Merhaba çok kıymetli okuyucular

Bugünkü yazımızda bir üniversitede yaşanmasını en son bekleyeceğimiz olaylardan bahsedeceğiz. Ne yazık ki artık haber değeri taşımıyor çünkü alışıyoruz. Alışmamamız gereken şeylere alışıyoruz. Ancak bugün konuşacağımız olay, alışkanlığın da suskunluğun da çok ötesinde.

Bir profesörün, bir yüksek lisans öğrencisini fiziksel şiddetle darp ettiği, ardından bu mağdur öğrenciye ağır ithamlarla iftira attığı, yetmezmiş gibi aynı fakültede görev yapan başka bir öğretim üyesiyle etik dışı ve kurumsallıktan uzak bir diyalog ilişkisi yaşadığı iddiaları basına ve üniversite kamuoyuna yansıdı. Ancak asıl şok edici olan, ne bu suçlamaların kendisi ne de üniversitedeki çürüme. Asıl skandal, üniversitenin tepesinde oturan rektörün bu olay karşısındaki sessizliği.

Rektör Nerede?

Olaydan haberdar edilen üniversite rektörlüğü, iddialara ilişkin herhangi bir soruşturma başlatmadı. Öğrenci tarafından defalarca aranan rektörlük makamı, ne yazık ki bir kez bile dönüş yapmadı. Rektör, bu üniversitenin en üst idari amiri. Hem idari hem de etik anlamda sorumluluğu tartışmaya kapalı bir konumda. Peki neden sessiz? Neden bu kadar büyük bir vakada susmayı tercih ediyor?

Yükseköğretim Kanunu'na göre, bir üniversitede yaşanan şiddet, etik ihlal veya idari usulsüzlük durumunda rektör, ilk müdahale makamıdır. Rektörlüğün sessizliği, yalnızca yönetimsel bir zafiyet değil, aynı zamanda bir güven krizidir.

Sessizlik Suç Ortağı Olmak Değildir, Ama...

Rektörün böyle bir olay karşısında sessiz kalması, olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı izlenimini doğuruyor. Oysa kamu görevi yapan bir rektör, üniversiteyi yalnızca "yönetmekle" kalmaz; aynı zamanda hesap vermekle yükümlüdür. Böyle bir iddia karşısında, dönüş yapmamak bir yana, derhal disiplin soruşturması başlatılmalı, tarafsız bir kurul oluşturulmalı ve YÖK bilgilendirilmelidir. Mağdur tarafla ilgilenilmeli, gerçeğin ortaya çıkması için maksimum çaba gösterilmelidir.

Üniversiteler, bilginin ve erdemin yuvası olmalıdır. Öğrenciler, kendilerini geliştirmek için geldikleri bir kurumda fiziksel şiddete maruz kalacaksa, seslerini duyuramayacaksa ve en yetkili kişi bu konuda sessizliğe bürünecekse, hangi eğitimden, hangi etik değerlerden söz edeceğiz?

Son Söz

Bu yazıyı bir çağrıyla bitiriyorum:

Sayın Rektör, susmak sizi korumaz. Sessizliğiniz sizi sorumsuz yapmaz ama sorumluluktan kaçtığınız izlenimini güçlendirir. Bu olayın üzeri örtülmeden, tüm açıklığıyla ortaya çıkarılmalı; gerekirse YÖK ve adli merciler devreye girmelidir. Çünkü bu artık yalnızca bir üniversitenin değil, bir ülkenin vicdan meselesidir.

Sevgili takipçilerim,
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle, sağlıkla kalın.

***

Bu vesileyle gönlümüz, Manisa’nın yiğit evladı, kısa ama iz bırakan hizmet süreciyle hafızalara kazınan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’e uzanıyor.

Zeybek gibi dik yürüdü, Manisa’nın nabzını kalbinde taşıdı.
Ruhu şad olsun, hatırası daima Ege toprağında yankı bulsun.

“Allah, kalbi kırık olana yakındır; ruhu ezilmiş olanı kurtarır.”