Son zamanlarda yaşadığımız bazı olaylara bakınca, insanın aklına şu soru takılıyor: “Bir ülkede hukuk sistemi çökerse geriye ne kalır?” Bu sorunun cevabı çok net: Ne adalet kalır, ne huzur, ne güven, ne de halkın iradesi.

Hukuk; birey ile devlet arasında bir köprü, aynı zamanda toplumun vicdanıdır. Eğer bu köprü yıkılırsa, karşıya geçmeye çalışan herkes ya düşer ya da yolunu kaybeder. Çünkü hukuk yalnızca mahkemelerde değil, sokakta, evde, iş yerinde, kısacası hayatın her alanında var olması gereken bir düzen güvencesidir.

Ama ya hukuk devre dışı kalırsa? İşte o zaman halk, hakkını sokakta aramaya başlar. Mahkeme salonlarının yerini sosyal medya linçleri, adaletin yerini ise kişisel hesaplaşmalar alır. Ve en kötüsü de şudur: Vicdanlar susar, güçlü olanın sesi çıkar; haklı olanın değil.

Son dönemde, seçilmiş belediye başkanlarının türlü gerekçelerle görevden alındığına şahit oluyoruz. Sandıkta verilen halk iradesi, idari kararlarla geçersiz kılınıyor. Bu durum sadece demokrasiyi değil, toplumsal huzuru da tehdit ediyor. Çünkü insanlar şu soruyu sormaya başlıyor: “Oy verdik ama bir anlamı yoksa neden sandığa gidiyoruz?”

Dahası var. Hukukun zayıfladığı yerde yalnızca mağduriyetler değil, trajikomik olaylar da yaşanıyor. Mesela diploması bile olmayan birinin, diploması olanın diplomasını iptal ettirmesi gibi akıl almaz örnekler... Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyoruz. Ama bir gerçek var ki bu tür olaylar toplumun adalet duygusunu derinden yaralıyor.

Hukukun olmadığı bir ülkede yatırımcı da durmaz, girişimci de. Çünkü mülkiyet güvencesi yoksa, sözleşme hukukunun bir anlamı kalmamışsa, insanlar yarınına güvenle bakamaz. Sonuç: Ekonomi daralır, işsizlik artar, yoksulluk derinleşir.

Ve en tehlikeli eşik: İnsanlar adaleti kendi elleriyle sağlamaya kalkar. Bu da linç kültürünü, mafyalaşmayı ve şiddeti meşrulaştırır. Hukukun yerini sopalar, silahlar, korkular alır. Güçlü olan kazanır, haklı olan kaybeder.

O yüzden hukuk bir lüks değil, hayati bir ihtiyaçtır. Onu korumak, bir toplumun geleceğini korumaktır. Unutmayalım: Hukuk çökerse, geriye sadece suskun mahkemeler değil, susturulmuş vicdanlar kalır. Ve bir kez çöken bir hukuk düzenini yeniden kurmak, onu korumaktan çok daha zordur.

“Adalet kutup yıldızı gibidir; yerinde durur ama tüm dünya onun etrafında döner.” - Konfüçyüs