Cumhurbaşkanlığı seçimindeki adaylardan birisi olan Tayyip Erdoğan’ın hem sinirleri hem de fiziksel durumu çok bozulmuştur. Yani kendisi hastadır. Hem de geri dönüşü olmayacak biçimde bir bedensel-ruhsal yıpranmanın kuşatmasındadır. Bunu, dün akşam bir kez daha gördük. AKP Lideri, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu. Halsizdi ve kelimeleri seçmekte bile zorlanıyordu. Birden, “Eyvah eyvah!” sesleri arasında yayın kesildi.
Daha sonra kırmızı pudrayla canlılık hissi verilmiş çökmüş yüzüyle yeniden gördük Sayın Erdoğan’ı… On dakika kadar zar zor konuştu ve program bitirildi.
Aynı günün ortalarında Sayın Erdoğan engelli öğretmenlerin atamasında yer aldı. Hemen yanındaki görme engelli bir bayan öğretmene sesleniyor; eliyle ona işaret ediyordu. Belliydi ki ya göremiyordu ya da gördüğünü algılamakta zorluk çekiyordu. Erdoğan’ın gördüklerini algılamakta zorlandığını benzer birçok olayda daha önce de görmüştük.
Üstelik zihin dünyası da iyice karışmıştı. Kendisi daha başbakan değilken kurulmuş üniversiteleri kendilerinin kurduğunu iddia edebiliyordu. Yetmiyor, “Bizden önce buzdolabı yoktu!” diyebiliyordu. Bu sözler, basit bir propaganda değildi… Beyindeki karışıklıktan ve çöküşten kaynaklanan bir sonuçtu. Aynı çöküş, sinirlerini derinden vurmuş; onu hırçın, kibirli, rakiplerine karşı saygısız; kendisini insanüstü gören birisi haline getirmişti.
ÜLKEYİ YÖNETEMEZ
Garip değil mi?
Garip değil mi?
65 yaşına gelen memur, devlete yeterli hizmeti veremez gerekçesiyle emekli ediliyor ama bu yaşı deviren siyasetçiler kendilerini ölümsüz ve vazgeçilmez göstererek siyasete sıkı sıkı sarılıyorlar.
Sayın Erdoğan, emeklilik yaşını geçirmiş olmanın ötesinde sinirsel ve bedensel olarak çok yıpranmış durumda. Daha açık söyleyelim; kendisi tam bir çöküş içinde. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ve bütün işlerin “Tek Adam”a bağlandığı sistemi, Erdoğan gibi sinirsel-ruhsal-bedensel çöküş içindeki bir insan yürütemez. Zayıf bir olasılık ama eğer Erdoğan bir kez daha seçilirse Türkiye gerçek anlamda bir “beka sorunu” (var olma-yok olma süreci) ile karşı karşıya kalır.
Bu yüzden Sayın Erdoğan seçim yarışından çekilmelidir.
Bu yüzden Sayın Erdoğan seçim yarışından çekilmelidir.
Biliyorum ki ondaki dibi görünmeyen ihtiras ve yarattığı ilişkiler ağı cumhurbaşkanlığı yarışından çekilmesine izin vermeyecektir. Bu konuda asıl görev, Emine Erdoğan Hanımefendi’ye düşüyor. Emine Hanım, eşinin sağlığını düşünerek, onu artık meydanlardan evine çekmelidir. Bu konuda baskı yapmalıdır. Çünkü, Sayın Erdoğan’ın çevresini kuşatan kadronun Erdoğan’ın sağlığı ile ilgilendiği yoktur. Onlar, Tayyip Erdoğan’ın arkasına saklanarak Türkiye’yi nasıl yiyeceklerinin hesabı içindedirler. Bu nedenle de Erdoğan’ın yarıştan çekilmesini asla istemezler.
Ama Tanrı’nın kutlu eli Sayın Erdoğan’ı artık evine doğru itmektedir. Ona önerimiz, sakinleşmesi, bundan sonraki yaşamını aile ortamında sürdürmesidir. Bu makamlar, bu mal -mülkler insanın hayatından daha mı değerlidir?
Sanıyorum ki Emine Hanım, kocasına sahip çıkacak ve onun siyaset meydanında yere yuvarlanmasına izin vermeyecektir.
Elbette ki Erdoğan’ın canı üstünden beslenen sülükleri yenebilirse…
***
Eğer çökmüş, sağlığı bozuk Erdoğan cumhurbaşkanlığı yarışından çekilmez ise sorunu çözmek, seçmene düşüyor. Türkiye’nin iyiliğini düşünen AKP’li seçmen Erdoğan’a artık yeter demelidir. Çevresindekilerin elinde oyuncak durumuna düşebilecek bir kişiyi, çok ağır sorumluluğu olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak, ülkeye ihanetin en ağırı olur.
Eğer çökmüş, sağlığı bozuk Erdoğan cumhurbaşkanlığı yarışından çekilmez ise sorunu çözmek, seçmene düşüyor. Türkiye’nin iyiliğini düşünen AKP’li seçmen Erdoğan’a artık yeter demelidir. Çevresindekilerin elinde oyuncak durumuna düşebilecek bir kişiyi, çok ağır sorumluluğu olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak, ülkeye ihanetin en ağırı olur.
***
Yeter be arkadaş, yeter!
Dön evine, torunlarınla oyna…
Belki böylece biraz sakinleşirsin, yüzüne de renk gelir…
Yeter be arkadaş, yeter!
Dön evine, torunlarınla oyna…
Belki böylece biraz sakinleşirsin, yüzüne de renk gelir…