Yazar İsmail Beşikçi’nin, Birgün Gazetesi’nde yayımlanan bir söyleşisine denk geldim. Söyleşinin bir bölümünde Aleviliği İslam dışı bir inanç olarak niteliyor ve Kuzey Mezopotamya kökenli olduğunu ileri sürüyor. Beşikçi, ayrıca Aleviliğin İslam’dan çok önce var olduğunu ve Ezidilik, Ehli Hak’lık ve Kakailik ile aynı çınarın dalları olarak görülmesi gerektiğini söylüyor.

Beşikçi’nin görüşleri aslında Kürt milliyetçiliği doğrultusunda bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Açıkçası bu yaklaşımın merkezinde Alevilik ya da herhangi bir inanç yer almıyor. Kürt uluslaşma hareketi yer alıyor. Milliyetçi yaklaşımların özellikle inanç konularında sağlıklı ve doğru sonuçlar vermesi pek olanaklı değildir. Çünkü milliyetçilik nesnelliği perdeliyor.

Gerçek şu ki, gerek Alevilik gerekse başka inançlar ancak milliyetçi hegemonyadan bağımsız değerlendirildiğinde özgün kimliği ile anlaşılabilir. O halde Aleviliği bu bakışla ele aldığımızda görüyoruz ki, Alevilik İslam’ın bir yorumudur. Bu yorumdaki kimi kültürel öğeleri esas alıp onu İslam dışı bir zemine oturtmaya çalışmak, gerçeğin karşıtlığını kurmaya çabalamaktır. Aynı durum İslam’ın öbür yorumları için de söz konusu olabilir. Başka bir deyişle birileri de kalkıp Sünniliği ya da Şiiliği İslam dışı bir inanç olarak analiz edebilir. Bunlar bilimsel nesnellikten ziyade öznel tutumları ifade eden inşacı tarih çalışmasının ürünleri olabilir ancak.

Ehli Haklar ve Kakailer bir yana, Ezidileri, Alevilikle ilintilendirmeye çalışmak son derece saçmadır. Kuşku yok ki her inanç saygıdeğerdir ama Ezidilik ile Alevilik arasında herhangi bir benzerlik söz konusu değildir. Ezidlik ile Alevilik arasında benzerlik olduğunu ileri sürmek Yezit ile Hz. Hüseyin’in aynı yolun yolcuları olduğunu ileri sürmek kadar akla ziyan bir savdır.

Alevilik İslam’dan önce de vardı demekle Sünnilik İslam’dan önce de vardı demek arasında gerek tarihi olarak gerekse inançsal olarak hiçbir fark yoktur. Emin olun ki, bütün inançlar kendilerinden önce de var idiler. Bu cümleden olarak yazalım ki, Sünnilik ile İslam öncesi inançlar arasında bir yığın benzerlik bulabilirsiniz. Şiilik için de aynı şey söz konusudur. O halde burada Aleviliğin nasıl bir özelliği var ki onu öbürlerinden ayırıp ötekileştirme yoluna gidiliyor?

Sözü uzatmadan gerçeği yazalım:

İslam da İslam’dan önce vardı.

Peki, Beşikçi’nin kafasında nasıl bir İslam var ki böyle akla ziyan sözler edebiliyor?

Aleviliğin bütün deyişlerinde İslam vardır, Allah vardır, Hz. Muhammed vardır, Hz. Ali vardır, On İki İmam vardır, cem vardır, semah vardır. Cemin de, semahın kökü Türkistan’dır.

Alevilik inanç olarak kaynağı Hicaz’a ve Irak’a dayanan bir İslam yorumu iken kültürel anlamda ise çeşitlilik arz eden bir yoldur. Bu çeşitliliğin içinde Türkistan vardır, Anadolu vardır, Kafkasya vardır, Balkanlar vardır.

O halde soralım:

Sayın Beşikçi, size göre İslam nedir ki Alevilik onun dışında olsun?

Hele bir İslam’dan ne anladığınızı anlatın bakalım…

Ama biz İslam’dan ne anladığımızı birkaç tümce ile anlatalım.

İslam barıştır, esenliktir, kardeşliktir.

İslam haksızlığa karşı çıkmak, zalime başkaldırmaktır.

İslam, adalettir, hakça paylaşımdır.

İslam kişinin kendisiyle, Tanrı ile ve doğa ile barışık olmasıdır.

İslam, insan haklarıdır, hayvan haklarıdır.

İslam, Emevi, Abbasî zulmüne karşı çıkıp Ehlibeyt’in hakkını savunmaktır.

İslam, Kerbela’da Hüseyin olmaktır.

İslam, Zenc ayaklanmasıdır.

İslam, Karmati direnişidir.

İslam, Pir Sultan’dır, Şeyh Bedrettin’dir, Hacı Bektaş’tır.

İslam, Ahmet Yesevi’dir.

İslam, Ebu Hanife’dir.

İslam, Hasan Sabbah gibi zalimlerin korkulu rüyası olmaktır.

İslam, Ebu Zer Gıfari’dir.

İslam, Hz. Ali’dir.

İslam, rahmet peygamberi Hz. Muhammed’dir.

İslam, Allah’tan başkasına kul olmamaktır.

O halde nasıl olur da Alevilik İslam dışı olabilir?