getirilen konular arasındadır.

Kaynaklarca Pir Sultan’ın 3 oğlu, bir kızının olduğu aktarılıyor. Oğulları; Seyit Ali’nin mezarının Banaz’da Çam Korusunda, Pir Mehmet’in Tokat’ın Daduk Köyünde ve Er Gayıp’ın mezarının da Tunceli’de olduğu belirtilmektedir. Kızının mezarının ise Banaz’da olduğu aktarılıyor.

Bugün Sivas Banaz’da Pir Sultan’ın soyundan geldiğine inanılan bir aile vardır.

Pir Sultan üzerine onlarca kitap yazılmış, filmler çekilmiş ve çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki Pir Sultan mahlasını kullanan başka ozanlar da vardır. Araştırmacılar bu kişilerin sayısını sekize ve hatta ona kadar çıkarmaktadır. Ancak halkın gönlünde Pir Sultan, söylencesel bir eren olarak tek bir ozandır. Sözlerimizi onun bir dörtlüğü ile bağlayalım:

Alınmış abdestim aldırırlarsa,

Kılınmış namazım kıldırırlarsa,

Sizde Hak diyeni öldürürlerse,

Ben de bu yayladan Şah’a giderim.