Türkçe demişken, Farsça kökenli namaz ve Arapça kökenli salât sözcüğünün öz Türkçede bir karşılığı var mıdır? Merak edenler için söyleyelim; evet var!

Namazın / Salat’ın öz Türkçe karşılığı “Yükünç” sözcüğüdür.

Yükünmek, aslında secde etmek demektir. Buradan türeme bir sözcük olarak öz Türkçede “yükünç” sözcüğü namazın Türkçe karşılığı olarak kullanılıyordu. Bu arada hemen belirtelim ki bu sözcük, Türk Dil Kurumu tarafından türetilmiş bir sözcük değil. Yüzlerce ve belki de binlerce yıl önceye dayanan bir sözcük. Artık kullanılmıyor. Ancak ulusal belleğimizde yer bulması için unutulmuş sözcükler anımıza katalım ve orada sonsuza değin değerli bir konuk olarak ağırlayalım. Yükünç sözcüğü Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan sözcüklerimizden biridir.

Namaz kılmak yerine bir zamanlar “yükünç kılmak” / “yükünç etmek, yükünç eylemek” deniliyormuş. Ne var ki bu güzelim Türkçe sözcük yerini Farsça namaza bıraktı. Namaz sözcüğünün de Hintçe ve Sanskritçe kökenli olduğunu belirtelim. Zaten Hintçe, Sanskritçe ve Farsça aynı kökten gelen dillerdir.

Evet; namazdan önce bilindiği gibi abdest alınması gerekiyor.

Abdestin iki şekli var. Birine gusül abdesti denilen diğerine ise namaz abdesti denilen iki abdest türünün de ortak noktası temizlenmektir. Bu temizlenme bedensel temizlenmedir. Elbette bir de ruhsal arınma var. Bu konu da daha ziyade sufî akımlarda çok önemseniyor. Özellikle Alevi Bektaşi inancında ruhsal arınma bedensel arınmadan daha önemli kabul ediliyor. Nitekim bu nedenledir ki Alevi ibadetlerine dargın – küskün olanlar ve üzerinde kul hakkı bulunanlar alınmıyor. Ruhsal arınmanın yanı sıra elbette bedensel temizlik de Alevi ibadetlerinde bir ön şart olarak yer alıyor.

Gusül abdesti gelenekte yalnızca cinsellikle ve hanımların bazı özel durumlarıyla ilintili ele olarak ele alınıyor. Ancak artık modern kent yaşamında her gün duş almak bedensel temizlik için olmazsa olmaz bir koşul olarak yerleşmiş durumdadır. Duş almayı gusül abdesti olarak ikame etmek için, besmele çekmek ve niyet etmek gibi unsurları da devreye sokmak yeterli addedilebilir.

Bu tümceden devinimle belirtelim ki, artık duş almadan bir topluluğun içine girmek özellikle kent yaşamında pek de isabetli bir tutum gibi görülmüyor. Bu nedenle cemaatle namaza katılabilmek için yalnızca normal namaz abdesti almak yeterli değildir. En azından günde bir kez duş almak yani öz Türkçe ile ifade edecek olursak “yunmak” lazımdır.

Namaz abdestinin ise nasıl alındığı malumdur. Ne var ki bu konuda da Şii ve Sünni fıkhı, görüş ayrılığı içindedir. Sünnî fıkhına göre ayakları yıkamak şart iken Şiî fıkhında ayaklar mesh edilir. Bu ayrımın dışında başka bir fark, en azından farziyet bakımından yoktur. Kur’an’da abdestle ilgili bilgiler Sofra Bölümü 6. Sözde / Maide Suresi 6. Ayette veriliyor. Bahse konu sözün / ayetin yorumlanmasında Sünnî ve Şiî ulema arasında ortaya çıkan farka az evvel değindik. Biz bu konuda Şiî ulemanın yorumunu ve ilgili Kur’an sözünü anlamlandırma biçimini daha isabetli buluyoruz. Ayaklar mesh edilmelidir. Mesh çorap üzerinden de olabilir, temiz ayakkabı üzerinden de olabilir. Şayet ayaklar çok kirli ise o vakit abdestten önce ayaklar yıkanmalıdır.

Su mevcut olmadığı zaman yahut kullanılabilir durumda değilken bir de teyemmüm abdesti vardır. Teyemmüm aslında geçici bir uygulama olup aslî bir temizlik anlamına gelmiyor. Zira su bulunduğu yahut kullanılabilir olduğu andan itibaren teyemmümün hükmü ortadan kalkıyor.

Buraya kadar yazdıklarımız bir nevi namaza hazırlık koşullarını ifade ediyor. Dahası da var. Temiz ve düzgün giyinmek, temiz bir yerde namaza durmak, kıbleye / Kâbe’ye dönmek ve tabii bir de niyet etmek…

Namaza geçmeden önce şu bilgiyi verelim; biz günlük namazların “farz” diye nitelenen kısımlarını esas alıyoruz.

Örnek olarak bireysel bir şekilde sabah namazını kılalım:

“Niyet ettim Allah rızası için sabah namazını kılmaya!” denilerek edilir.

Allah yücedir, deyip eller kaldırılır. Sonra eller indirilip bağlanabilir yahut yana salınabilir.

Daha sonra; Türkçe olarak Açan Bölümü / Fatiha Suresi okunur. (Gelenekte Açan Bölümü’nden önce Sübhaneke Duası da okunuyor. Bizce okunabilir de okunmayabilir de. Sübhaneke duası yerine kişi içinden geldiği gibi Allah’ı övücü sözler içeren başka bir Türkçe dua da okuyabilir.)

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla!

Evrenlerin rabbi olan Tanrı’ya övgüler olsun!

O, Esirgeyendir, Bağışlayandır.

Yargı gününün hakanıdır!

Yalnız saba kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz…

Bizi dosdoğru yola ilet!

O yol; kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur.

Öfkeye uğramışların ve sapıtmışların yolu değil!

Ardından birkaç Kur’an sözü / ayet yahut kısa bir Kur’an bölümü / sure okunur.

Biz burada İyilik Etme Bölümü / Maun Suresi’ni yeğliyoruz. Yeni bir söz / ayet yahut yeni bir bölüm / sure okumaya başlamadan önce besmele çekmek şart değildir. Ne var ki çekilirse de olur.

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla!

Dini yalanlayanı gördün mü?

İşte o yetimi itip kakar.

Yoksulu doyurmaya yanaşmaz.

Gösteriş için namaz kılanlara yazıklar olsun!

Onlar namazlarında aymazlık içindedirler.

Yaptıklarını gösteriş için yaparlar.

Üstelik iyilik edilmesine de engel olup kamu malının yerine ulaşmasını istemezler.

Sonra “Allah yücedir!” denilerek rükûya varılır. Rükû, öne doğru eğilmek demektir.

Rükûda şu söylenir:

Benim rabbim Allah’tır. O yücedir, Ondan başkasına boyun eğmem!

Sonra rükûdan tekrar yukarı doğru baş kaldırılır. O esnada şu söz söylenir:

Allah, kendisine övgüler sunan, inanmış kişiyi elbette duyar!

Yeniden “Allah yücedir!” denilerek secdeye varılır. Secde yere kapanmak demektir.

Secde sırasında şu söylenir:

Benim rabbim Allah’tır, O yücedir, ondan başka kimsenin karşısında eğilmem!

Sonra kısa bir süre; yaklaşık bir saniye kadar oturulup yeniden secdeye varılır.

Secdede tekrar aynı söz söylenir.

Ayağa kalkılıp ikinci rekâta başlanır.

Yine Açan Bölümü okunur. Ardından yine bir Kur’an bölümü yahut birkaç Kur’an sözü / ayet okunur.

Biz burada örnek olarak Çekiştirme Bölümü’nü / Hümeze Suresi’ni verelim.

Esirgeyen, Bağışlayan Allah’ın Adıyla!

Arkadan çekiştirmeyi alışkanlık edinen kimseye yazıklar olsun!

O ki, mal yığmış ve onu sayıp durmuştur.

Malının kendisini ölümsüz kılacağını sanmaktadır.

Hayır, o kesinlikle tutuşturulmuş bir ateşin içine atılacaktır.

O tutuşturulmuş ateşin ne olduğunu bilir misin sen?

O öyle bir ateştir ki, onu Allah tutuşturmuştur.

O kalplere kadar işleyen bir ateştir.

Ve o ateş, inkârcıların üzerine kapatılıp kilitlenecektir.

Ki onlar, orada, uzun direklere bağlanmış bir halde olacaklardır.

Tekrar rükûya varılır ve aynı sözler okunur. Kalkarken de aynı sözler söylenip secdeye varılır. İki kez secde edilir ve aynı sözler söylenir. İkinci secdeden sonra oturulur.

Oturma sırasında kişi içinden gelen bir duayı okur.

Biz burada örnek bir dua sunalım:

Ey Allah’ım, sen bize, ülkemize ve bütün insanlığa birlik, barış, kardeşlik ve esenlik ver. Bizi bu yolda çalışan bilinçli, kararlı ve çalışkan kimselerden eyle. Bütün övgüler sanadır. Sevgimiz sanadır, sen bize zorluklara karşı dayanma gücü ver. Zihnimizi ve yüreğimizi ışığınla aydınlat!

Evrenlere rahmet olarak gönderdiğin elçin Muhammed Mustafa’ya selam olsun.

Onun ehlibeytine ve ona inanmış bütün müminlere selam olsun.

Allah’ım geleceğimizi güvenli, çocuklarımızı saygılı eyle!

Beni, ana babamı ve bütün inananları hesap günü bağışla!

Bizi senin sevgine ve rızana ulaşan gerçek müminlerin arasına kat!

Sonra sağa ve sola selam verilir.

Selam verilirken şöyle denilir:

Allah’ın bağışı ve esenliği üzerinize olsun!

Allah’ın bağışı ve esenliği üzerinize olsun!

Bu şekilde iki rekâtlık sabah namazı kılınmış olur.

Toplu kılınan Cuma namazlarında ise özellikle devrimci Kur’an sözleri yeğlenmelidir. Cuma hutbesi de daima insanları uyandırıcı, zulme karşı başkaldırma bilinci aşılayan, dayanışma ve kardeşlik ruhunu yansıtan içerikte olmalıdır. Cuma namazlarında önce namaz kılınmalı, sonra hutbe okunmalıdır. Hutbeden sonra cemaatten dileyen kimseler de söz alıp konuşabilmelidir. Kimin yahut kimlerin söz alıp konuşacağı önceden belirlenmeli ve konuşacak kimseler bunu namaz öncesi, namazı kıldıracak kişiye, konuşacakları konu ile birlikte bildirmelidir.

Cenaze namazında da okunacak dua ve Kur’an bölümleri günlük namazlardaki gibi olabilir. Ek olarak ölen kişi için dua içerikli sözler söylenebilir. Onun için Tanrı’dan bağış ve esirgenlik / rahmet dilenebilir.

Niyetin ardından, Allah yücedir denilerek namaza başlanır. Önce Sübhaneke duası Türkçe olarak okunabilir ya da onun yerine kişi içinden geldiği gibi bir Türkçe dua okuyabilir. Allah yücedir dedikten sonra Açan Bölümü / Fatiha Suresi okunur. Yeniden Allah yücedir dedikten sonra bu kez yine Türkçe Kur’an sözlerinden / ayetlerden biri yahut birkaçı okunabilir. Allah yücedir denilir ve sonra Allah’ın bağışı ve esenliği üzerinize olsun diyerek sağa ve sola selam verilir. Böylece namaz bitirilir. Helalleşme ve iyi bir kimse olduğuna tanıklık etme kısımları zaten Türkçe olarak yapılmaktadır.

Bu arada belirtelim ki tüm namazlar 2 rekâttır. Dolayısıyla günlük namazlar da 2 rekâttır ve gönüllülük esasına dayanır. Gönüllülükle kastımız, farz kavramının dışında oluşudur. Cuma namazı da böyledir. Namaz kılmamanın hiçbir cezası olmadığı gibi namazın kazası da yoktur. Lakin namaz kılmak, güzel ve soylu bir ibadettir. Namaz kılmak, kişiye ve topluma büyük manevi yararlar sağlar. Günde üç vakit namaz kesin olarak vardır. Beş vakit olarak kılmak da uygundur. Üç vakit olarak kılacak olanlar; sabah, öğle ve akşam kılabilirler. Yahut sabah, akşam ve gece namazı biçiminde de kılabilirler. Buna göre; sabah namazı, öğle namazı, ikindi namazı, akşam namazı ve yatsı namazı yahut gece namazı 2 rekâttır. Üç veya dört rekât namaz yoktur. Ayrıca günlük namazlar cemaatle kılındığında imam tarafından sesli olarak kıldırılmalıdır. Namazlar bireysel kılındığında sessiz yani içten okuyarak kılınmalıdır.

Namazlarda okunabilecek Türkçe dua örneklerine “Türkçe ibadet” adlı kitabımızdan ulaşabilirsiniz.

Ulu Tanrı olur eylesin…