Binlerce yıllık bir geçmişe iye olan büyük ulusumuz, tarihi boyunca pek çok acı yaşadı. Nice ölüm kalım savaşlarından çıktı. Gün geldi yok olmamak için Ergenekon’a girdi. Gün geldi oradan çıkmayı başarıp eski düşmanlarından öç almayı bildi.
Kuşku yok ki ulusumuz, dünyanın en büyük uluslarından biridir. Diliyle, gelenek ve görenekleriyle, devlet kurma yeteneğinde ortaya çıkan örgütçülüğüyle kendi özgü özellikleri olan ulusumuz, ne üzücü ki kimi güçsüzlüklere de iye.
Türk ulusu neredeyse bin bir adla bölündü. Boylara, oymaklara ayrıldı. Türlü türlü adlarla ana gövdeden uzaklaşan kimi balalarını yitirdi. Kimi Çinlileşti, kimi Farslaştı, kimi Araplaştı. Öz kimliğine yad düşüp mankurtlaştı. Kardeş kardeşle vuruştu. Dağ gibi etimiz yığıldı. Göl gibi kanımız aktı. Öz yurdumuz Ötüken’e sırtımızı döndüğümüzden beri doğru düzgün gün yüzü görmedik. Oysa biz göğün çocuklarıydık. Güneş bayrağımız, gökyüzü otağımızdı. Şanırak’ın altında birleşen Oğuz’duk, Tatar’dık, Kırgız’dık, Kazak’tık, Özbek’tik, Türkmen’dik, Uygur’duk, Başkurt’tuk, Çuvaş’tık, Saha’ydık biz… Hep birlikte Türk’tük; töreye bağlı Türük idik. Tengri’nin verdiği esinle yeryüzünü bayındır kılan kişioğullarıydık.
Ancak bizi dinle böldüler, mezheple kırdılar, tarikatla ezdiler…
Kimimiz Müslüman olduk, kimimiz Hıristiyan, kimimiz Budist, kimimiz Musevi…
Kimimize Sünni dediler, kimimize Şii, kimimize Alevi…
En yüce ad olan Türklükte bir türlü birleşemedik.
Bu, çaşıtların ve yağıların tuzağıydı. Tuzağa düştük çokça…
İşte düştüğümüz tuzaklardan biri de Alevi – Sünni diye bölünme tuzağıydı.
İslam’a giriş sonrası dönemde sırf Alevi’dir, Kızılbaş’tır diye on binlerce Türkmen katledildi. Kuyucu Murat’ların zulmüyle diri diri kuyulara doldurulduk.
Anadolu baştan başa Alevi Türkmen mezarlığı haline getirildi. Malya ovasında yitirdik canlarımızı, İshak Baba idi önderimiz. Amasya’da darağacında Baba İlyas idik biz… Serez’de Şeyh Bedrettin, Çaldıran’da Kızılbaş Hataî, Banaz’da Pir Sultan idik. Bozoklu Celal ile devşirme zulmüne karşı ekmeğimizi, tarlamızı, koyunumuzu, kuzumuzu savunduk. Öle öle geldik bugünlere…
Bugünlere Maraş’tan geldik, Ortaca’dan geldik, Çorum’dan geldik, Sivas’tan geldik.
Sivas’ta 35 canımızı yakarak ve dumanla boğarak öldürdüler. Türkülerimizi, şiirlerimizi, semahlarımızı ateşe verdiler.
Tarihler 2 Temmuz 1993’ü gösteriyordu.
Bütün Türkiye Madımak Katliamının acısı ile sarsılmışken ve katliamın üzerinden daha ancak 3 gün geçmişken yeni bir katliamla kahrolduk…
5 Temmuz 1993… Bu kez yer Erzincan’ın Kemaliye İlçesine bağlı bir Türkmen köyü idi… Akşam namazı sırasında ve daha ezan okunurken katiller köyü bastı. Camide namaz kılmaya hazırlanan köylüleri dışarı çıkarıp bir buçuk saat boyunca terör teşkilatı PKK’nın propagandasını yaptı. Ardından köylüleri kurşuna dizdi. Camiyi, okulu ve köyde bulunan evleri ateşe verip yaktı. 33 can katledildi. Giden canlar bizim canımızdı. Yanan evler bizim evimizdi. Çığlıkları duyulmadı. Diri diri yananlar oldu. Niyesi yakılan evlerde saklanan 4 kişi yanarak can verdi. Ne uğruna yapıldı bu katliam?
Sözde Sivas’taki katliamın öcünü almak uğruna…
Sivas’taki canları dinci, gerici bir topluluk katletti.
Başbağlar’daki canları ise Türkiye’yi bölüp Kürdistan diye ayrı bir devlet kurmak isteyen terörist PKK katletti.
Birileri sözde din adına, öbürleri ise sözde Kürdistan uğruna masumları katletti.
Başbağlar Sünni bir Türkmen köyü idi.
Evet, ulusumuzu Sünni – Alevi diye böldüler. Sonra bölünenleri birbirine kırdırdılar. Nice kırımlar yaşandı bu topraklarda nice kırımlar…
Hep din yüzünden, mezhep yüzünden…
Türk milletini din kadar, mezhep kadar hiçbir şey bölmedi.
Bu bölünmüşlüğü kullanan hep düşmanlar oldu. Gün geldi Farslar kullandı. Gün geldi Araplar. Gün geldi Batılı emperyalistler. Ve Başbağlar’da olduğu gibi gün geldi PKK’lı teröristler…
Seni Allah adına bölenlere artık kanma milletim…
Din diye, mezhep diye bölenlere kanma ulusum!
Kanarsan öleceksin.
Dağ gibi etin yığılacak, göl gibi kanın akacak…
Öyle demiyor mu Türk Bilge Kağan?!
Ötüken’den ayrılma Türk budunu!
Ötüken yalnızca bir yer değil bir bilinçtir.
Ötüken Türklüğün birlik bilincidir.
Anadolu’m, karlı dumanlı dağlar,
Bir yanım Sivas, bir yanım Başbağlar!
Sorarım hep Tanrı’ya;
Bu elde neden hep Türk ağlar?!