Kamera icat edildikten sonra;
Hiçbir karınca konuşmadı...
Hiçbir deniz ve gezegen ikiye ayrılmadı...
Hiçbir asa yılan olmadı...
Hiçbir kavim gazaba uğramadı...
Hiçbir kimse 900 yıl yaşamadı...
Kimse uçan atlara rastlamadı...
Ve hiçbir suç cezasız kalmadı...
Ve de kimse kimseyi kandıramadı...
Türk futbolunun gözbebeği olan o pırıl pırıl çocuk da sisteme uydu...
Bir ikili mücadelede kendine bir müdahale olmamasına rağmen ayakkabısını çıkarıp "bak hakem abi aldığım darbe sonucu ayakkabım çıktı" der gibi gösterdi...
Sonrasında penaltı pozisyonuna inanmadığını bile bile göstermelik tepkisi...
Olmadı güzel çocuk...
Ah kamera ah, icat olmasaydın Arda bunları bize yedirecekti...
Ulu önder boşuna demedi "Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim" diye...
"Daha yolun başındasın, değişirsin diyorlar" dese de sevgili Teoman, Arda kardeş sen de değişirsin inşallah...
Cin olmadan şeytan olmak diye bir terim vardır, genç çocuk sen şeytana uyma...
Arda birinci adamdı...
Geleceğiz diğer üç adama ama bugün 2 Nisan...
Türk edebiyatının ölümsüz ismi Sabahattin Ali'nin ölüm yıldönümü...
Kürk Mantolu Madonna ve Kuyucaklı Yusuf gibi edebiyat şaheserlerinin sahibi Sabahattin Ali,1948'nin 2 Nisan'ında Ali Ertekin tarafından başına sopayla defalarca vurularak öldürüldü...
"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı" diyor ve ekliyor Sabahattin Ali...
"Böyle dümdüz bir beynim olacağına hiç olmamasını tercih ederdim" diyen birinin ölümü de böyle olmamalıydı...
Işıklarda uyu büyük insan...
Gelelim diğer üç adamın ilkine...
Çok ağır bir sakatlık geçirsin ve neredeyse gözden çıkarılsın...
Azmin ve bir kaleciye güvenen Şenol hocanın eserdir Mert Günok...
Kaleci bir takımın emniyet sübopudur...
Mert bu güveni her hafta üstüne koya koya kazandı..
İddia ediyorum, hep de edeceğim Mert ligin en iyi kalecisidir ve Fenerbahçe galibiyetinin en büyük mimarlarından biridir...
İkinci adam Necip Uysal, gerçekten soyadı gibi uysal ve beyefendi bir kişilik...
İlk kez gencecik bir delikanlıyken giydiği Beşiktaş formasını hâlâ terleten, kulübüne ve arkadaşlarına hiçbir zaman sıkıntı yaratmayan müthiş bir karakter..
Nerede oynatsan sesi çıkmadan yalnızca görevini yapmaya çalışan görev adamı...
Necip de Fenerbahçe maçının bir başka kahramanı...
Gelelim üçüncü ve en büyük pay sahibine...
Jamaika asıllı İngiliz Nathan Redmond...
Yaz transfer döneminin son günlerinde Beşiktaş'ın kadrosuna kattığı futbolcu Fenerbahçe maçının yıldızı oldu...
Sezonun ilk yarısında inişli çıkışlı bir grafik çizen Redmond, Şenol Güneş ile birlikte performasını yükselterek takımın değişmezleri arasında yerini aldı...
Fenerbahçe derbisinde takımı on kişi kalınca Güneş'in hamlesi olarak oyuna girince üç asist ve bir golle maça damgasını vurdu...
Çok zorlu bir deplasman galibiyetinin ardından Beşiktaş'ın önümüzdeki maçları daha bir önem kazandı...
Ancak derbiden daha önemlisi büyük Fenerbahçe taraftarının maçın son bölümlerinde ve maç sonunda Beşiktaşlı oyuncuları alkışlamasıydı...
Özlediğimiz bir tabloyu bize yaşatan Fenerbahçelilere herkesin teşekkür etmesi gerektiği düşüncesindeyim...
Maçın özeti; Beşiktaş maç içerisinde umudunu da inadını da kaybetmedi ve kazandı...
Şimdilik benden bu kadar...
Hoş kalın,dost kalın...