ABD siyasal tarihinin suikasta uğrayan ilk Başkanı (16.) Cumhuriyetçi Abraham Lincoln’dür (1809-1865).

Amerikan İç Savaşı’nı (Nisan 1861-Mayıs 1865) kazanarak köleciliğin yasal olarak kaldırıldığını tescil etmiştir. Daha çok Güney’deki Konfedere Devletlerde büyük toprak sahibi oligarşinin topraklarında yapılan pamuk, tütün ve şeker kamışı üretiminde çalıştırılan Afrikalıların ülkelerinden kaçırılıp emek güçlerinden karın tokluğuna dayanan zor kullanma İngiltere tarafından da destekleniyordu. Lincoln’ü vuran aktör John Wilkes Booth (1838- 1865), 1821’de İngiltere’den ABD’ne gelip yerleşmiş tiyatrocu bir ailenin oğluydu. Koyu bir Güneyli olan JW Blooth ve sekiz işbirlikçisi önce başkanı kaçırmayı planladıysalar da Lincoln’ün Afrikalı kölelere seçme ve seçilme hakkı tanınması açıklaması üzerine suikastı gerçekleştirmişti. Birlik Askerleri tarafından bir çiftlikte izi bulunarak öldürülmüştü. İşbirlikçilerinden dördü asılmışlardı. Lincoln, ABD’ndeki yeni bir siyasal yapılanmanın öncüsü olmuştu. Kuzey’in sanayi burjuvazisi için emek gücünün işsizler ordusunun temelini atmıştı. Bu da ucuz meta üreticisi (özellikle pamukta) olan Güney kaynağının yok olması demekti. Onun için Blooth’un İngiliz casusu olduğu varsayımı da Trumpgiller tarafından öne sürülmekte…

William McKinley (1843-1901), ABD’nin 25. Başkanıydı. O da Cumhuriyetçiydi. Yeniden yapılanmanın asıl mimarı olarak 1898 İspanya-Amerikan Savaşı’nı zaferle sonuçlandıracaktı. Bağımsız Hawaii cumhuriyetini ilhak etti.  Porto Riko, Guam ve Filipinler'in kontrolünü ele geçirerek iktisadi buhranı refaha yöneltti. Kuba’ya bağımsızlık sözü verdi. Ülkeyi altın standardında tutarak serbest gümüşün enflasyonist para politikasını reddetti ve korumacı vergileri yükseltti. İç Savaş sonrası İlerici Dönem (1896-1920), ağırlıklı olarak onun zamanına denk düşer. İmalatçıları ve fabrika işçilerini dış rekabetten korumak için 1897 Dingley Tarifesini destekledi. Polonya asıllı anarşist Leon Czolgosz’ın suikastı sonucunda öldü. Yerine geçen yardımcısı T.Roosevelt siyaseti onu gölgede bırakacaktı. T.Roosevet’in babası Hollanda, annesi İngiliz asıllıydı.

John Fitzgerald Kennedy (1917-1963).Amerika’nın 35. (Demokrat) Başkanıydı (1961-1963). Soğuk Savaş döneminin dış ve iç bütün  uçlarında politika üretti. Suikast sonucu öldü, fakat suikastçıların kimler olduğu hakkında hipotezler ve spekülasyonlar hala devam etmektedir. İlginç olanı önceleri konu hakkında iddialı açıklamalarda bulunan Trump’ın dosyaların yayımlanmasından sonra tıpkı önceki Başkanlar gibi çark etmesidir.

Trump’ın kendine asıl örnek aldığı ABD Başkanı W.McKinley, onun gibi “endüstriyel rönesans ve artan ücretler yoluyla ABD ekonomisini canlandırmayı” amaçlıyor…

Barbara Boyd açıklıyor: Trump'ın ekonomik canlanmasına büyük ölçüde yardımcı olabilecek Kongre, bunun yerine çoğunlukla Amerikan Sisteminden habersizdir. Demokratlar, beyaz yakalı profesyonel seçkinler ve mali yırtıcılar adına bir Jakoben direnişini benimsediler. Birçok Cumhuriyetçi Milton Friedman'a, Avusturya Okuluna veya Ayn Rand'a tapar ve bu nedenle İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin ithal edilen yabancı ideolojisinde zihinsel olarak sıkışıp kalır. Amerikalıların çoğu, Trump'ın ekonomik canlanmasına refleks olarak ve olumlu yanıt veriyor, ancak temelini gerçekten anlamıyor.”

Trump yönetiminin Ticaret Temsilcisi olan Robert E. Lighthizer, “ekonomileri ölçmede kullanılacak tek gerçek göstergenin işçi sınıfı ücretlerinin yükselip yükselmediği olduğunu” belirtiyor. Lighthizer gibi Cumhuriyetçilerin Reagan dönemi siyasetçileri neo-liberal ekonomi politiğinden hızla bir zamanlar “demoda” olmuş Keynesci sol-liberal çizgiye kaymaları tekelci kapitalizmin çıkmazlarından en klasik olanı. Ne ki ABD bunu denemiş ama sonuç olarak günümüz buhranı süreklilik içinde devam etmekte. Siyasi çözüm kapitalizmin pan-zehiri olduğu için özellikle uzak durulmakta… Bunun tipik örneklerini bizzat yaşamaktayız.

Rusya ve Çin’in kendi denenmiş sosyalizmlerine dayanarak bunun dışında kalmış olması karşısında Batı kapitalizminin emperyalist çıkmazının ezberleri sonucunda “President” Trump ve ekibi Strateji ve Taktiklerini “birbirine düşürme” üzerine kurdukları gün geçtikçe daha berrak gözükmekte. Güney ülkelerine uygun gördükleri neo-mandater faşist düzenini sürdüren neo-komprador burjuvazinin safahatının daha ne kadar süreceği ise demokratik harekete ulaşan kitle ve önderlerinin praxisi kavramalarına bağlı olarak ivme kazanmasına bağlı olduğu artık açık ve seçiktir…