1987’de başlayan araştırmacı-yazarlık tutkum ile günümüze kadar on dört kitap ürettim.

1967 ve sonrasında lisedeyken Cengiz Tuncer’in Cağaloğlu’ndaki E Yayınları ofisine takılırdık. Hem yerli ve yabancı kitapların dağıtım paketlerine yardım eder, hem de yazarlar ile tanışırdık. Cengiz ağabey bana; sana da mikrobu bulaştırdım artık kurtulamazsın, diye takılırdı. Ama onun bilmediği annemin, 1950’li yıllarda Cankurtaran’da olan MEB matbaasının Milli Eğitim İstanbul Devlet Kitapları Döner Sermaye Müdürlüğünde daktilo sekreter olarak çalıştığı idi. Beni bazen ofisine götürürdü. Çok küçük olduğum için uykum gelince beni, geniş bir koltukta uyuturlardı. Meğer koltuğun sahibi Hasan Ali Ediz’miş. Onun için diğer sekreterler anneme “bu çocuk büyüyünce yazar olacak” derler, gülüşürlerdi!

Araştırmacı-yazar olmak seçimim çok yer gezmem, olayların içinde rol modellerle tanışmış olmam, asker olan ailenin bir kanadı sayesinde olayları önceden duymam ve avantajlı olmanın bilincine varmam olgusunun sonucudur. Bunun için algı mühendislerinin psikolojik savaş gereği kurmuş olduğu tuzaklara düşmeden hilelerin irdelemesini yapabiliyoruz. 1980’lerde West Point Akademisinde kotarılan komplolar manzumesini merkezinden takip ederek iz sürdüğümüzde karşımıza ABD’de İzrael Büyükelçiği yapmış Benyamin Netanyahu ve onun kurduğu Global Devlet Terörü taşeronu Jonathan Institute çıkmakta. Eski MI.6 “ıslıkçı”larının işaret ettiği bu örgütle nedense kimse ilgilenmemiş ama Sovyet gazeteci Eduard Kovalev, “Papa Suikastı” broşüründe (İtalyanca- 1985) işaret etmiş. İşte “ABD-İzrael Global Devlet Terörü-Jonathan Institute” (2010-2.Baskı/2018) kitabım böyle zuhur etti. Zionistlerin kim olduğunun irdelemesi ise doğru yapıldığında karşımıza iki grup çıkıyor: biri Semitik, diğeri Türkik. Türkikler tam bir Nazi şebekesi ve Semitikleri tasfiye ediyorlar. Kimle? Alman Nazileri ile beraber. İşte bu da “NaZionizm- İzrael’in Gizli Tarihi ve Holocaust” (2020) kitabımızı yazmamıza neden oldu. II.Dünya Savaşı Türkiye’si de içinde… Toplumsal Yayınları’nın piyasaya çıkardığı son kitabım “Hile Tapınağı-Mossad-Aman-Şinbeth- Global Mafia Trafiği” (2023) ise yazdıklarımızın ne kadar doğru ve tutarlı olduğunu kanıtlıyor. Hele güncel “Filistinli Holocaustları”, cihanşümul ve global kapitalizminin en son devlet biçimi olan emperyalist-zionist katliamların sadece komşu ülkelerin değil; bütün dünyanın mazlum emekçilerini boğazlamak için sahnelenen cinayetler olduğunu kanıtlıyor. En önemlisi global mafia trafiğinin mazlum insanları dağıtmak, morallerini bozmak, psikolojik savaş unsuru olarak bütün burjuva yasa-dışılığın kabullenirlik haline getirilerek gençliğin dejenere rol modellere medya aracılığıyla yönlendirilmesidir. Devrimle karşı-devrim son hesaplaşma evresine girdiler. Herkes tarafını seçmek zorundadır…