Değerli okurlarım,

Bu yazıda dikkatinizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim’de bugün geldiği vahim noktaya çekmek istiyorum. Laik, akılcı, bilimsel eğitim; Cumhuriyetimizin ilk, orta, lise ve yüksek kurumlarının tümünde bitmek üzere. Hatta bitti!

"Tarikatlarla protokolümüz var!" demişti Yusuf Tekin

Diyorum ki, ‘Uyanmadıysak artık uyanalım ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda, yeniden bizlere emanet edilen Türkiye’de yaşamayı, sürdürme hakkımızı arayalım, elde edelim ve koruyalım!’

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Aralık 2018’deki sözlerini anımsatıyorum: "Sizin 'tarikat' dediğiniz bizim 'STK' dediğimiz yapılarla bizim protokolümüz var. Her zaman birlikte çalıştık, bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz."[1]

Bundan bir çeyrek asır önce, 2000’lerin başında, eğitim henüz bugünkü gibi koşullandırıcı değildi. Kurumlarımızda hâlâ sorgulayıcı, araştırıcı, yaratıcı öğretim elemanları vardı ve aynı ilkelerle öğrenci yetiştiriyorlardı. Ancak koşullandırıcı, bağnaz, hatta nakilci bir eğitim, stratejik bir kronolojiyle, kurumlarımıza sokuldu. Aralık 2023’te de ana okullarından başlayarak dayandırıldı: "Milli Eğitim Bakanlığı Latin alfabesini öğretmediği 3-6 yaş grubuna Diyanet aracılığıyla Arap alfabesi anlatacak. Henüz soyut kavramları anlayamayan çocuklara dini eğitim verilecek."[2]

Bugün otuz yedi aylık bebeklerimizin kulakları Arapça ile dolduruluyor; onları eğlendirmek için Arap harflerini çizdiriyorlar. Orta okulda, altıncı sınıf Din Kültürü dersinin, Birinci Ünite özetine baktığınızda sanırım sizler de şaşıracaksınız.[3]

TÜMÖD 21 Kasım 2024 "Eğitimde Gericilik" paneli

TÜMÖD’ün -Tüm Öğretim Elemanları Derneği- nin, Genel Başkan Prof. Dr. Lale Afrasyap tarafından 21 Kasım 2024 Perşembe günü, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve eğitimde yapılan medreseleşmeyi el alan "Eğitimde Gericilik" başlıklı etkinliğe katıldım.

Panelin sunucusu, Doğa İçin Sanat Derneği Başkan Yardımcısı Betül Adatepe; oturum başkanı 24. ve 25. Dönem İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Nur Serter’di. Konuşmacılar ise; Eğitim Uzmanı Prof. Dr. Dilek Gözütok, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ve Kadın Araştırmacıları Derneği YK Üyesi Gülsün Kaya idi.

Saat 14.00’te saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan etkinlikte, on beş dakikalık bir piyano dinletisi, Nazlı Işıldak ve Müzik ve Sahne Sanatları Öğrencileri tarafından sunuldu.

Açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Lale Afrasyap, sözlerine etkinliğe uzaktan ve yakından gelen Cumhuriyet sevdalılarına ve öğretmenlere teşekkürle başladı. Şöyle sürdürdü:

"Sizleri Yüzüncü yıl Platformu bileşenleri adına selamlıyor, öğretmenler günü anma programımıza hoş geldiniz diyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, bundan yüz yıl önce, 1923’ten çok kısa bir zaman -dört ay- sonra üç devrim yasasını hayata geçirdi. 3 Mart 1923’te Halifelik, Şeriye ve Evkaf vekâleti kalktı ve Öğretimde Birlik yasası kabul edildi. Sekiz ay sonra açılan Millet Mektepleri’ nde Başöğretmen oldu.

Cumhuriyet eğitiminin merkezinde akıl, bilim, laiklik, çağdaşlık varken; bugün gerek temel eğitimde gerekse yüksek öğretimde, akıldan uzaklaşılmış, bilim yerini ‘nakil’e (vahiy) bırakarak merkeze din konulmuştur.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitimi tarikatlarla birlikte planladıklarını açıkça ifade etmiştir. Hatırlayın; bir toplantıda, ‘Sizler tarikat ve cemaat derseniz, biz sivil toplum kuruluşu deriz. Her zaman birlikte çalıştık, bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz’ demiştir. Benzer şekilde, geçtiğimiz günlerde, Türk halkına hitaben ‘Sizin laiklikten anlayışınız camileri ahıra çevirmek ve kilit vurmak’ diyerek tamamen gerçeği yansıtmayan bir söylemde bulunmuştur.

Cumhuriyetimize saldıran ve tarihimizi doğru bilmeyen Milli Eğim Bakanlığı’na görev sorumlulukları içinde olan gerçekleri, hatırlatalım!

Çocuklar aç, okullar pis, okullarda hijyen yok, eğitimde ise akıl ve bilim yok, tarikatlar ve nakilciler var. Öğretmenlerimiz şiddet görüyor, mobbing yaşıyor, mücadele ediyor. Yapılmayacak denilen mülakatlar yapılıyor. Atanmıyorlar.

Sonuç: İntiharlar.

Yüksek Öğretim de farklı değil. Yandaşlar kadrolara atanıyor, yandaşlara dersler veriliyor. Eğitimden nefret ediyorum diyenler var. Öğrenciler tarikat yurtlarına mahkûm ediliyor.

Kongreler saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile değil, Kur’an-ı Kerim Tilâveti ile açılıyor.

Cumhuriyetimizin tüm kurumlarına topyekûn saldırı var.

Bizler çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınları, bebekleri, teğmenleri, ormanları, yeraltı zenginliklerimizi, sokakta yaşayan canlıları korumak için mücadele ediyoruz. Bununla mücadelede; rehberimiz ve başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan gidiyoruz.

Atatürk çocuklarını, gençliğini yetiştiren, geleceğe Atatürk nesilleri bırakmak için canla başla çalışan öğretmenlerimizi selamlıyoruz. Kötüler kaybedecek, iyiler kazanacak.

Biz haklıyız, biz doğruyuz. Biz kazanacağız.

Ne demişti ulu önder: ‘Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Ne mutlu Türk’üm diyene!’"

Medreseleşme 1

Medreseleşme 2

TÜBİTAK'ın dergisinde Darwin sansürü

Değerli okurlarım,

17 Nisan 2009’da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, çok önemli bilimsel araştırma kurumumuz TÜBİTAK’a ilişkin skandal sayılacak bir haber vardı. "Darwin olayı ve tarihte akılcılık-nakilcilik mücadelesi" başlığıyla çıkan bu yazıyı okumanızı öneririm.

Yaptığım alıntı bir ‘hazır ol’ işareti olarak bundan on beş yıl önce verilmiş:

"TÜBİTAK'ın dergisinde Darwin'in sansür edilmesi birdenbire gündemin başına oturdu. Darwin ve karşıtlarının mücadelesi, dünyada akıl ve bilime karşı dogmanın mücadelesini simgeler. Bu nedenle Türkiye’de bilimin kalesi olması gereken bir kurumun akıl-dogma mücadelesinde, dogmadan yana bir davranış göstermesi üzerinde, çok ciddi düşünülmesi gereken bir olaydır. İkinci Abdülhamid’den; merakını gidermek amacıyla Kur’an isteyen Avusturya Macaristan İmparatoru’nun arzusu yerine getirilirse, günaha girileceği fetvasını veren, sıtma salgını başladığında sokak aralarında Buhari’nin hadis kitaplarının dolaştırılmasının kâfi geleceğine hükmeden, Karaköy – İstiklal Caddesi arasında yapılan tünele “hayattayken Müslümanlar toprak altına giremez” diye fetva verip, tüneli çalıştırmayan da aynı kafaydı."

Türkiye’de hayatımız bu dereceye hiç gelmesin!

Seferberlik mücadelesini daha fazla gecikmeden vermek zorundayız!

Atatürk’e minnet borcumuzdur!


[1] https://www.youtube.com/watch?v=me6jSW4NqCI

[2] https://haber.sol.org.tr/haber/meb-ve-diyanet-ortakligi-3-6-yasa-goz-dikti-anaokulunda-arap-alfabesi-ogretilecek-386518#google_vignette

[3]https://smdkaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/27/01/762173/dosyalar/2020_11/15151344_6_SINIF_DYKAB.pdf