7 Nisan 2019... O gün Yurt Gazetesi Genel Yayın yönetmeni olarak görev yaptığım dönemde attığımız manşet şuydu: “Bu fark kapanmaz.”
Aradan yıllar geçti. O fark hâlâ kapanmadı. Çünkü bu fark, yalnızca sandık sonuçlarıyla açıklanabilecek bir durum değil. Bu fark; halkın yıllardır biriken öfkesinin, adaletsizliklere duyduğu tepkinin, değişim arzusunun ve umutlarının yansımasıydı.
Bugün iktidar ve ortakları hâlâ bu farkı kapatma telaşında. Ama seçtikleri yola bakın:
Üç seçimdir yenemedikleri Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine göndermekle sanıyorlar ki böylece farkı ortadan kaldıracaklar. Oysa bilmedikleri şey şu: Bu yöntem, farkı kapatmak bir yana, daha da büyütüyor. İmamoğlu’nu cezaevine atarak aslında ona Cumhurbaşkanlığı yolunu açtıklarının farkında bile değiller.
Çünkü hâlâ anlamadılar: Halkın iradesiyle hesaplaşılmaz. Sandıkla gelenin üzerine kumpas kurulmaz. Bu millet, iradesinin cezayla bastırılmasına asla izin vermez.
Siyaset, halka hizmetle yapılır; tehditle, mahkeme kararıyla, baskıyla değil. Halk, adalet bekler; adaletsizliği gördüğünde susmaz. Halk, samimiyet ister; kibri affetmez. Sandıkta kazanamayıp, hakkını yargıdan almaya çalışan her zihniyetin karşısına dikilir.
Bugün İmamoğlu’na yönelik yürütülen süreç, yalnızca bir kişiye yapılmış bir adaletsizlik değil; aynı zamanda milyonlarca İstanbullunun iradesine karşı girişilmiş açık bir siyasi darbedir. Ancak ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, halk her şeyin farkında. Ve günü geldiğinde, bunun hesabını sandıkta sormayı da bilir.
Bu fark tehditlerle, kumpaslarla, yargı oyunlarıyla kapanmaz. Bu fark ancak halkın gönlünü kazanarak, adaletle, liyakatle ve dürüst bir siyasetle kapanır.
Bir kez daha söylüyorum:
Bu fark böyle kapanmaz.
Ve bu fark, sizinle hiç kapanmaz.