3 Kasım 2002 seçimlerinin ertesi günü medyamızın önemli bölümü “Anadolu İhtilâli” manşeti ile çıkmıştı.
Sıcağı sıcağına AKP ve RTE’nin önünü “erken seçim kararı” ile kimlerin açtığı tartışılmadı bile. Dile kolay… 23 yıl öncesinde hükümetin anahtar partisi MHP baraj altında kalmıştı. TBMM’ye sadece AKP ve CHP girmiş; yani okyanus ötesi plana göre “iki yapılı meclis” hedefine ulaşılmıştı. Bunlarla birlikte yüzde 34,28 oyla AKP'nin TBMM’de yüzde 65’lik çoğunluğu sağlaması da sorgulanmadığı gibi sol ve sağ AKP mevzilerinde yer kapmaya çalışmıştı.
Cumhuriyet tarihimizin en önemli vakalarından birinin siyasal-sosyolojik irdelemesini yapamayan sözde aydınlar halen ülkemize zaman kaybettirmeye devam ediyor.
Mevzu uzun… Detaya girmek yerine cumartesi günkü Yozgat mitingini irdeleyelim. CHP’yi bu sütunlardan ve televizyon ekranlarından dostane eleştirirken “Yeni yönetim kriz yönetemiyor” demiştim. Tabiri caizse “19 Mart Darbesi” sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu’nun tutuklanması ile oluşan krizi iyi yönetiyor. Tebrik ederken “Geliyorum diyen İmamoğlu Operasyonu”nun öncesine dair tedbirlerimi başka yazıya bırakacağım.
Sarayın mutfağındaki binlerce danışmanın küçümsediği Ekrem İmamoğlu’nun “kolay lokma” olmadığını gördüğümüz gibi “demir leblebi” olduğuna, AKP iktidarının dişlerini nasıl kırdığına hepimiz tanık olduk. Birkaç günde 50 milyar dolar kefen paramızın nasıl yakıldığının hesabını vermeyen iktidar, “Fetövari operasyon” ile itibar infazına uğratmaya kalkıştığı Ekrem İmamoğlu’ndan fenomen yarattı. Bunu da yüzlerine vuralım.
Lafı uzatmayalım… Yozgat’a gelelim. 1980 öncesi MHP’nin kalesi sayılan Yozgat’ın 2002 ile AKP’lileşme sürecini “siyaset bilimciler” bile çözememişti. Yozgat biraz da benim memleketim Kayseri’ye benzer… Dahası Yozgat’ın çoğu ilçesi Sarıkaya, Şefaatli, Yerköy gibi önemli bölgeleri Kayseri’ye daha yakın olduğu için şehir merkezi olarak memleketimi görürler. Çok sayıda da akrabalık oluşmuştur. Ortak kültür siyasi-ekonomik ve sosyolojik olarak devam etmektedir. İstikrarı severler. Şefaatli ilçesinin diğer özelliği ise “biçer-döver”dir. İlçe ve köylerinde her evin kapısında en az 2-3 biçerdöver ile 4-5 traktör vardır. Biçme mevsiminde Adana’dan başlar, Urfa, Diyarbakır, Gaziantep, K. Maraş, Adıyaman derken Kayseri, Konya, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Sivas, Nevşehir, Aksaray, Niğde’ye ve diğer illere kadar uzanırlar. Bir nevi biçerler “konar göçer” gibidir. Anadolu’nun nabzını tutarlar. Köylünün tarım üreticilerinin halinden anlarlar. Şefaatlililerle görüştüm. Eşlerimle dostlarımla buluştum. On yıl önce CHP’yi sorsam “Haşa!” diyecek kişiler MHP’den, AKP’den umudu kestikleri için “Fetret devri sona erene kadar CHP” diyorlar… Fetret Devri’ni de hatırlatalım. Osmanlı, Timur’a yenildiğinde yeniden toparlanma dönemi 13 yıl sürmüştü. Ancak Yozgatlılar toparlanma yerine “büyük tahribin tamiri” olarak görüyorlar Fetret’i.
Dönüş yolunda taktım bu “Fetret’e”. Az buçuk askeri ve siyasi tarihin mürekkebini yaladığım için 1997’de yazdığım “Fetret Olmadan Fetih Olmaz” başlıklı yazım geldi aklıma… Derken 3 Kasım 2002’deki “Anadolu İhtilali” manşeti” islamcı ideolojinin 23 yıl sonra iflası ile adeta küllerinden doğmuş gibi Anadolu İhtilali’nin ateşinin Yozgat’ta yakıldığı gerçeği ile yüzleştim.
Evet; olumsuz hava koşullarına rağmen Yozgat’taki tarihi mitinge çok sayıda çevre illerden gelen CHP’liler vardı. Ancak traktörlerin, köylülerin, üreticilerin tamamı yerli idi. Yozgat arpa, buğday, çavdar, pancarın dışında sebze ve meyvede de başta Ankara olmak üzere İstanbul’a kadar uzanan tüketicilere uzanır.
Meydanda en az CHP’liler kadar eski MHP’lileri, yeni İyi Partilileri, Zafer Partilileri de gördüm. Yağmur ve fırtınadan dolayı TV’lerin canlı yayın çadırları uçmuştu. İnternet ve telefon erişimi bile kısıtlıydı. Gördüğüm, dokunduğum, selamlaştığım binlerce aşina yüzünde “CHP’nin umut” olduğunu, diğer siyasi partilerle üçlü ittifak kurulmasının da zorunluluğunu gördüm.
Anadolu ihtilali hayırlı olsun!