Beş bin yıllık sınıflı insanlık tarihini doğru okumak, anlamak ve kavramak için en önemli kıstas “akıl-bilgi-bilinç”tir. Kısacası “bilim”le donanmak esas ilkedir.
İrdelemede sahip olduğumuz en güvenilir hazinemiz ise beynimizdir. Yaşam sürecimiz akıl/teorinin gerekir eylemi olarak pratik içinde şekillenir. Hedeflerimize varmak için bilinçli eylemin uygulaması, kısaca praxis olarak yaşama geçmek zorundadır. Bu da sınıflı toplumlarda egemen olanın muktedir (hegemonya) olmak içgüdüsü ile tarihte zorun rolünü kanıtlamaktadır. Bu olgunun saklanması olarak kaos insanın iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel-enerjik-uzaysallığının boyutunda doğrusal olmayan (non-lineare) izdüşümüdür. Makro ile mikronun dengesi izafi olarak bu metzo uzaysalda mimetik olarak inkişaf eder. Buna kısaca polyalektik (“çoklu” diyalektik) diyoruz…
Burada ezberlerden arınmadıkça, yanılgılarımızı “yeni”lemekten başka bir şey üretemeyeceğimizi görmek, isteyenler için açık-seçik ortadadır. Bu “yanlış bilinç” olarak “ideoloji”nin, saplantısal tümden gelim varsayımını önsellemenin ezberidir. Dünyayı irdelemek için sahip olduğumuz deneyimi izafi doğru olarak değerlendirmek çok önemlidir.
Embriyonları ilkel komünal toplumların içinde evrimleşen; ihtiyaç fazlasının kullanım değerine göre, diğer kabileler ile ihtiyaç değişimi işbölümünü üstlenen bireylerin gittikçe artık ürünün değişim değeri üzerinde -kendilerine statü kazandırmasını babaerkil düzenin artık-ürünün metalaştırılması sürecinde- başlayan sınıflı toplumun son aşaması olan kapitalizme kadar geldik.
Bu beş bin yıllık uzun yürüyüş içinde anaerkil toplumun eşitlikçi paylaşım mitolojisini, uzun mücadeleler ve savaşlar ile harmanlayan iktisadi-siyasi bilimsel tarih, bir disiplin içinde inşa etmiştir. Böylece ütopik sosyalizmin teori-pratiği doğmuştur. Bu yol alınırken; kapitalizmin ideolojik tarihselliğinde, burjuvazinin devrimci sınıf olarak ortaya koyduğu ilkeleri, egemenlikten hegemonyaya inkişafında terk etmesi üzerine, onun devrimci izcisi bu sefer küçük burjuvazi; bu göreve sahip çıksa da misyonu tükenmiştir. Günümüzde
aynı akıbet emek-gücü sahibi işçi sınıfı ve emekçiler adına harekete geçen küçük burjuvazinin diğer unsurları içinde geçerli hale gelmiştir. Sonuç kendi yarattığı kaosunda tükenen burjuvazinin neo-faşist iktidar biçimlerine karşı, bilimsel bilgiden gücünü alan bilim-tekniğe dayalı modern sosyalizmin (bilinçli uygulama) praxisi özyönetim modelinin örnek başlıklarını vermek ve altını doldurarak alternatif sunmaktır. Kısaca, emek-gücünün kendini iktidar yapacak olan bir devrimci programın zorunluluğu.
Bunun için resmi tarihi eleştirerek sergilemek ile başlamak gerekiyor. Üstelik Gazi Mustafa Kemal gibi jakoben bir lidere sahip olmuş, insanlığın tarihi boyunca medeniyetleri, imparatorluklar kültürü içinde geride bırakmış, jeo-politik ve jeo-stratejik bir ülkenin çocukları olarak, yaşadığımız hinterlandın radikal devrimci görevleri vasiyet olarak bırakılmış ise…