Muharrem İnce, kendi tanımlamasıyla tam CHP’lidir ama giderek CHP için sorun olmaya başlıyor.
Kendisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kasım ayında ortalığı karıştırmıştı. Bizler buna olasılık vermedik ama Muharrem Bey o süreci çok kötü yönetti ve bunu genel merkezle düelloya çevirmeye kalkıştı.
Son olarak Hürriyet Yazarı Yalçın Bayer, Muharrem İnce’nin parti kuracağı iddialarını ortaya attı. Yine bir dalgalanma oldu. Muharrem Bey, AKP yağcısı medyanın çok sevdiği bu iddia ile ilgili olarak şöyle bir açıklama yaptı: “Bu süreçte bir gazeteye, haber ajansına konuşmadım, açıklama yapmadım. Memleket için doğru olduğuna inandığım bir karar aldığımda kararımı açıklarım.”
Görüyorsunuz; “Yok böyle bir şey… CHP varken yeni parti ne demek? Bu yazılanlar gülünç!” demiyor. Yeni partiye kapıyı aralıyor. Parti işiyle ilgili olarak, memleket için hayırlı bir karar almak da ne oluyor?
Toplumsal’daki ilgili haberden de öğreniyoruz ki Muharrem bey yakın çevresine, “… çıkacak yeni bir hareket bölen bir hareket olmaz!” demiş.
Dur be Muharrem, dur! Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığın yüzde 30 oy senin için verilmiş oy değil; o partin için verildi.
AKP’nin iyice sıkıştığı bir dönemde böyle işaretler çıkarak hakkında oluşan şaibeleri kuvvetlendiriyorsun.
Böyle bir girişimin olur ise AKP Lideri Erdoğan ile yüz yüze olmasa bile el altından görüştüğünü düşüneceğiz.
Sonra da “Saray’dan düşen Erdoğan’a paraşüt oldu!” diye eleştirileceksin.
“Bir bölen” olanların hazin sonunu hatırlamanı isterim…
SEN DE DUR CANAN HANIM!
İçinde bulunduğu kurumun gücünü kendi gücü sanma hastalığı en çok siyasetçilerde görülür. Bunlar, partiye halkın desteğini kendilerine yapılan destek gibi göstermeye bayılırlar.
Bunlardan birisi Muharrem İnce ise bir diğeri de CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu…
Canan hanım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kendi ekibinin, ve dolayısıyla da kendisinin kazandığı yönünde bir hava oluşturmaya çalıştı. Başkan İmamoğlu’nu önemsemeyen bu tavrını hâlâ sürdürüyor.
İş bununla da kalmadı. Son CHP kurultayında parti yönetimini belirleyen ismin de kendisi olduğu izlenimi veren tavır takındı. İstanbul’da bir liste hazırlıyor, bu listede parti yönetimindeki Tuncay Özkan ile Yıldırım Kaya’ya yer vermiyor. Ve bu isimler de MKYK’ya giremiyorlar. Canan Hanım, İsmail Saymaz’a şunları söylemiş:
"Evet bu listeyi İstanbul örgütü olarak biz hazırladık. Bu listede Yıldırım Kaya ve Tuncay Özkan yok. Neden yok? Çünkü onların girmesini istemedim ve onların seçilmemesi içinde elimden geleni yaptım".
Tuncay Özkan’ı niye istemez Canan hanım? AKP medyasının karşıtına daha derli toplu bir muhalefet medyası diktiği için mi? Yoksa parti içinde ideolojik bir kapışma mı var?
Ne olursa olsun:
-Bölüüüük dur! Kandıralı sen de dur!
AYASOFYA AÇILDIKTAN SONRAKİ MUCİZELER
*Müminler orada öyle yürekten dualar okuyup öyle bir gösterişli namaz kıldılar ki Covit-19 denilen kâfir virüs korkup kaçtı, ülkemiz salgın belasından kurtuldu.
*Ayasofya’nın açılmasıyla “Okunur ezanlar boş kaldı camiler!” dönemi bitti. Dört aydır kapalı olan yüz binden fazla cami Ayasofya’nın yüzü suyu hürmetine yeniden açıldı. Müminler camilere doluşup omuz omuza korkusuzca namaz kılmaya başladılar.
*Çöpten ekmek toplayan yoksullara bacadan tomar tomar paralar yağdı.
*İşsizlikten kırılıyoruz diyenlerin hepsi Ayasofya açıldı diye iş güç sahibi oldu.
*Ülkenin 500 milyar doları bulan borcu, Ayasofya’daki namazla bir anda yok oldu.
*Hastalar, artık hastanelere gitmiyorlar; Ayasofya’ya girip bir dua edince hemen iyileşiyorlar. Ayasofya açıldı, sağlık sorunlarımız da bitti.
*Okullarda yıllarca ders görerek bir şeyler öğrenmeye çabalayan çocuklar Ayasofya’yı ziyaret edince üniversite bitirmiş gibi bilgiyle doluyorlar.
*Ayasofya açılır açılmaz Türkiye’de süper teknolojik buluşlar başladı; ABD’liler milyarlarca dolar para teklif ederek bu buluşları almaya çalışıyorlar…
*Ayasofya açılınca askerin eline dünyanın en üstün silahları geçti. Atom bombası yapmaya, uzaya keşif araçları göndermeye başladık.
*Milletin aile hayatı da kurtuldu. Ayasofya’ya giden kızlar koca bulmakta hiç zorlanmıyorlar.
*Ayasofya açıldı, kadın cinayetleri bitti… Hırsızlık durdu, dolandırıcılık ortadan kalktı, devlet hazinesini hortumlayanlar kahroldu…
Velhasıl bir açtık, bütün dertlerden kurtulduk.
Ayasofya sayesinde uçtuk uçtuk!
Hükümete önerim; şu Ayasofya’yı yılda birkaç kez böyle tantana ile açmasıdır. O zaman Erdoğan halife de olur padişah da…
Zaten hepimiz o günleri beklemiyor muyuz?