Türk siyasi hayatında güvenlik politikalarından ve devlet erkinden faydalanan sağ partiler olmuştur. 1997'den bu yana MHP'nin başında oturan Devlet Bahçeli partisini kelimenin tam anlamı ile "Sağcı Parti" konumuna oturttu...
1999 seçimlerinde "Başbakanlık" görevini elinin tersiyle iten Bahçeli, "Vatana İhanet" suçundan idam cezası alan Öcalan'ın dosyasını TBMM'ye indirmek yerine başbakanlıkta tutarak tüm kesimleri şaşırtmıştı. 3 Kasım 2002'de erken seçim diyerek bir nevi AKP'nin iktidar yolunu açan Bahçeli'nin o seçimde baraj altında kalarak bedel ödediğini zannedenler yanılıyor. Zira Bay Bahçeli aniden yükselen MHP'yi kontrol altında tutamayacağını anladığı için frene bastı. Tüm muhaliflerini birer birer temizleyerek MHP'yi yüzde 8-12 seviyesinde tutarak terazi görevini yüklendi. 2015'ten itibaren AKP'ye kayıtsız-şartsız desteği sanıldığı gibi karşılıksız değil. MHP'nin oy aldığı Anadolu coğrafyasının fakir ailelerinin işsiz çocukları 8-10 yılda polis, bekçi, uzman çavuş, sözleşmeli er ve astsubay oldular. Yani güvenlik gücü... Ne de olsa AKP'liler çocuklarını riskli güvenlik elemanı yapmazlar. Bu ihtiyacı MHP doldurdu. Öte yandan eğitimli gençler avukat, savcı, hakim kadrolarına dahil edildi. Hizmetli kadroları olarak bilinen şoför, çaycı, garson gibi alanlara dahil edildiğinde 500 binden fazla kişiye iş alanı açıldı. Parti tabanının bir kısmı buna razı olurken yönetim kademesi iktidar partisi AKP'nin taşeronluğunu, yancılığını üstlendi. Üst yönetimse kısa sürede AKP sermayesinin küçük ortaklığına terfi etti.
İktidar ortağı olduğu 1999-2002 yılları arasında Bay Bahçeli "Ya siyaset ya ticaret" diyerek ilçe-il yöneticilerini uyarırken bugün "Tuzu kurular" tabakasının oluşumunu sağladı.
Sosyologların, psikiyatristlerin, siyaset bilimcilerinin çözemediği şifrelerle kendisine gizem yükleyen Bahçeli aynı zamanda parti içinde "Bilge liderin bir bildiği vardır" teslimiyetini oluşturdu. Bir başka deyimle "Biat kültürü" yerleştirildi.
Gelelim Bay Bahçeli'nin Öcalan'ı TBMM'ye davetine...
Türkiye 40 yılı aşkın terör belası ile karşı karşıya. PKK artık kolaylıkla dağ kadrolarına militan devşiremiyor. Kaldı ki dağda hayatta kalma süreci 3 yılı geçmiyor. İletişim teknolojisinin hızlı gelişimi gençleri uyandırdı. 40 binden fazla genç dağlarda hayatını kaybetti. Bir dönem Kürt gençlerinin fenomeni olan Öcalan'a İmralı'da tahsis edilen tesislerde keyfi yerinde. "Devlet ile işbirliği yapmak" ile suçlanıyor. Barış çağrılarıyla yeni önder Selahattin Demirtaş oldu ki bu yüzden Edirne'de 8 yıldır hapiste tutuluyor.
Bir dönem Türkiye topraklarında 7-8 bin, Irak ve Suriye'de 8-10 bin kadrosu olan PKK şimdileri 2 bine kadar geriledi. Önemli bölümü Suriye'de YPG'ye katıldı. Ve YPG'de üst düzey yönetimini ele geçirdiler. Bölgede otonom bir bölge oluşturup hakimiyeti ellerinde tutuyorlar. 50 yıldır Türkiye'de başaramadıklarını ABD ve diğer emperyalist ülkelerin desteği ile 10 yılda Suriye'de gerçekleştirdiler.
AKP hükümeti bu oldu bittide çaresiz kalınca "Hiç olmazsa bizim kontrolümüzde olsun" düşüncesi ile devreye girdi. Paketlenip Türkiye'ye getirilirken "Devlete her türlü hizmete hazırım" diyen Öcalan'a günün birinde verilecek görev günü gelmiş olmalı. Ev hapsi ya da başka formüllerle serbest bırakılacağı iddia edilen Öcalan'ın PKK'ya "Silah bırak" çağrısı "40 yıllık terörün bitişi" olarak zafer gibi yutturulabilir.
Öcalan'ın serbest bırakılmasına duyulan öfke ve tepkileri Bay Bahçeli paratoner gibi üzerine çekerek ön aldı. İmralı heyetleri hazırlanıyor. Pazarlıklar sürüyor. Bay Bahçeli'nin gizemli duruşuna bir cila daha çekilip "Bu işi Bahçeli gerçekleştirdi" diye propagandasının yolu da açılmış olacak.
Vasat aklın Recep Tayyip Erdoğan'ı bir dönem daha seçtirme planının bir parçası olan "Terörü sonlandıran-PKK'ya silah bıraktıran" imajı ne kadar tutar bilinmez. Bay Bahçeli'nin yüklendiği tarihi göreve inananlar da olacaktır. Bu MHP'deki erimeyi durdurabilecek mi?
Misyonunu tamamlamış PKK'nın silah bırakma çağrısı Suriye'de 70-80 binlik silahlı gücün gerçeğini nasıl kamufle edeceğini de bir sonraki yazıya bırakalım...