Türkiye Cumhuriyeti’nin adı 29 Ekim 1923 tarihinde konuldu. Ama cumhuriyetin kurulması için devrimlerin yapılması 1937 yılına kadar sürdü.

Bu süreçte 3 Mart 1924 tarihinin ayrı bir yer vardır. En önemli devrimlerden bazıları 3 Mart’ta kabul edilen 3 ayrı yasa ile gerçekleştirilmiştir.

3 Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı yasa ile padişahlık döneminden kalan Şeriyye ve Evkaf Vekaletleri kaldırılmıştır. Osmanlı hukuk düzenine ait şeriat mahkemeleri, şeyhülislamlık, şeyhülislamların fetva vermesi böylece tarihe karışmıştır.  Daha sonra bu bakanlığın yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.

Aynı gün 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitimin Birleştirilmesi) Kanunu kabul edilmiştir. Bu yasa ile eğitim tek elde toplanmış; eski okullar kapatılmış, kız ve erkeklerin ayrı eğitim kurumlarında okutulmasına da son verilmiştir. En önemlisi de tek elde toplanan okullarda bilime dayalı eğitim verilmesi benimsenmiştir.      

İNGİLTERE DEVREDEYDİ AMA

3 Mart tarihli 431 Sayılı Kanunla halifelik kaldırıldı. Zaten 1 Kasım 1922'de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırılmıştı. Padişah Vahdettin de yurt dışına kaçmıştı.

Halifelik makamının kaldırılacağına ilişkin görüşler ortaya çıkınca İngiltere bunu önlemek için harekete geçti. İngiltere’de oturan ve Hint Müslümanlarının temsilcileri olarak kabul edilen Ağa Han ile Emir Ali imzalı bir mektup hazırlattı. Başbakan İsmet İnönü ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustaafa Kemal Paşa’ya yönelik mektupta Sünni Müslümanların temsil makamı olan halifeliğin kaldırılmasının büyük karışıklıklara yol açacağı söyleniyor ve Türkiye dolaylı yoldan tehdit ediliyordu.

Bu mektup İstanbul gazetelerinden Tanin ile İkdam’da  5 Aralık 1923’te ve 6  Aralık’ta da Tevhid-i Efkar gazetesinde yayımlandı.

İngiltere Müslüman Cemiyeti adına gönderilen ve hilafeti övüp korunmasını isteyen ve Türkiye’yi tehdit eden mektup hükümete gönderilmeden İstanbul gazetelerinde yayımlanınca İsmet Paşa bir açıklama yaptı: “Hilafete, Türkiye üzerinde yönetim görevi, siyasi görev ve dünya işlerine ilişkin görev vermek isteyenler, uluslararası propaganda yapıyorlar.”

Hemen Millet Meclisi gizli oturumla toplandı. 8 Aralık 1923 tarihinde İstanbul’da İstiklal Mahkemesi’nin kurulması kararlaştırıldı.

(Bu mektubun orijinali ve bugünkü dile çevirisi “İstiklal Harbi’nin Hukuk Cephesi İSTİKLAL MAHKEMELERİ/Meclis Tutanakları/”  adlı kitabımızda yer almaktadır.

BASIN BERAAT ETTİ

İngiltere’nin yönlendirmesiyle İstanbul merkezli bir operasyon başlatılıyor ve halifeliğin kaldırılmasının Türkiye için felaketlere yol açacağı yayılıyor. İstanbul Baro Başkanı Lütfi Fikri Bey, Tanin Gazetesi’ndeki uzun açıklamasında halifeyi direnmeye çağırırken hilafete dokunacakları lanetleyerek tehdit ediyor.

İstanbul İstiklal Mahkemesi; İkdam, Tanin, Tevhid-i Efkar gazetelerinin sahipleri ile yazı işleri müdürlerini yargılıyor. Bu çok tehlikeli ortamda İstiklal Mahkemesi kararını veriyor. Kararda deniliyor ki: “Başlı başına bir bozgunculuk ve kışkırtma içeren, yasal mevzutımıza göre suç olan Ağa Han ile Emir Ali’ye ait mektubun üç gazete yayımlanmasında (…) suçlananların tümünün beraatlerine oy birliği ile karar verildi.”

Aynı mahkeme, “Mustafa Kemal’e ve cumhuriyet rejimine suikast davası” adı altında yürütülen yargılamayı da “vicdani kanaatimizi doyuracak derecede nedenler ve kanıtların bulunmaması nedeniyle” diyerek beraatle sonuçlandırmıştır.

Bu kararlar, İstiklal Mahkemeleri’nin ne derece hukuksal yetkinlikle karar verdiğini göstermesi açısından önemlidir. İstiklal Mahkemelerine laf edenlere, söz konusu kitabımızı incelemelerini öneriyoruz.

İstiklal Mahkemeleri

***

Cumhuriyet hükümeti, halifelik makamını kullanan İngiltere’nin Türkiye’yi karıştıracağını anlamış ve bu kuşatmayı kırmak için hilafet kurumunu kaldırmaya karar vermiştir.

Emperyalist Batı’nın Türkiye’ye soktuğu el haline gelen halifelik makamı İngiltere’ye karşın tarihin çöplüğüne atılmıştır.
Bugün hilafet diye ortaya çıkanlar işte o İngiltere’nin bugün hortlamış torunlarıdır.