İçki konusu İslam tarihinin en tartışmalı konularından biridir. İçki ne demektir, hangi içkiler haram, hangileri değildir, gibi konuların sanıldığının aksine sürekli gündem olduğunu biliyoruz. Yani öyle birilerinin sandığı gibi içki konusu kesin olarak halledilmiş ve haramlığı noktasında bütün ulemanın görüş birliği içinde olduğu bir konu değildir.
Bizim toplumumuzda haram – helal meselesi noktasında bazı patolojik alanlar vardır. Söz gelimi, yalan da haramdır ama çoğu kimse yalana içki kadar tepki duymaz. Söz gelimi, kul hakkı yemek de haramdır ama yine çoğu kimse kul hakkının ihlal edilmesi noktasında içkiye gösterdiği öfke kadar bir öfke sergilemez. Örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Lakin maksat hâsıl olduğu için buna daha fazla lüzum duymuyoruz.
Ayrıca ilaveten belirtelim ki, dinsel haram ve helallerin siyasi bir mücadelede kullanılması anayasasında laik olduğu yazılı olan bir devlette son derece saçma değil midir? Bir bahs-i diğer olmakla birlikte bu hususu da herkesin idrakine bir kez daha sunmak gerektiğini düşünüyorum.
Biz şimdi içki konusuna tekrar dönüp ulemanın Kur’an’a dayanarak ne gibi fetvalar verdiğine dair bazı bilgileri nakledelim…
Öncelikle belirtelim ki, Kur’an’da içki diye bir ifade bulunmaz. Zira içki kelimesi öz Türkçedir. Oysa Kur’an Arapçadır. Arapça “şeribe” fiilinden türeme şarap sözcüğü Türkçede bir içki türü anlamına gelmek üzere kullanılmaktadır. Ancak şarap sözcüğü Arapçada neredeyse bütün içecekler için kullanılır. Türkçede kullanılan şarap sözcüğünün Kur’daki karşılığı “hamr” sözcüğüdür.
Nitekim Kur’an’da “hamr” yasaklanmıştır. Hamr’ın yasaklandığından bahseden; Dişi Sığır Bölümü 219. Söz / Bakara Suresi 219. Ayette, Sofra Bölümü 90- 91. Söz / Maide Suresi 90- 91. Ayette bu durum net bir biçimde ortaya konulmaktadır.
Ulemadan bazıları alkollü içecekleri ikiye ayırmıştır. Söz gelimi, Ebu Hanife’nin bağlı olduğu Irak fıkıh ekolünün babası ve Ebu Hanife’nin hocası Hammad Bin Ebu Süleyman’ın üstadı olan İbrahim en- Nehaî (Ölm. 714) alkollü içecekleri şöyle tasnif etmiştir:
Hamr (şarap)
Diğer sarhoş ediciler (müskirat)
Nehaî’ye göre burada söz konusu olan hamr, üzüm suyunun kaynatılması yoluyla elde edilen şaraptır. Nehaî’ye göre şarap dışındaki içkileri içenlere ancak sarhoş olmuşlarsa had cezası uygulanır. O, hadis kaynaklı, “her sarhoş eden şey haramdır” şeklindeki kuralı kabul etmez. Bu nedenle şarap dışındaki içkileri içenlerin yalnızca ta’zir cezası ile cezalandırılabileceğini savunur. Bilindiği üzere ta’zir, azarlama, uyarma demektir.
İmam – ı Azam Ebu Hanife de hamr kelimesinin örfî anlamı şarap olduğu için mutlak haramlığı yani ne miktarda içersen iç haramdır hükmünü sadece şarap için işletmiştir. Öbür alkollülerin haramlığını ise Kadınlar Bölümü 43. Sözdeki / Nisa Suresi 43. Ayetteki sarhoşluk kaydına bağlamıştır. Bunun içindir ki Ebu Hanife’ye göre şarap dışındaki içkileri içenlere, eğer sarhoş olmayacak kadar içmişlerse hadd-i şirb yani içki içme cezası uygulanamaz. Nitekim Osmanlı fetva makamı dahi bu yönde fetva vermiştir. (Yaşar Nuri Öztürk, İmamı Azam Ebu Hanife, İstanbul 2009. s. 359.)
Şarap dışındaki alkollü içeceklere “nebiz” adı da verilmektedir. Bu bağlamda bu tür içeceklere nebizgiller deniliyor. Hanefilerin en büyük üstadlarından olan İbrahim en- Nehaî bu konuda açıkça şöyle demektedir:
“Nebizi yani şarap dışındaki alkollü içkileri ancak bid’ata ve nefsinin arzusuna uyan haram ilan eder.” (Ebu Hayyan et- Tevhidî, el- Basair ve’z- Zehair, 4 /90, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s. 357)
Aynı Nehaî’ye şöyle bir soru sordular:
“Adamın biri on kadeh içti, sarhoş olmadı; onbirinci kadehte sarhoş oldu. Bu adamın durumu nedir? İçtiği tüm kadehler mi haram yoksa sadece onbirinci kadeh mi?” Yanıtı şöyle oldu: “Sadece onbirinci kadeh haramdır.” (Ebu Hayyan, aynı eser, 6/75, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, 357)
Kur’an yorumcusu sahabi İbn Abbas da aynı görüştedir. Hanefi müfessir / Kur’an yorumcusu el Cassâs, İbn Abbas’ın şunu söylediğini tefsirinde nakletmektedir:
“Sizden biriniz dokuz kadeh içip sarhoş olmasa bu ona helaldir. Onuncu kadehi içip sarhoş olsa, bu onuncu kadeh ona haramdır.” (el – Cassâs, Ahkam’ul- Kur’an, 2/463; Kal’aci, Fıkhu İbn Abbas, 129- 130, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.357)
Tabiûn kuşağının en büyük fakihlerinden olan ve Ebu Hanife’yi fıkıh ilmine yönlendiren Şa’bî, (Ölm. 721) kaynakların bildirdiğine göre nebiz içer ve satranç oynardı. Kerderî’nin Menakıbu Ebî Hanife adlı eserinin 283. Sayfasında bildiğine göre İmamı Azam Ebu Hanife şöyle naklediyor:
“Bir mesele sormak için Şa’bî’nin huzuruna gitmiştim. Baktım, önünde satranç, elinde nebiz. İçiyor ve oynuyordu.”
Irak fıkhının beşiği olan Kufe kenti sarhoş edici içkilerden olan nebizin bol tüketildiği bir şehir olarak ünlenmiştir. Kufe’de hurma nebizi, bal nebizi, incir nebizi, mısır nebizi gibi nebizler bolca tüketilirdi. (Yaşar Nuri Öztürk, age, İstanbul 2009, s. 358)
İbn Seleme, Kitabu’l- Melahi’sinde ünlü fakih Zührî’nin şu yakınmasından bahsetmektedir: “Irak’ın alkollü içkiler içme konusunda bir sakınca görmemesine karşın müzik aleyhinde bir tavır sergilemesini bir türlü anlayamıyorum.” (İbn Seleme, Kitabu’l-Melahî ve Esmâuha, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.358)
İlaveten belirtelim ki, tabiûn kuşağı fakîhi Alkame (Ölm, 681) , İmam- ı Azam Ebu Hanife’nin muarızlarından olan sûfî fakîh Süfyan es-Sevrî de nebiz içenler arasındadır. Sevrî’ye göre, nebizgilleri sarhoş olmayacak kadar içmekte dinî açıdan bir sakınca yoktur. Çağdaş fıkıh bilgini Muhammed Revvas Kal’aci, Beyrut 1990 yılı yayını Mevsüatü Fıkhı Süfyan es- Sevrî adlı yapıtında şöyle diyor:
“Bu tür alkollü içkiler konusunda Irak fukahasının tavrı budur.” (Kal’aci; Fıkhu’s-Sevrî, 162 -163, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.360)
Ebu Hanife ve diğer fakihlerin şarap dışında diğer alkollü içkiler konusundaki bu tür fetvaları, Ebu Hanife’nin fetvalarının derleyicisi ve onun öğrencisi olan İmam Muhammed eş- Şeybanî (Ölm. 804) tarafından üstadının görüşlerini anlatan yapıtlarda aynen yinelenmiştir. (el-Camiu’s-Sağir, eşribe bahsi, 385- 386)
Hanefi mezhebi fıkhının en ünlü alimlerinden olan Kur’an yorumcusu / müfessir, fakîh el – Cassâs (Ölm. 980) fıkhî bir Kur’an yorumu olan “Ahkamu’l- Kur’an” adlı yapıtında Kur’an’ın yasakladığı / haram kıldığı hamrın şarap dışındaki içkilerin adı olarak kullanılamayacağını ayrıntılandırarak ve uzun uzun savunur. (Ahkamu’l- Kur’an, 1/447-451, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.361)
Cassâs, aynı zamanda peygamberimiz Hz. Muhammed’in Veda Haccı sırasında söylediği şu sözü altını çize çize hatırlatmaktadır:
“Şarap, aynıyla (azı ve çoğu) haramdır; onun dışındaki içkiler ise sarhoş olacak kadar içilmeleri şartıyla haramdır.” (Ahkamu’l- Kur’an, 1/ 444)
Cassâs’a göre aynıyla haramlık sadece ve sadece üzümden yapılan şarap içindir. Kur’an’da geçen hamr adı, üzümden yapılan şarap dışındaki hiçbir alkollü içkiye verilemez. Onlar sarhoş olacak kadar içilmeleri halinde haram hükmü altına girerler. (Yaşar Nuri Öztürk, age, İstanbul 2009, s. 361)
Şarap dışı içkiler konusundaki bu tartışmaların Osmanlılar döneminde de yaşandığı görülmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun en uzun süre görevde kalan Şeyhülislamı olarak bilinen Çatalcalı Ali Efendi (Ölm. 1692) nebizgiller konusundaki Hanefi mezhebinin görüşlerini ünlü yapıtı Feteva’da aynen tekrar etmiştir. Sözü geçen yapıtta şöyle bir bölüm vardır:
“Vişnab dimekle maruf olup müskir olan şerbetin sekir virmeyecek miktarın telehhî kasdınsız içmek helal midir? Elcevap: İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf katlarında helaldir. İmam Muhammed katında haramdır. Fi zamanina, İmam Muhammed kavliyle fetva ihtiyar olunmuştur.” (Yaşar Nuri Öztürk, age, s. 361)
Metni günümüz Türkçesiyle bir kez daha yazalım:
“Vişnab diye bilinen sarhoş edici içkinin sarhoş etmeyecek kadarını eğlence kastı olmaksızın içmek helal midir? Yanıt: İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf’un görüşlerine göre helaldir. İmam Muhammed’e göre ise haramdır. Zamanımızda İmam Muhammed’in görüşüne göre fetva vermek yeğlenmiştir.”
İşte Ebu Hanife ve diğer bazı bilginlerin alkollü içkiler konusundaki görüşleri bu şekildedir. Ebu Hanife’nin ve diğer bilginlerin bu konudaki görüşlerinden dolayı bir hayli hücuma maruz kaldıkları bilinmektedir. İçki konusunda diğer mezheplerin hiçbirinde görülmeyen bu fetvalar, Ebu Hanife ekolünün devrim niteliğindeki farklarından biridir.
Ne var ki diğer bilginlerden ziyade İmam-ı Azam Ebu Hanife, bu fetvasından dolayı çok şiddetli saldırılara uğramıştır. İmam- ı Azam’a karşı özel bir düşmanlığın olduğu çok açık bir biçimde ortadadır. Öyle ki kendisini Hanefi olarak niteleyenler arasında bile Ebu Hanife’ye karşı gizli bir düşmanlık vardır. Nitekim imamın bu görüşünü söylediğimizde aktaran kişi olmamıza karşın bize dahi en galiz küfürler edilebilmektedir. Aslında bizim üzerimizden imama küfredilmek istendiği gayet net bir şekilde anlaşılmaktadır. İmam-ı Azam’a karşı hücum ve saldırı sebebi yapılan bir diğer konu da malumunuz, ana dilde ibadet fetvasıdır. Bu bir bahs-i diğer olduğu için burada daha fazla ele almak niyetinde değiliz. Lakin bu konuya bir başka yazımızda ayrıntılı bir biçimde değineceğiz.
İçki konusunda geliştirilen ve inatla sürdürülen Ebu Hanife düşmanlığının ibretlik bir örneği de Muhammed bin Kasım’a aittir. Şöyle diyor Muhammed bin Kasım:
“Kâbe’nin hareminde Ebu Hanife ile karşılaştım ve nebiz içmenin dindeki yerini sordum. Şu yanıtı verdi: Ondan daha alkollüsünü içmende bile sakınca yoktur. Sen bu nimetlerin şükrünü asla eda edemezsin.” (İbn ‘Adi, el- Kamil fi Zuafai’r- Rical, 8/240. Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, İstanbul 2009, s. 362)
Nebizgiller meselesi hakkında diğer mezheplerin görüşü noktasında da birkaç hususa değinme gereği duymaktayım. Bu cümleden olarak; Şafii mezhebinin imamı olan İmam Şafii ve Malikî mezhebinin fakîhlerinden olan İmam Karafî’nin görüşleri üzerinde durmak gerekiyor.
Bilindiği üzere Şafiîler genel anlayış olarak nebizgillere karşı hoşgörülü değildirler. İmam Şafiî de başlangıçta nebiz içmezdi. Ancak Abbasî halifelerinden Me’mun, çok sevdiği Şafii’ye bir söyleşi sırasında “Bunu bütün akıllı adamlar içer. Sen niye içmiyorsun?” demiş. Bunun üzerine de İmam Şafiî, bir miktar nebiz içip hoşuna gittiğini söylemiş. Söyleşi bitip ayrıldıktan sonra halife, Şafii’nin arkasından ona önemli bir miktarda nebiz göndermiş. (Kevserî, Fıkhu Ehli’l-Irak, 140. Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s. 362)
Irak fıkıh ekolünün nebiz konusundaki bu anlayışının kökleri aslında sahabe dönemine değin inmektedir. Şöyle ki, sahabi kuşağından İbn Mes’ud da nebizgiller konusunda Irak ekolünün görüşlerinin evvelce savunucuları arasındadır. (Kal’acî, İbn Mes’ud, 16, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s. 362) Bu konuda sadece İbn Mes’ud örneği kafî değildir. Hz. Ali ve halife Ömer de nebiz içenler arasındadır. (İbn Sa’d, Tabakat, 6/245, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.362)
Bu noktada Hz. Ali’den bir rivayete değinmekte fayda vardır. Buna göre Hz. Ali nebiz içen bazı kişilere kırbaç cezası vermiştir. Ancak bu, nebiz içtikleri için değil sarhoş olacak kadar içtikleri için verilmiş bir cezadır. Zaten sarhoş olmanın haram olduğu konusunda görüş birliği vardır. (Kal’acî, Mevsüatü Ali, 97-98. Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, S. 362)
İbn Sa’d’ın Tabakat’ında bildirildiğine göre halife Ömer de nebiz içen ve nebizi çok sevenlerden biridir. Hatta yaralandığında ölümünden önce; “Bana nebiz getirin, en çok sevdiğim içecek odur” demiştir. (Adı geçen eser, 3/340, 6/245) Yine İbn Sa’d’ın iddiasına göre Hz. Peygamber de nebiz içmiş ve kendisine nebiz ikram eden amcası Abbas’ı, “Çok güzel yapmışsınız, işte böyle yapın” diye takdir etmiştir. (Adı geçen eser, 4/25-26)
Peygamberimizin eşlerinden Hz. Aişe de nebiz içmiştir. Yine İbn Sa’d’ın aktardığına göre Hz. Aişe bir yerde şöyle demiştir: “Hurmayı kaplara koyup pişirir, nebiz yaparız ve onu içeriz.” (Aynı eser, 490)
Malikî fakîhi, Karafî (Ölm.1285) şimdiye değin aktardıklarımızdan çok daha şaşırtıcı bir fetva vermiştir. Ona göre, haşhaş ve afyon, şarap gibi müskir (sarhoş edici) değildir. Nebizgillerdendir. Bunları içene sarhoş olmadığı sürece namaz kılmak yasaklanamaz, had cezası uygulanamaz. (Karafî, el- Furûg, 1/377-381, Aktaran: Yaşar Nuri Öztürk, age, s.363)
Egemen İslam fıkhında şarapla birlikte bütün alkollü içeceklerin haram kabul edilmesi aslında bir kıyasa dayanmaktadır. Buna göre, Kur’an’da şarap haramdır. Şarabın haram olmasına sebep olan şey onun sarhoş edici özelliğinin bulunmasıdır. O halde sarhoş edici özelliği bulunan her şey haramdır. Lakin görüleceği üzere pek çok İslam bilgininin bu kıyası kabul etmeme yoluna yöneldiğini yukarıda açıklamaya çalıştık. Anlaşıldığı gibi bu konu, üzerinde görüş birliği olan bir konu değildir.
Hal böyle olunca sonraki dönem halkın ve ulemanın evvelkilerin fetvalarından birine uyma tercihleri İslamî bir haktır. Bu noktada hiç kimse, neden Ebu Hanife’nin ve onunla koşut görüşte olan diğer ulemanın fetvalarına uyuyorsun, diye suçlanamaz.
Allah’ın Kur’an’da açıkça haram kıldığı bir şeyin helal olduğunu iddia etmek nasıl ki kişiyi dinden çıkarırsa aynı şekilde Allah’ın açıkça haram demediği bir şeyi de haram ilan etmek de dine aykırı bir tutum olup hâşâ ilahlık taslamaktır. Kıyas metodu pek çok konuda elbette ki kullanılmaktadır. Lakin her konuda isabetli sonuçlar vermeyebilir. Bu sebeple ihtiyatlı olmak lazımdır.
Bize göre, İslamî ve Kur’anî açıdan bu konudaki gerçekler şunlardır:
Birincisi; şarap içmek haramdır. Zira şarap sarhoş edicidir. O halde aslında haram olan şey sarhoş olmaktır. İkincisi; şarap dışındaki içkileri sarhoş olmayacak kadar içmek haram değildir. Kadınlar Bölümü 43. Sözdeki / Nisa Suresi 43. Ayetteki; “Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye değin namaza yaklaşmayın…” ifadesinden bu hükmü çıkarmak olasıdır. Lakin aynı ayetten alkollü içkileri içmenin mubah olmadığını da çıkarmak mümkündür. O halde şarap dışındaki içkileri sarhoş olmayacak kadar içmek haram olmamakla birlikte kişiyi harama götürme potansiyeli bulunduğundan yani sarhoş olma ihtimali barındırdığından mekruhtur. Mekruh, hoş olmayan şey demektir.
Öte yandan egemen İslam fıkhında içki içmenin had cezası ile cezalandırılması uygulaması Kur’anî bir uygulama değildir. Kur’an’da içki içenlere şu cezayı verin, biçiminde bir ifade yoktur.
Yazıyı nihayete erdirirken gözden kaçırılmaya çalışılan bir hususa daha değinmek istiyorum.
Aslında İslam’a göre her şeyin aşırısı haramdır. Zira İslam orta yolu, dengeyi, ölçüyü esas alır. Normalde helal olan bir yiyeceği veya içeceği de aşırı şekilde yemek yahut içmek sağlık açısından zararlıdır. Bu sebeple aslolan ölçülü olmak, aşırılıktan uzak durmaktır. Her türlü yeme içme konusunda bu noktaya dikkat etmek lazımdır. İçki konusunun da bu çerçevede düşünülmesi gerekir.
Her çeşidiyle içkiden ve sigaradan bugüne kadarki bütün yaşamı boyunca uzak durmaya yüksek bir duyarlılıkla özen gösteren biri olarak alkollü içkiler üzerinden kotarılmak istenen kin, nefret, ötekileştirme, tecrit vb. çirkinliklere asla prim vermememiz gerektiğini düşünüyorum.
Anlayana sivrisinek saz…