"Coğrafya kader mi? Yoksa keder mi?" tartışmasını açmaya niyetim yok! Söz konusu tezleri günün koşullarında değerlendirme kolaylığına kaçanların mutlaka kalabalık sebepleri olacaktır.
Hepimizin hayatında kilometre taşları döşeyen farklı coğrafyaların insanları olmuştur. Anadolu dünyanın en zengin kültürel coğrafyasını oluştururken Karadeniz'in yapısı bambaşkadır.
Yeşil renginin bin bir farkını gözlemlediğimde hemen sebeplerini araştırmaya başladım. İklim, doğa, insan, tarih vs. derken Sevgili Nihat Genç: "İnsanımızın hırçın kişiliğinin doğaya yansıması niye olmasın ki..." demişti. Dumura uğramak deyimi vardır ya... Nihat Ağabeyim sadece beni değil, milyonu geçen takipçisi, seyircisini sık sık dumura uğradır. Kendileri ile yüzleşmelerini sağlar. Kavganın, mücadelenin, inadın, özgürlüğün, bağımsız düşüncenin sesidir Genç... Şimdi dişinin kavuğuna sığmayacak hastalığı tuşa getirmek üzere. O dağ ne rüzgarlar gördü. Bazen Nihat Genç için "Keşke sadece edebiyatta kalsaydı" iç geçirmelerim olmuştur. Ama O Maçkalı bir kaba sığmazki...
Karadeniz coğrafyasında, Trabzon'da çok dostlarım oldu. Her bir ilçenin diğerleri ile rekabetlerine tanık oldum. Vakfıkebir-Beşikdüzü gibi. Tonya ile Sürmene... Hele de "Direkt Allah'a bağlı olduğuna inanan Oflular. Şu kısıtlı satırlarda diğer ilçeler ve hatta köylü arasındaki olağan üstü rekabet ve çekişmelere değinmem mümkün değil. Canım Cumhuriyetimizle beraber fikir ve kültür alanındaki ışık hızı ile gelişmenin merkezi bana göre "Beşikdüzü Köy Enstitüsü"dür. Bu konuda farklı karakterleri bir potada eritebilme başarısını "1 Köy Dört Adam 6.5 Darbe" adını verdiği kitap da toplayan Mustafa Önsel'in de hakkını teslim etmeliyiz.
Trabzon'da Maçka'nın yeri elbette bambaşka. O coğrafya doğup büyüyenler her tür olumsuzluklara rağmen kopamazlar topraklarından. Bizler gibi düğün-cenaze, bayram tatilinde kısa ziyaretlerle yetinmezler. İlla ki yaylayı çeker içleri. Yağmurun, sisin arasında sırtlarına vururlar tomrukları... Babadan, dededen intikal eden minicik alanlarda başlarını sokacak bir kulübe yapmak zenginliklerinin zirvesidir. Binbir meşakatle bitirip, avukatlık ruhsatı aldığı halde "Gazeteciliği" seçen değerli ağabeyim, gazetecilikte çok şey öğrendiğim Arslan Bulut da Maçkalıdır. Nihat Genç ile Arslan Bulut'un köyleri bir dağın beriki ve öteki yamaçlarında. Farklılıklarını sosyologlar, psikologlar, siyaset bilimciler ve de bilmem ne uzmanları yazmaya kalkışsa ansiklopedi hacminde doktora, doçentlik tezleri çıkar.
Nihat Genç ve Arslan Bulut, Türkiyemizin son 40 yılında farklı siyasi ve ekonomik dünyanın "İkbal" ile ilgili çeşitli tekliflerini ellerinin tersi ile ittikleri gibi "Nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilmediler..." İsteseler bugün milyon dolarlık servet sahibi olacakken "Rüşvet" olarak düşündükleri teklifleri kendi üsluplarınca faş etmekten de geri durmadılar. Razı olsalar 3-5 dönem milletvekili, birkaç kere de bakan olabilirderdi...
Bu iki güzide Maçkalı sayesinde üçüncü ve güzel insan Volkan Konak ile tanıştım... "Yaa abi; ha bu Nihat Genç'i nasıl konuşturaysun? Güldürürken aniden nasıl da ağlatuyorsun?" derdi... Nihat Genç ile Ergenekon-Balyoz Kumpasları esnasında 5 yıl boyunca ihaneti tüm renkleri ile sergiledik. Arslan Bulut ile Yeniçağ Tv ve Avrasya TV'de "Gereği Düşüldü" programı ile islamcı ideolojinin gerçek yüzünü, BOP'un planlarını, Türkçü-Devrimci Dayanışmasının zorunluluğunu, Türk milliyetçilerinin başlarına örülen çoraplara dikkat çekmeye çalıştık. Her fırsat da Kıbrıs'ı, Kerkük'ü, Azerbaycan'ı, Türk dünyasına, Hatay'a, Ortadoks Kilisesine, Erciyes Kurultayına, Ermenistan sınırına dikkat çektik.
Volkan Konak, Arslan Bulut ve Nihat Genç'in ricaları ile "Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır" anlayışı ile her türlü faaliyetlerin kenarında değil tam ortasında oldu. "İtlerin kimsesizliğimize güldüğü...", katılımın düşük olduğu gösterilerde bizi yalnız bırakmadı.
Vatan şairi, uyanışın sembolü Namık Kemal'in "Vatan sadece üzerinde yaşadığımız topraklara bağlılığımızdan ibaret değildir. O coğrafyada yaşayan insanlara olan sevgi ve saygıdır" gerçeği ile hareket ederek: "Milliyetçiliğin, vatanseverliğin bir başka deyim ile yurtseverliğin kimselerin tekelinde olmadığına inanan adam gibi adamdı Volkan Konak...
Sözün özü "Üç Maçkalı"nın tek özelliği vardır...
"Bağımsızlık karakterimdir..."
Sanatının en verimli çağında kaybettiğimiz ve kendi adıma çok güzel anılar yaşadığım Volkan Konak'a "Güle güle" demeye dilim varmıyor. Nihat Genç'i O'nun inatçılığı, kararlılığı ile selamlayıp, sahalara sağlıkla dönmesini temenni ederken; Arslan Bulut ağabeyime "Hazır ol! Gereği Düşüldü"ye yeniden başlayacağız arzında bulunmak istiyorum.
Dostlarımız, takipçilerimiz ve her şeyden önce memleket sevdalılarına yakında farklı bir TV kanalında "Bağımsızlık karakterimiz" diyenlerle beraber olacağız müjdesini verelim...