Lütfen önce bu yazıyı okumayı bırakın ve İslam dünyasını şöyle bir gözünüzde canlandırın:
Doğudan batıya kadar her yerde kavga, savaş… Her yerde yoksulluk ve sefalet… Cehalet diz boyu… İnsanlar yaşamıyor, sürünüyor.
Ya Hıristiyan dünyası ne durumda?
Bütün dünya onların hizmetinde… Her yerde lüks ve zenginlik… Savaş, kavga yok. İnsanlar nasıl daha keyifli yaşarızın peşinde…
Müslüman dünyası bunu görüyor… Hıristiyanlar gibi yaşamak için çırpınıyor ve o tarafa geçebilmek için kendilerini denizlere atıyorlar. Ve her yıl Akdeniz’de, Ege’de binlerce Müslüman ölüyor. Sırf Müslüman siyasetçilerin kötülediği Hıristiyan dünyasına geçebilmek için…
Hıristiyanlar ise, keyifleri bozulmasın diye Müslümanları aralarına almamak için her türlü engellemeyi yapıyorlar. Hıristiyan topraklarına ulaşabilenler de oraların sefalet hayatını yaşıyor.
Sözün özü, son 200 senedir Müslümanlar, Hıristiyanlar tarafından sömürülüyorlar ve köle hayatı yaşıyorlar.
GERİKALMIŞLIĞI ÜSTÜNLÜK GİBİ GÖSTEREN SİYASETÇİLER
Müslümanlar bu kadar perişan iken onları yöneten siyasetçiler, bu rezil durumları bir üstünlük gibi göstererek kitleleri uyutuyorlar. Müslüman halkı din gibi gösterdikleri Orta Çağ zihniyetiyle kuşatıp kandırıyor, cahilleştirerek güdüyorlar.
İslam dünyasının siyasi liderleri 200 senedir cehaleti örgütleyerek, cehaleti meziyet gibi göstererek ve cehaleti kutsayarak siyasal iktidarlarını sürdürüyorlar.
Bütün İslam dünyasında “İslam en üstün, en iyi dindir!”, “Hıristiyanlık batıldır!”, “Hıristiyan dünyası (Batı) ahlaki bunalım içindedir.” “Hıristiyan âlemi çöküyor!” gibi safsatalar halka benimsetiliyor. Halk da buna kanarak içinde bulunduğu sefalete şükrediyor.
CAHİLLEŞTİRME EĞİTİMİ
İslam dünyasının dinci liderleri, kitleleri baskı altında tutabilmek için akılcı eğitimi çökertecek her türlü operasyonu yürütüyorlar. Bunun için tarikatları örgütleyerek kitleleri bunlar eliyle kandırıyorlar. Yetmiyor, okullarda ve hatta üniversitelerde dinci-tarikatçı anlayışla eğitim yapıyorlar. Yeni yetişen kuşakları “dindar ve kindar” yetiştirmek için yoksul ailelerin çocuklarını dibine kadar sömürüyorlar. Onları mücahit haline getirerek toplumun çağdaş kesimlerini tehdit ediyorlar. Hatta bu mücahitlerden terörist grupları imal edip ABD’nin isteğine göre Müslümanlara karşı kullanıyorlar.
Türkiye’de son yıllarda üniversiteler bile bu gerici saldırının etkisi altına girdi. Düşünebiliyor musunuz ki Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde düzenlenen Yaratılış Kongresi’nde Diyanet İşleri Başkanlığı, TÜGVA, TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti ile tarikat ve cemaat bağlantılı olduğu belirtilen Hayrat Vakfı ve Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı gibi kuruluşlar bir araya gelerek bilime savaş açıyorlar. Açılışta konuşan Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal, “Son iki yüz yıldır tüm eğitim sistemleri iman esaslarını yıkmayı esas alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm gibi cereyanların tesiri altında kalmıştır” diyerek çağdaş eğitim sistemine saldırıyor.
Dünyayı kasıp kavuran Covid-19 virüsü, evrim geçirerek daha ölümcül hale geliyor. Ama üniversitelerimizi işgal eden işte bu dinci gericiler, evrim kuramına karşı savaş yürüterek İslam dünyasını ve elbette ülkemizi de her türlü tehlikeye karşı açık hale getiriyorlar.
İslam adına cahilliğin pazarlandığı işte bu zihniyet Müslümanların en büyük düşmanıdır. Bu zihniyet Müslümanları İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya, Rusya, ABD gibi Hıristiyan ülkelerin gerisinde bırakarak aslında Hıristiyan dünyasına hizmet etmiştir.
Müslümanların asıl düşmanı, Fransız Devlet Başkanı Macron değil, akılla ve bilimle savaşan bu Müslüman takımıdır.
Müslümanlar bu siyasal dincileri başlarından atmadan bu sefaletten ve kanlı kavgalardan kurtulup da ayağa kalkamayacaklardır.