Bir tarafta pazar yerlerindeki atıkları toplayıp karnını doyurmaya çalışanlar… Bir tarafta da devletten 11 maaş alan AKP’li partizan bürokratlar…

Bir tarafta Erdoğan’ın bir imzasıyla hazineden 6 milyar lira daha fazla para alan ballı müteahhitler… Bir tarafta da evinin faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen ve soğuktan çocuğu ölen aileler…

Bir tarafta Saray çevresinde yaşanan Lale Devri hayatının lüksü… Bir tarafta da milyonlarca alt gelirlinin yaşadığı sefalet…

Bu sefaleti, Erdoğan hükümetinin yaptığı insafsız zamlar dayanılmaz hale getiriyor. Alın elektriği… Artık ne kadar zam yapıldığını bilemez olduk. En son gelen zam, yüzde 127… Elektrik kullanarak iş yapanların belini kırdı bu son zam. Esnaf ve sanayici şaşkın… Ama kimse ağzını açıp da bu zamları yapan Saray yönetimine tek söz edemiyor. Öyleyse sefaleti hak ediyorlar…

Doğalgaz öyle zamlandı ki insanlar artık kömüre geri dönüyorlar. Evlerinde battaniyelere sarınarak ısınmaya çalışanlar milyonları buluyor. İktidara söz söyleyemeyenler elbette ki sefaleti hak ediyor.

Akaryakıt zamları üretimi de taşımayı da vurdu. Çiftçi mazot alıp tarlasını süremiyor. Yiyecek fiyatları sürekli artıyor. Bu pahalılığı; minibüse, taksiye, halk otobüsüne gelen zammı, hükümetin yanlışlarına bağlamayanlar elbette sefaleti hak ediyor.

Halk, bu insafsız zamlara ses çıkartmayınca da Saray’da lüks içinde yaşayanlar her şeyin güllük gülistanlık olduğunu sanıp veriyor buyruğu: “Bizim adamlara para lazım. Zam yapın, zam!”

ÖRGÜTLENMİŞ SEFALET VE CEHALET
Cahil toplum, hayatını mahveden zamların sorumlularıyla hesaplaşmak yerine din-iman nutuklarına bakıp tavır takınıyor. Bunu bilen Erdoğan da fabrika açmak yerine cami açıyor.

Peki kim gidiyor o camilere?

Çok büyük ölçüde, zamlarla ezilen yoksul tabakalar gidiyor.

Din-iman nutukları atanlar Cennet’i bu dünyada yaşıyor, yoksullara da öbür dünyada Cennet vaat ediyorlar.

İslam’a sonradan sokulan yalanlarla, yaratılan masallarla toplum kandırılıyor. Bu dünyadaki sefaletini neredeyse bir üstünlük sanan kitleler ortaya çıkıyor. Yoksulluğunu kutsayan bu kitleler de gidip kendilerini zamlarla ezen AKP’ye oy veriyor.

Erdoğan yönetimi; sefaleti ve cehaleti örgütleyip bunları iç içe geçirerek ve yayarak alt katmanları avlıyor. Örgütlenmiş cehalet ve sefalet, bu insafsız iktidarı ayakta tutuyor.

***

Birilerine iftira attığım sanılmasın: Seçmen tercihlerine yönelik araştırmalar gösteriyor ki eğitimsiz ve az eğitimli seçmenler büyük oranda AKP’ye oy veriyor. Bunların yüzde 60’ı AKP destekçisi…

Bu kararlı AKP destekçileri, eğitim olanağından bile doğru düzgün yararlanamayan yoksul kesimler…

Verdikleri oyla kendi kendilerini eziyorlar; kendi kendilerini açlığa mahkum ediyorlar. İşte bu Stokholm Sendromu tutsakları yüzünden sadece onlar değil toplumun tümü eziliyor.

Bakalım siyasi zulmün destekçileri, cehalet mezarlarından ne zaman kalkacaklar?

SIRITMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Çöküşlerini kendileri de görüyorlar. Yaptıkları zulmün, yolsuzluğun, vurgunun hesabını veremeyeceklerini düşünüp dehşete kapılıyorlar. Bu yüzden de iktidardan gitmemek için toplumu bir iç savaşa sürüklemeyi bile göze alıyorlar.

Trabzon’da kürsüye bir çocuğu çıkartıp onun ağzından ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na küfretmelerinin nedeni de bu korku? Yarın iktidardan düştüklerinde, onlara, “Gel buraya! Şu 5 liralık işi niye 15 liraya yaptırdın?” denilip milletin iç edilen parasının hesabı sorulacak. Sonra AKP yöneticilerinin mal varlıklarına sıra gelecek…

Bunu biliyorlar… Bu zamcı iktidarı, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarıyla yürüttüğü Millit İttifakı düşürecek ya o yüzden hedefte Sayın Kılıçdaroğlu var. Onu, Ankara Çubuk’ta öldürmeye kalkıştılar… Sığındığı evi yakmaya çabaladılar. Ama bu katliam sanıklarından hiçbirisini AKP’nin korkuttuğu yargı tutuklayamadı bile…

Şimdi Trabzon’da sübyanları kullanmaya başladılar. Bu siyasi sübyancılık işi de İçişleri Bakanlığı koltuğunu işgal eden Süleyman Soylu’nun başının altından çıkmış gibi. Çünkü o masum çocuğu suç organı adayı haline getiren operasyondan onun haberi olduğu anlaşılıyor. Çocuğun dedesini tanıdığı, o dedenin Meclis’te çalıştırıldığı haberlere yansıdı bile…

Peki çocuk, CHP Lideri’ne hain diye hakaret ederken, cumhurbaşkanlığı makamını da elinde tutan Erdoğan ve çok soylu Soylu ne yaptılar?

Sırıttılar…

Evet, o sahnede o sözleri duyup da gülenlere güldü denilemez, sırıttı denilir.

O sözleri duyan bütün insanlar, hatta yerler ve gökler bile utandı ama onlar sırıttılar.

Sadece bu rezalet bile Erdoğan otokrasisinin nasıl bir korku ve çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor.

Ama bilinsin ki Türk milleti, Erdoğan’ın koltuğunu korumak için “gerekirse iç savaş çıkarmak” operasyonuna alet olmayacaktır.

Trabzonlular bunun hesabını ilk seçimde ondan ve çok soylu o beyden soracaktır.

Sonrası mı?

İşte bu soru titretiyor ya şimdinin güçlü gözüken zayıflarını…