Meyveden, sebzeye, kuruyemişten ete kadar soframıza gelen tüm gıdalar; gerek üretim, gerek depolama, gerek dağıtım sırasında adeta zehir deposuna dönüşüyor…
Yıllardır sürekli olarak aynı ürünleri yetiştirmek toprağın besin değerini azaltmaktadır. Toprakların zaman zaman dinlendirilmesi (nadasa bırakılması), değişik ürünlerin yetiştirilmesinin önemi büyüktür. Çevresel kirlilik, toprak erozyonları, bilinçsiz tarım uygulamaları toprakların besin kalitesini yetersizleştirmiştir. Toprağın besin değerinin azalması demek, besin bakımından yetersiz ürün demektir. Bu durumun hayvan ve insan beslenmesine olumsuz etkisi büyüktür.
Etler de Et Değil
Çiftlik hayvanları besin değeri oldukça az, pestisit ve diğer tehlikeli kimyasalları içeren GDO’lu yemlerle beslenmektedir. Hayvanların hızla büyümelerini sağlamak için verilen antibiyotikler, büyüme faktörleri, steroidler hayvansal ürünlerden insana geçiş yapmaktadır. Çiftlik ortamında yetiştirilen hayvanlar PCB, dioksin, ağır metal gibi kanserojen maddeleri daha fazla barındırmaktadırlar. Tavuk ve büyük baş hayvanların bazıları kesildikleri zaman kötü yaşam koşulları ve toksik kimyasallar nedeni ile kanserlidirler.
Balıklarda Koruyucu Var
Omega 3, fosfor, iyot gibi yararlı besinleri içeren balıklar maalesef cıva, kadmiyum, kurşun, nikel, krom gibi ağır metalleri de barındırabilmektedir. Ayrıca balık ve balık ürünleri de aynı şekilde dondurulmadan önce kükürt ve sodyum tripolifosfat adlı kimyasallarla muamele edilmektedir. Hazır gıdalara eklenene bu koruyucu, dolgunlaştırıcı, lezzet ve tat verici, renklendirici kimyasalların insan vücudunda ne tür reaksiyonlara yol açtığı tam olarak bilinmemektedir.
Tarım İlacının Etkileri
Vitamin, mineral ve mikroflorası yetersiz ve dengesiz topraklarda yetiştirilen bitkiler yetersiz besinler içerirler, sağlıksızdırlar ve zararlı etkenlere karşı (böcek, bakteri, mantar, virüs) savunmasızdırlar. Bu nedenle tarımı yapılan ürünlere bol miktarda pestisit (her türlü tarım ilacı) uygulamaktadır. Bu kimyasalla tıpkı insan ve hayvanlara verilen antibiyotikler gibi mikroflorayı bozmakta, zararlı mikroorganizmaların yanı sıra yararlı mikroorganizmaları da ortadan kaldırmaktadır. Bu yararlı mikroorganizmalar tıpkı insan barsağındaki mikroorganizmalar gibi vitamin, mineral, antioksidan ve yararlı enzimleri üreterek toprağı ve ürünleri zenginleştiren işlev görürler. Bu mikroorganizmaların ortadan kaldırılması toprağın besin yönünden fakirleştirir. Tarımda kullanılan bu pestisitler bitkilerin yanı sıra sulara, havaya karışarak top yekûn bir küresel kirlenmeye neden olur.
Vitaminler Sağlıklı mı?
Vitamin preparatları bazı vitamin, mineral ve antioksidan maddelerin bir kısmının seçilerek bir araya getirildiği sentetik ilaçlardır. Seçilerek bir araya getirilmiş vitamin preparatlarının doğal sebze ve meyveler kadar sağlıklı olması beklenmemelidir. Vitamin preparatları içinde birçok katkı maddesi de bulunabilmektedir. Renklendiriciler, bağlayıcılar, kayganlaştırıcılar, dolgu ürünleri bu yapay bileşiklerden bazılarıdır. Bazı vitaminlerde ağır metal ve petrol ürünleri kalıntıları bulunabilir. Yapay katkı maddeleri vitamin ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilirler ve alerjik reaksiyonlara yol açabilirler.
Etilen Gazıyla Olgunlaştırılıp Mumluyorlar
Besin yönünden yetersiz olan sebze ve meyveler uzak yerlere gönderilmek üzere erkenden toplanmakta yapay olgunlaştırma maddeleri ve koruyucularla muamele edilerek tüketicilere ulaştırılmaktadır. Örneğin muzlar yeşil iken henüz olgunlaşmadan toplanmakta, etilen gazı ile işlenerek hızla olgunlaştırılmakta, mumsu kimyasallarla sarmalanarak marketlere ulaştırılmaktadır. Elma, armut, turp, salatalık, patlıcan gibi besinler uzun süre bozulmadan kalabilmeleri için mumlanmaktadır. Kuruyemiş, üzüm, dutsu meyveler aynı şekilde kimyasallarla muamele edilerek uzun süre bozulmaları önlenmektedir. Üstelik bu tür koruyucu maddeler daha önce bitkiye bulaşmış olan kimyasalların üzerine sürülerek, kimyasallarında olumsuz etkilerini arttırmaktadır.
Gıdalardaki Büyük Sorun: Mantar Toksinleri
Gıdaların depolanması ve dağıtımı sırasında nemli ortamlarda mantar ve bakteriler gıdalara bulaşabilmektedir. Tahıllar, kuruyemişler, kurutulmuş meyveler, fermente ürünlerden peynir ve bira, üzüm, çilek ve böğürtlen gibi ürünler bu tür bulaşmaya yatkın olan besinlerdir. Bu tür besinlere bulaşan mantar ve bakteriler birçok toksik metabolit üretirler. Taze, canlı, sağlıklı bitkiler ise antiküf ve antioksidan maddeler üreterek bu tür zararlı etkenlerden korunmaya çalışırlar. Mantarların ürettiği mitotoksin adı verilen toksin özellikle bu tür besinlerde gözle görünmeden bulunabilmektedir. Bu mikotoksinlerden biri olan aflotoksin karaciğer kanserine neden olabilmektedir. Görünümü ve kokusu, lezzeti değişmiş gıdalardan uzak durulmalı, sebze ve meyveler sirkeli suyla yıkanarak durulandıktan sonra tüketilmelidir.