Ethem Sancak, “AKP’yi Amerika iktidar yaptı!” diyerek acıtıcı gerçeği söyleyince bir kez daha Türkiye’nin gündemine oturdu.
Onunla 2013 yılının Haziran sonunda Türk Medya’nin Cevizlibağ’daki binasında tanışmıştım.
Türk Medya, o tarihe kadar Çukurova Holding’e aitti. Akşam ve Güneş gazeteleri Platin Dergisi ve SKY Türk televizyon kanalı bu isim altındaydı.
Çukurova Holding, Türkiye’nin en eski ve en köklü kuruluşlarından birisiydi. Bünyesinde Türkcell ve DigiTürk gibi iletişim kuruluşları bulunuyordu. 2001 bunalımı öncesinde Yapı Kredi Bankası ile Pamukbank gibi iki banka da bu holdinge aitti. Holdingin turizmden havayoluna, inşaattan petrol aramaya, gemicilikten otomotive (BMC) kadar pek çok alanda güçlü şirketleri vardı. Yerli ve milli şirketler kurmakta kimse Çukurova ile yarışamıyordu.
Ama 2001 krizinde, Türkiye’nin köpekbalıkları, Çukurova Holding’i parçalayıp yeme kararı almışlardı. Aydın Doğan medyası bu işte karartma operasyonunun medya ayağını oluşturuyordu.
ÇUKUROVA HOLDİNG’İ YEME PLANLARI
Ben 1994 yılında Akşam Gazetesi’ne köşe yazarı olarak girmiştim. Güneş Gazetesi, radyo, dergi ile birlikte burası Çukurova Holding’e satıldı ve Mehmet Emin Karamehmet biraz da istemeden medya işine girdi.
Ama bu atak onu kurtaramadı… Sayın Karamehmet’in güvendiği Tayyip Erdoğan başbakan olduktan sonra da Çukurova Holding’i parçalama işi sürdürüldü. Holding’e, bir bankasından diğer bankasına kredi aktardığı iddiasıyla altından kalkılmaz cezalar verildi. Uluslararası marka haline gelmiş olan Türkcell’i buradan kopartmak için bankaları Karamehmet’in elinden alındı, ödeme yapmasının önü kesildi. Mehmet Emin bey bazı şirketlerini satarak ödemelerini yaptı ama bu kez AKP’nin kodamanları Çukurova Holding’i ele geçirme operasyonu başlatmışlardı. Bu işte başı, iktidardan işaret alan Fethullahçılar çekiyorlardı.
Maddi yönden çökertme yetmeyince Mehmet Emin Karamehmet’e 12 yıllık bir hapis cezası verdiler. Böylece onun elini kolunu kırdılar. Borcunu ödeyemedi diyerek şirketlerine birer birer el koydular. Otomotiv şirketi BMC bu baskı ile alınıp Ethem Sancak’a verildi. Yeter mi yetmez elbette. Çukurova Holding’e ait televizyon platformu Digitürk, Erdoğan’ın katarlı dostlarına aktarıldı. Türkcell’in yönetimine ise AKP’li kodamanlar oturtuldu.
Bu arada Türk Medya adı altındaki medya grubu da Erdoğan’ın emanetçisi Ethem Sancak’a satıldı. Ben işte 2013 yılında Fethullah destekli bu çökme operasyonu sürecinde Türk Medya’nın Güneş Gazetesi’nde köşe yazarı idim.
KILIÇDAROĞLU’NU BIRAK ERDOĞAN’I YAZ
Haziran sonu idi. Türk Medya’yı devralan Ethem Sancak’ın gazeteye geldiğini söylediler. Gıyabında tanıyordum ama hiç görmemiştim. Erdoğan âşığı bu adamın geçmişte Doğu Perinçek ile birlikte çalıştığını da öğrenmiştim. Bir de açıklamalarında kendisini “Seyyit” göstermesi çekiyordu ilgimi… Bütün Kürt ileri gelenlerinin kendilerini seyyit göstererek halkın gözünde değer kazanmaya çalıştıklarını bildiğimden buna sadece gülüp geçmiştim.
Kendisinin bizim katta olduğunu öğrenince kalkıp yanlarına gittim. Geniş salonda lacivert elbiseli üç adam, sağı solu süzmekteydi. Birisi de oydu. Vardım, kendimi tanıttım.
Ethem Sancak olduğunu anladığım kişi, “Sizi tanıyoruz Rıza Bey!” dedi.
Ben bu biraz hesap soran tona aldırmadan onlara hoş geldiniz dedim ve tokalaştım.
Ethem Bey özgüveni tavan yapmış halde bana bazı şeyler sordu. Sonra kendisinin de seyyit olduğunu söyledi. “Sen de Alevisin, bilirsin; biz seyyitler Hazreti Ali soyundan geliriz!” dedi. Ben gülümseyip başımı salladım.
O, konuşmayı hemen Erdoğan’a getirdi. Dedi ki: “Bak geçen gün Sayın Erdoğan Alevilerle ilgili güzel şeyler söyledi. Ama sen bu konuda bir şey yazmadın. Hep CHP hep Kılıçdaroğlu. Kardeşim bu CHP Aleviler için şimdiye kadar ne yaptı ha ne yaptı?”
“Ben mezhep konularını değil de ortak konuları yazmayı yeğliyorum!” diye geçiştirmek istedim.
“Rıza Bey yazıyorsun da hep Kılıçdaroğlu’nu övüyorsun. Biraz da Tayyip Bey’i yaz. Adamın bu ülkeye yaptıkları muazzam işler var, onları da yaz!”
Belliydi ki beni takip etmişti ve yazılarımı beğenmiyordu. Ama ona kendimi beğendirmeyi de kendime yakıştıramıyordum. Yine de alttan alarak şöyle cevap verdim:
“Sayın Sancak, haklısınız da şu medyamızın haline bir bakın. Köşe yazarlarının en az yüzde 90’ı Sayın Erdoğan’ı yazıyor; onu övüyor. Bu yüzde 90’a benim de dahil olmam bir şeyi değiştirmez. Bırakın da benim gibi birkaç kişi de Kılıçdaroğlu’nu yazsın…”
Bu cevabımı beklemiyormuş gibiydi. Önce yüzü kasıldı ama sonra toparlanıp gülümsedi ve dedi ki:
“Sen bilirsin Rıza kardeşim, sen bilirsin…”
Konuşmanın renk değiştirebileceğini düşünerek “Sizi tanımaktan mutlu oldum Ethem bey!” deyip tokalaşarak yanından ayrıldım.
Bir süre sonra Ethem Bey’in Türk Medya’ya tek seçici olarak getirdiği yönetici çağırdı. “Rıza Bey sizinle çalışmak istemiyoruz. Yollarımızı ayıracağız!” dedi.
Ben zaten bunu bekliyordum.
“Hayhay! Ben de bu ortamda çalışamayı düşünmüyordum zaten. Yalnız ekonomik haklarımı verin; dostça ayrılalım!” diye cevap verdim. Bu konuda anlaştık.
Gel gör ki tazminatım konusunda bir yığın sıkıntı yaşadım. Ethem Sancak’ı arayıp, “Sizinle mahkemelik olmak istemiyorum. Madem ki seyyitsiniz yasal hakkımı verin, dostça ayrılalım”dedim. Kendisi buna da evet dedi ama pratikte öyle olmadı. Aylarca süründürüldüm. Bunu kendisine bildirince, mali işler sorumlusu çağırıp anlaşalım dedi. Alacaklarımdan bir kısmından vazgeçerek kalanını alabildim.
EMANETÇİYDİ
AKP Lideri Erdoğan, yasal kılıf yaratarak el koyduğu medya şirketlerini öncelikle işadamı görüntülü emanetçilerine aktartıyordu.
Ethem Sancak, Star Gazetesi’ni de Erdoğan’ın emanetçisi olarak almış, onu sonra başka bir emanetçiye devretmişti. Sabah Gazetesi ve ATV de bir operasyonla Dinç Bilgin’den alınıp işadamı Ahmet Çalık’a satılmıştı ve o da emanetçi olduğundan Sabah’ı ve televizyonu şu anki Saray bağlantılı ekibe devretmişti. Türk Medya operasyonu da tam böyle oldu.
Seyyit Ethem Bey’den o zamanın parasıyla 60 bin lira kadar alacağım kaldı. Onu da ahirette tahsil etmekten başka çarem yok gözüküyor. Seyyit olduğu için de işi çok daha zor olacaktır o hesaplaşmada.
(Yine de Erdoğan’ın yakınındaki isimler içinde konuşulacak bir isim olarak onu gördüğümü de vurgulamalıyım.)
Yıllar sonra Ethem Bey’in yakını başka bir Sancak, “Rıza Bey, ortama ayak uydursaydın işsiz kalmazdın. Bak uğruna gazeteden ayrıldığın Kılıçdaroğlu sana bir iş bulamamış!” diyerek içimi biraz yaralamıştı.
Ama orada kalsaydım, yitireceklerimin, kazanacağım üç beş kuruştan çok çok fazla olacağını biliyordum. İyi ki kovulmuşum diye düşünüp mutlu oluyorum şimdi.