Lütfen kimse alınmasın, kızmasın, gerçek budur.
Seçmenin gördüğü: Halkı uykuya yatırdığından emin başını yastığa koymuş uyuyor siyasetçi. Öyle bir uzun uyku ki halkın yaşadığı gerçekliklerden habersiz, kendi kurguladığı gerçeklikte, kendi durumları, kendi koşulları, kendi ortakları dışında düşünceleri olmaksızın uyuyor.
Ne millet ne vatan kaygısı.
Öte yandan siyasetçilerin bu uzun uykuda söylediklerini yemeyen, üstü başı eskiler içinde tertemiz dolaşan, evin eksiklerini nasıl tamamlayacağını düşünerek gece gündüz çalışan, vergilerin altında ezilenler aç yatıyor uyuyamıyor.
Simitçiler ayakta, işçiler ayakta, balıkçılar, çaycılar, kapıcılar, boyacılar, bilgisayarcılar, kitapçılar, fotoğrafçılar, araştırmacılar, milliyetçiler, barışçılar, adaletçiler, özgürlükçüler, eşitlikçiler, hepsi ayakta uyumazken siyasetçiler uzun uykuda.
Gene böyle bir zamanda
Bakın entelektüel, yazar, şair, milletvekilliği yapmış ve bırakmış Ahmet Hamdi Tanpınar neler düşünmüş.
2005’lerde kütüphanelerden birinde "İstanbul" Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin Ağustos 1954 tarihli 10ncu sayısında karşıma «İnsanlar Arasında» başlıklı Tanpınar şiiri çıkmıştı. Beni o denli etkilemişti ki fotokopisini alıp saklamıştım.
2000de Dergâh yayınlarından çıkan Bütün Şiirleri kitabında bulabilirsiniz.[1]
Antik Yunan tragedyası biçiminde düşündüğü metnin yalnızca prolog bölümünü : «İnsanlar Arasında»yı yazmış devamını getirmemiş. Bunun dışında 1960tan önce, yaklaşan durumu, felâketi gördüğü zaman kaleme aldığı 20 Temmuz 1959 tarihli bir mektubu da var :"Memleket işleri hakikaten acınacak hâle girdi. Biraz birbirimize, biraz medenî hayata ve insan gibi yaşamağa alışsak. Ve […] Türkiye diye bir şeyin bizden üstün varlığını kabul edebilsek.[…] Biz hürriyete ve nizam fikrine beraberce düşmanız. Bize behemahal bir esir sürüsü, bize diş bileyecek bir insan yığını, onun tarafından yapılacak ithamlar ve ona yapacağımız eziyetler lâzım."[2] diye yazmış.
Türkiye toprakları üzerinde doğmuş, yaşayan, bizim aramızdan çıkan, kendi elimizle başımıza getirdiğimiz siyasetçiler o gün olsun bugün olsun daha başka nasıl anlatılabilir ? Gelin de bağlantı kurmayın.
Geçen gün bu şiiri çıkarıp önüme koydum birkaç kez okudum. Bir sanat eserinin ölümsüzlüğü her zaman okunabilmesiyle, tükenmek bilmezliğiyle ölçülür. O zamandan bugüne hatta tarihin başlangıcından bugüne değişen bir şey olmadığını, dünyayı bir başına yönetme gücünü elinde tutmak isteyenlerin her coğrafyada her kültürde her zamanda değişmez karakteri ve yazgısı olduğunu gördüm.
Söyler misiniz Homeros İlyada ve Odysseia’yı neden yazdı?
Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’u neden yazdı?
İşte "İnsanlar Arasında" o nedenle yazıldı:
Ben Zeusum, Kronosun oğlu
Şu bildiğiniz zat, ilâhların en büyüğü,
Olempin sahibi, yıldırımın, kartalın efendisi
Sonsuz gök benimdir, mevsimler, rüyalar gibi!
[…] Kendim istedim bunu, Olempi birkaç gün için
Bıraktım irademle
Yalan söylemiyorum! Ne hacet! İsbat edeyim!
İşte size bir mucize, ister misiniz şu kocaman sütun
Çiçek açmış bir erguvan olsun!
[…]Ne ise…, şimdi burada sabahı bekliyorum
Tali’imle karşılaşmak için…,
Asırlar var hep uzaktan gördüm insanları
Hep uzaktan geçtiler
Bitmez tükenmez ömür kervanları.
Yol boyunca genç, ihtiyar dökülerek.
Yalvardılar, ağladılar, avundular, sevindiler.
Görünmez kementlerle sürülen atlar gibi
Hep uzaktan idare ettim onları…
Onlar şahlandılar ben dizgini kastım
Yalvardılar, suratımı astım, kaşlarımı çattım.
Gök karardı, şimşekler kovaladı birbirini
Hastalık, açlık, ölüm, ayrılık
Bilinmezden doğru gelen korku, ejderlerin en büyüğü
Ve simsiyah ihtiyarlıkta o zâlim hatırlama
Hepsini musallat ettim, hiçbiri kâr etmedi
Merak ettim doğrusu ne yaparlar, nasıl yaşarlar,
Hangi sırdan geliyor kuvvetleri?
[…] Evet birkaç dakikam kaldı
Hâfızamı kaybetmek için…
Tam üç dakika… Sonra ben de insanlar içinde
Bir insan olacağım, kader kumsalında sayısız
Kumlar içinde bir kum tanesi.
Hem de ihtiyar, kimsesiz, fakir…
[…] Çoluk çocuğumdan uzak, böyle kimsesiz
Fakir, biçare bir ihtiyar gurbet yollarında
Ey tanrılar, sen ey gök, ey kartalın efendisi…
Bana yardım et!
Ahmet Hamdi Tanpınar