Onu Baba İlyas olarak bildik. O Anadolu’nun ilk Türkmen ayaklanmasının öncüsü idi. Türkmenlerin Eymür boyundandı. Onunla hem soydaş hem boydaşım. O benim kök dedelerimdendir. Onu, büyük bir Türkmen önderi olarak derin bir saygı ile esenliyorum.

Kimi tarihçiler Baba İlyas’ın öncüsü olduğu 1240’taki büyük Türkmen başkaldırısını Anadolu’nun ilk Türkçü ayaklanması olarak niteliyor. Doğrudur; Babaî, başka bir deyişle Babalı Başkaldırısı bu toprakların belki de bütün bir tarihin ilk Türkçü kalkışmasıdır. Bu kalkışma, tarihin onurlu sayfalarına altın harflerle yazılmıştır. Her şeyden önce mankurtlaşmamış bütün Türkmenlerin yüreğine işlemiş bir övünç destanı olan Babalı Başkaldırısının önderi Horasanlı Baba İlyas, Anadolu Türkmen varlığının şeref burcunda dalgalanan bir bayraktır.

O, Horasanlı, başka bir deyişle Türkistanlı idi. Horasan, büyük Türkistan’ın / Türkeli’nin bir bölgesidir. Baba İlyas, Türkistan’dan Anadolu’ya akan büyük Türkmen göçü ile gelmişti. Amasya’nın Çat köyüne yerleşti. Hiçbir ücret almadan köylülerin sürülerini otlatıyordu. Eş deyişle çobanlık yapıyordu. Köylülerin verdiği yiyecekleri yerdi. Ancak az yiyordu, az uyuyordu. Kısa sürede halkın ilgisini ve sevgisini kazandı. Aslında o bir kam idi. Bir tarikata bağlı olduğu yönündeki savlar güçlü dayanaklardan yoksundur. Gerçek şu ki o, bir Türkmen babası idi. Kamlık özelliklerinin belirgin olduğu çok açık bir biçimde anlaşılıyor. Kendisini ziyarete gelenler oluyordu. Sayrıları iyileştiriyordu. Algış (dua) isteyene algış veriyordu. Geçimsiz karı kocaları barıştırıyordu.

Derken bir dergah açıyor. Dergahında Türkmen töresine uygun bir biçimde kadınlı erkekli, içkili, rakslı (semah) toplantılar düzenlemeye başlıyor. Daha o adlandırma ortaya çıkmasa da bir Kızılbaş’tı o. Ya da şöyle demek daha doğru olacaktır: Yüzyıllar sonra Erdebil’den doğacak Kızılbaşlığın habercilerindendi. Zaten bütün Türkmenlerin yaşamı Kızılbaşlık’tı. Bir Türkmen, Kızılbaş yaşamından uzaksa kimliği erimeye uğramıştır.

Baba İlyas, Anadolu’da Sünnilik dışı inançsal kimliğin en büyük kurucusu ve kuramcısıdır. Onun kuramı Türkmenlerin doğal yaşamının inançsal kimliğe bürünmesidir. Bu bürünüş sonradan Kızılbaşlık oldu, Alevilik oldu, Bektaşilik oldu…

Çat köyünde dergahını kuran Baba İlyas’ın ünü yıldırım hızıyla yayıldı. Çevresinde binlerce Türkmen toplandı. Etkisi yüz binlerce Türkmen’i kapıp kavradı. Akın akın ona geliyorlardı. O, Farslaşmış Selçuklu’nun ezdiği Türkmen kimliğinin kasırga gibi patlayan öfkesiydi. O, beklenen kurtarıcıydı. Baba İlyas donunda görünen bir Gök Börü idi…

Kimi kaynakların aktardığına göre Türkmenler ona eren dedi, mehdi dedi, Tanrı dostu dedi, hatta resul dedi. Resul, Tanrı elçisi demekti. Bu resullük klasik peygamberlik anlamında değildi, beklenen önder anlamındaydı. Bir tür veliyullah idi o...

Ancak karşıtları ve sömürgen Selçuklu egemenleri onu, peygamberlik savında bulunmakla suçladı. Peygamberlik savladığı yönündeki bilgiler; Ebülferec İbnü’l- İbrî ve Saint Quentin’li Simon’un aktardıklarına dayanmaktadır. Ne var ki Ahmet Yaşar ocak “Babaîler İsyanı” adlı kitabında, “Mir’atü’z- Zaman” ve “Tarihü’l- İslam” adlı iki Arap kaynağından aktarımla ona yalnızca veliyullah denildiğini belirtir. Öte yandan Selçuklu tarihçisi Fars kökenli İbn Bibi de, Baba İlyas’ı suçlayanlardan biridir. O Selçuklu’nun övücüsü, Türkmenlerin de yericisi idi. O sırada Selçuklu’nun başında 2. Gıyasettin Keyhüsrev vardı. Selçuklu aslında tam bir Fars devleti gibi idi. Türkler kursa da devleti Farslar ele geçirmişti. Selçuklu’nun resmi dili de Farsça idi. Türk dilinin ve Türk kimliğinin Selçuklu için pek fazla bir anlamı yoktu. Zaman zaman Türk bilinci egemen olsa da çoğunlukla Farslık öndeydi.

Büyük Türkmen başkaldırısı 1240 yılında gerçekleşti. Bu, bir Türkmen kasırgasıydı aslında. Bir yanda Türkmenler, öbür yanda Farslaşmış Selçuklu ordusu… Selçuklu ordusu çoğunlukla Kürtlerden, Araplardan, Farslardan, Gürcülerden ve Franklardan oluşuyordu.

1240 yılının güzünde 2. Gıyasettin Keyhüsrev’in askerleri Baba İlyas’ın bulunduğu Çat köyünü bastı. Baba İlyas Amasya’ya geçti. Büyük Türkmen önderi Baba İlyas’ın etkisi yalnızca Amasya’yı değil Çorum, Tokat, Sivas ve Bozok yörelerini de iyice sarmıştı. On binlerce yanlısı olan Baba İlyas Amasya’da Selçuklu’nun yağmacı ve talancı ordusuna karşı yiğitçe direndi. Selçuklu ordusu Amasya’yı kuşatma altına aldı. Baba İlyas, Ebuülferec’e göre çatışmalar sırasında şehit düştü. Kimileri yakalandığı ve daha sonra Selçuklu’nun hain komutanı Armağanşah tarafından asılarak katledildiğini aktarır. Sözgelimi İbn Bibi, Baba İlyas’ın asılarak öldürüldüğünü ileri sürer.

Amasya kuşatıldığında Kefersud bölgesinde bulunan Baba İshak, Baba İlyas’ın bağlılarındandı. Baba İshak, vergi toplayıcılarıyla giriştiği bir tartışmayı ileri sürerek kendisiyle birlikte davranan Türkmen topluluklarla birlikte ayaklandı. Ayaklananlar kısa sürede Adıyaman, Gerger ve Kahta’yı ele geçirerek Malatya üzerine yürümeye başladı. Selçukluların Malatya valisi Muzafferüddin Alişir, kendi garnizonunun yetersiz olduğunu anlayarak şehirden topladığı gönüllülerle Malatya dışına çıktı ve Babaîleri orada karşıladı. Büyük bir bozguna uğrayarak şehre sığındı. Kürtlerden asker bulmaya çalıştı ancak bulduğu destek de onu kurtaramadı. Türkmen ordusu Elbistan’daki ikinci savaşta da Selçukluları bozguna uğrattı.

Türkmen ordusu, erkek, kadın ve çocuklardan oluşan büyük bir topluluk olarak Amasya’ya doğru ilerlemeyi sürdürdü. Yol boyunca kendilerine katılan Türkmen göçebe ve köylülerle birlikte çığ gibi büyüdüler. Bu arada Sivas’a gönderilen büyük bir Türkmen topluluğu şehri ele geçirmeyi başardı.

Amasya’ya iyice yaklaştıklarında Selçuklu sultanı 2. Gıyasettin Keyhüsrev Konya’yı güvenli görmeyerek ailesini ve hazinesini alıp Kubadabad Sarayı’na kaçtı. Keyhüsrev, Atebek Mübarizeddin Armağanşah komutasında büyük bir orduyu Babaîlerin üzerine gönderdi. Baba İshak’ın önderliğindeki Türkmenler Amasya’ya yetişemeden devşirme Selçuklu ordusu Amasya’ya geldi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Selçuklular şehri ele geçirdi. Baba İlyas’ı ve binlerce Türkmen’i katletti. Bir aktarıma göre Armağanşah, Baba İlyas’ın cesedini de parçalattı. Türkmenler geceleyin Baba İlyas’ın cenazesini alıp Amasya yakınlarında bir yerde toprağa verdi. Baba İlyas’ın mezarı ve türbesi Amaya’nın İlyas Köyü’ndedir. Ancak kimileri Baba’nın başka bir yere gömüldüğünü ileri sürmektedirler. Bu yerin de Ambarlı Evliya Türbesi denilen ve Şeyh Garik konumunda bulunan bir yer olduğu belirtilmektedir. Ahmet Yaşar Ocak’ın aktardığı bilgi bu yöndedir. Ancak İlyas Köyündeki türbenin Baba İlyas’ın gerçek türbesi olduğu yönündeki düşünce daha egemendir. Bu türbeye Sarılık Evliyası Türbesi de deniliyor.

Baba İlyas’ın hunharca katledilip şehit edilmesinden kısa bir süre sonra Amasya önlerine gelen Babalı Türkmenler, Baba İshak önderliğinde bir utku daha kazandılar. Selçuklu ordusunu bir kez daha bozguna uğrattılar. Baba İlyas’ı idam eden Armağanşah yakalanıp idam edildi. Baba İshak, Baba İlyas’ın bağlılarındandı. Bu arada kimi tarihsel kaynaklarda, Babalılar Türkmen başkaldırısına Hacı Bektaş Veli ile kardeşi Menteş’in de katıldığı ve Menteş’in bu ayaklanma sırasında şehit olduğu yönünde bilgiler yer almaktadır.

Amasya’da devşirme Selçuklu ordusunu bozguna uğratan Türkmen ordusu yönünü Konya’ya çevirdi. Erzurum sınır boylarından kendilerini karşılaması için getirtilen bir Selçuklu ordusunu daha Kayseri yakınlarından darmadağın eden Babalı Türkmen ordusu Kırşehir’e doğru ilerlemesini sürdürdü.

Büyük Türkmen toplulukları bütün varlıklarıyla gelip Kırşehir yakınlarındaki Malya Ovası’nda konakladılar. Malya Ovası’nda kopacak kıyamet yaklaşıyordu…

Emir Necmettin komutasındaki Selçuklu ordusu Malya Ovası’na doğru ilerledi. Orduda paralı Hıristiyan Frank askerleri, Farslar, Araplar, Kürtler ve Gürcüler de yer alıyordu.

1240 yılı Kasım ayında Malya Ovası’nda büyük çatışma başladı. Türkmenler 6 bin kişiydi. Hepsi savaşçı değildi. Aralarında kadınlar ve çocuklar da vardı. Selçuklu ordusu 60 bin kişiydi. Ordudaki Hıristiyan askerler Türkmenlere saldırırken dişlerini gıcırdatıp yüzlerine haç işareti yapıyorlardı. 60 bin kişilik katliam ordusu birkaç saat içinde binlerce Türkmen’i kılıçtan geçirdi. Anadolu toprakları o güne değin gördüğü en büyük katliamı yaşamıştı. Türkmenler kadın, erkek, çoluk, çocuk topluca katledildi. Baba İshak da burada katledildi.

Selçuklular, Türkmenleri Frank, Fars, Gürcü, Arap ve Kürtlere katlettirmişlerdi.

Geriye bugün bile hala duyduğumuz bir ürpertici Türkmen çığlığı kaldı. Ben o çığlığı sürekli duyanlardanım.

Türkmenlik davası bitmedi.

O günden bugüne değin sürdü, sürüyor, sürecek.

Hacı Bektaş’larla, Ahi Evran’larla, Yunus’larla, Şeyh Bedrettin’lerle, Bozoklu Celal’lerle, Pir Sultan’larla, Şah Kulu’larla, Şah Hataî’lerle ve elbette Mustafa Kemal’lerle…

Selçuklular, Babalı ayaklanmasına destek verdikleri için çok sayıda Ahi’yi de tutuklattı. Tutuklananlar arasında Ahi Evran da vardı.

Tarihjsel kaynakların aktardığı bilgilere göre Baba İlyas’ın gerçekte yarı Tengrici, yarı Müslüman bir kişilik olduğu anlaşılıyor.

Baba İlyas Anadolu Türkmen kimliğinin deyim yerindeyse kurucu atalarından biridir. O, Kızılbaşlığın da kök atalarındandır.

Baba İlyas’ın Sultan 1. Alaaddin ile iyi ilişkilere sahip olduğu hatta sultanın kendisine Kayseri kadılığını verdiği de ileri sürülmektedir. Ancak buna katılmayan tarihçiler de var.

Baba İlyas için sonsuzluğun babası anlamına gelmek üzere Arapça olarak “Ebu’l- Bekâ “ da denilmiştir.

Dönemin resmi devlet tarihçileri 1240’taki büyük Türkmen başkaldırısı üzerinden Türkmenler için şu nitelemeleri yaptılar:

Etrak-ı bîdîyn (Dinsiz Türkler)

Babaiyan- ı Haricî (Harici Babalılar)

Tapdukiyan-ı Mübahî (Her kötülüğü geçerli gören Tapduklular)

Babalı Türkmen başkaldırısının kökleri gerçekte 1153’teki büyük Oğuz Başkaldırısına dayanır. O başkaldırı ile Babalı Başkaldırısı benzer nedenlerden kaynaklanır. Her iki başkaldırı da devletin Türklere yabancılaşıp Farslaşması sonucu patlak verdi. Selçuklu Sultanı Sencer, devşirme memurlarının etkisiyle Oğuzlarla savaşmak zorunda kaldı. Selçuklu’ya egemen olan devşirme memurlar, vergi toplama sırasında Oğuzları / Türkmenleri aşağıladı. Oysa onlar devletin dayandığı temeldi. Ancak aşağılanmaya maruz kaldılar. Oğuzlar vergi vermeyi reddetti. Vergi toplayıcısını öldürdü. Sencer Oğuzların üzerine yürüdü. Oğuzlar Sencer’den özür diledi ama Sencer yine devşirmelerin etkisiyle Oğuzlara saldırmaktan geri durmadı. Savaşı Oğuzlar kazandı. Sencer’i tutsak aldılar. Sencer 3 yıl tutsak kaldı. Sonra kurtuldu ama devlet yıkılış sürecine girdi. Ve bir süre sonra Büyük Selçuklu İmparatorluğu dağıldı.

Selçuklu’nun yaptığı aynı yanlışı yani Türk’e / Türkmen’e yabancılaşma hatasını Anadolu Selçuklu devleti de yaptı. Devlete yine başta Farslar olmak üzere devşirmeler egemen oldu. Ve böylece Türkmenler yine ayaklandı. Kurdukları devleti yıkarak yenisini kurma iradesiyle başkaldırdılar. İşte Babalı Türkmen Başkaldırısı tam da bundan ötürü yaşandı. Baba İlyas Türkmen öfkesinin bir yanardağ olup patlamasına öncülük eden kahraman dedemizdir.

Büyük Türkmen önderi Baba İlyas ve Anadolu’da yüzyıllar boyunca süren şanlı Türkmen kalkışmaları için nice sözler edildi, nice şiirler yazıldı.

Sözlerimizi Baba İlyas’a, Babalı Türkmen başkaldırısına ve ardından Anadolu’da yüzyıllardır süren Türkmen direnişine ilişkin Hanifi Altaş’ça yazılmış ve Yeni Hayat Dergisi’nin Nisan 1996 Sayısında yayımlanmış etkileyici bir şiirle sona erdirelim:

BAŞKALDIRI SAZ!

Mızrap dokundukça bam tellerine,
Erir usul usul yürek yağımız
Dört nala at sürer Türk ellerine
Pusatlanır yine deli çağımız...

Yaslanır bir dağa, bir şahdağımız
Köroğlu nam, şanlı el dayağımız
Kavga zamanına daha varken az
Çıkarır kınından söz kılıncını
Doruklarda yüzer ses bayrağımız
Dağlarda ün verir, ün alır ondan
İsyan perdesinde gezinir son kez
"Demirc'oğlu, Kiziroğlu, Han Ayvaz!.."
Bu saz başkaldırı, başkaldırı saz!

***
Devşirme zulmüne uğrak olanda
Türkmen yiğitleri yığnak olanda
Göğe iki mızrak kalkar tuğumuz
Bir safta toplanır var ü yoğumuz
Ve hatta karımız ve çocuğumuz
Gireriz hep birden kanlı güreşe;
"Ya devlet başadır ya kuzgun leşe!..."

Varmadan el kabzasına kılıncın
Görülmez hesabı yüz yıllık hıncın
Gök ekinler gibi biçilsek de biz;
Amasya'da yine kıyam et bu yaz!
"İriş Dede Sultan, Hey Baba İlyas!.."
Bu saz başkaldırı, başkaldırı saz!

***
Celallenir Yozgat Bozok yakası
Teslim alır dağlarını bir Celal
Çıkar da bir kalmış yiğit arkası
Patlar şu bozkırda kanlı ihtilal
İsyanımız büyür, ünümüz büyür...

Kesildikçe başlar, başlar yenisi
Kopardıkça biter, biter kökümüz
Yarınımız büyür, dünümüz büyür
Sardıkça gökleri bizim türkümüz
Aşağılık bir kin kanına yürür
Boğar sabileri Hırvat canisi
Bilir ki oldukça bu saz, bu avaz
"Hayy! Celalileri şevke getürür!..."
Bu saz başkaldırı, başkaldırı saz!

***

Yine konar göçer Avşar illeri
Yeter ki çağırsın Türkü dilleri
Altımızda bidev atlar var iken
Yakınlarız nice uzak yolları
Soyumuzu kurutmağa and içmiş
Osmanlının soyu bozuk kulları!

Sazın tellerinde söz bileriz biz
Bire karşı elli yüz dileriz biz
Geçit vermez karlı dağlar başında
Ferman dinlemeyiz, saz dinleriz biz!
Şarkıda, gazelde bulamayız haz
Türküde buluruz Türk'ün kendini
"Ne Kudüs ne Yemen ne Mekke, Hicaz.."
Bu saz başkaldırı, BAŞKALDIRI SAZ!

Başta Baba İlyas ve Baba İshak olmak üzere yüzyıllar boyunca süren tarihsel Türkmen direnişlerinde can verip şehit olan bütün dedelerimize, atalarımıza bin saygı, bin sevgi olsun.

İriş dede sultan, hey Baba İlyas!

Amasya’da yine kıyam et bu yaz!