Eskiden her evde bir içme  su küpü bulunurdu. Sırlanmamış seramik idi. Daha çok toprak veya bez üstüne oturtularak sızdırmaya karşı önlem alınırdı. En çok üç gün arayla boşaltılır, içi yıkanırdı. Çünkü süre uzun olursa, hem yosun başlardı. Hem de su acır ve kurtlanırdı. O nedenle sıklıkla su yenilenirdi.

      Demokrasi de su küpü gibidir. İktidara sandıkla taşınan yöneticiler, orada uzun süre kalırsa suyun yosun bağlaması, acıması ve kurtlanması gibi durumlar oluşur. En bariz örneği; Türkiye’de uzun süre iktidarda kalan yönetimin düştüğü durumdur. Yöneticiler hem güç sarhoşu oldular. Hem denetimsizlik yarattılar. Hem çeşitli a yasal durumların oluşmasına yol açtılar. Oysa iktidar sıklıkla değişmiş olsaydı, küpteki su bu denli acılaşır mıydı?

       Demokrasilerde küpü (yani iktidarı) sıklıkla değiştirmenin, yıkamanın, yeni yöneticilerle reorganize etmenin ne denli bir fazilet olduğu, pratikten anlaşılıyor. 

******

       Son iki aydır Türkiye’de küpün ne çok kirlendiği ortaya çıktı. Çünkü gündemi, “organize suç örgütü” lideri ile “kara para aklama” aktörleri oluşturuyor. “İtibardan tasarruf olmaz” anlayışındaki yöneticilerimiz sayesinde Türkiye’nin yurtdışı itibarı alabildiğine yükseliyor (!)

      Sedat Peker’in seri videoları (9 adet) ve çok sayıdaki  tivitleri ile siyasetçi, işadamı, emniyet ve basın dünyasını 7.5 şiddetinde sarsıyor: Tosuncuk (Mehmet Aydın), A. Çakıcı, Peker, SBK, Karaca, V. Ateş… vs ile uluslar arasında itibar; küpteki su gibi acılaştı! Öyle ki;

      AB’nin organlarından OLAF (Euroepan Anti-Fraud Office); 15 Aralık 2020 günlü bülteninde Türkiye’yi “suçüstü” yaptığını;[1] 140 ton el dezenfektene el koyduğunu açıklamıştı. Çünkü içeriğinde “etanol” yerine sağlığa zararlı olan “methanol” bulmuş. Bu ürün;  Türk-Amerikan İş adamları Derneği (TABA-Amcham) eski başkanı olan Ali Osman’ın “TİS San. Tic. Şti.” tarafından ihraç edilmiş.   

    İngiltere merkezli yayın yapan BBC News de, OLAF’dan önce, 23 Ekim 2020’de “virapol el dezenfektenin” İrlanda güvenlik birimlerince geri çağrıldığını yazmıştı.

    Ağustos 2020’de de İrlanda ile Danimarka’da “virapol” araştırılmaya başlanmış.

    Oysa Türkiye “İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu” (TİCK)  listesinde böyle bir ürüne yer verilmemişti.

    Gümrük Bölge Müdürlüğü eski çalışanlarından olan ve “TİS Sanayi ve Dış Ticaret Şirketi” sahibi Süleyman Ecevit Sanlı ise; olayın ortaya çıkması üzerine TİS ile olan sözleşmesini iptal etmiş. OLAF’a göre ilk gümrükleme 22 Mayıs 2020 günü 151 ton olarak yapılmış. 2 Ekim’de İrlanda “Virpro Eu Brand Attaction Limited Şirketi”ne 23 ton; Danimarka’ya da 7.5 ton, aralık ayında da Libya’ya 22 ton ihraç edilmiş.

     İhraç edilen bu ürünün ruhsatsız olduğu anlaşılmış ve yine OLAF’a göre ihraç toplamı 140 değil, 1000 tondur.

     OLAF, Covid-19 ile ilgili olarak yasal olmayan ürün satan 900 şirket saptamış. Bu mücadelede Türkiye kökenli 6 bin litrelik dezenfektana Danimarka’da el koymuştur.

     Bütün bunlar olurken, Türkiye “Sağlık” ile “Ticaret” bakanlıklarından bir tepki olmamıştır.

     Kendi şirketine dezenfektan satan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın yerine gelen Mehmet Muş ise
 hala “durumu araştırıyor” imiş! 

******

      . Bir başka acımışlık; taa 1 Ağustos 2018’de ABD’nin Utah Eyaleti savcılığı, “dolandırıcılık ve kara para aklama” ile mücadele gerekçesiyle 5 kişi için iddianame düzenlemiş olmasıdır. Suçlananlar;  Jakop Kingston, İsaiah Kingston, Racel Kingston, Sally Kingstorn ve Levon Termendhzyan adlı kişilerdir.

     Bunlardan bize ne denebilir.

      Ne yazık ki bunların kimisi Türk vatandaşı ve kimisi  başka Türk vatandaşlarıyla işbirliği yaparak Amerikan maliyesini dolandırmış.

      Utah savcılığına 6 Şubat 2020 günü verdiği ifadesinde J. Kingson; Levon aracılığıyla Türkiye

 Cumhurbaşkanı ile tanıştığını söyler. 10 Şubat günü ise, Türkiye’ye seyahata devam ettiğini, BM Haftası’nda Sezgin Baran Korkmaz ve Levon Termedhzyan ile birlikte Türkiye Cumhurbaşkanı ile tokalaştıklarını, fotoğraf çektirdiklerini belirtmiş. Gerçekten de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Reep T. Erdoğan, 19-22 Eylül 2016 tarihinde BM’in New York’taki toplantısına katılmıştı. Asıl amaç,  19 Mart 2016’da yakalanan Reza Zarab ve FETÖ’nün “15 Temmuz” ihaneti konularıdır. Nitekim Erdoğan; BM toplantısında bütün katılımcılara şu uyarıda bulunmuş: “Bu terör örgütü, 170 devlet için bir güvenlik sorunudur; tecrübeyle sabittir ki FETÖ ile mücadele etmezseniz yarın çok geç olabilir…” demişti.

     Bu süreçte Erdoğan, New York Peninsula otelinde; Jakob Kingston, Levon Termendzhyan, Sezgin Baran Korkmaz üçlüsünü kabul eder. Görüşmeyi sağlayan kişi ise; “Türkiye Başbakanlık Yatırım Destek Ajansı” başındaki Arda Ermut’dur.

     Arda Ermut’un bu görüşmeden 10 gün önce -10 Temmuz 2016’da- New York gazetelerinde Sezgin B. Korkmaz ile el sıkıştığı fotoğrafı yayınlanmıştı. Bunun nedeni; SBK’nın “ABD Yenilenebilir Enerji Gurup Şirketi”nin Türkiye’de 950 milyon dolarlık yatırım yapacağını belirten haber idi.

     Utah savcılığının dava konusu ise, Kingston kardeşler ile SBK’nın işbirliği ve dolandırıcılık yaptıkları, kara para akladıkları iddiasıdır. Bağlantıları saptamaya çalışır. Eski gizli servis çalışanı olan Levon Termendzyan da ifadesinde; Erdoğan’la görüşmenin “güvenlik sağlamak için” olduğunu söylemiş. Erdoğan’ın korunmasına yardımcı olmak için FBİ’den Mc Dyre’den yardım istemiştir.[2]

******       

       . Kuşkusuz Sezgin Baran Korkmaz; ABD için ikinci bir Reza Zarrab’dır.

         Çünkü 2013 yılında Fetö-Savcı-Polis operasyonu ile 17-25 Aralık olayı patlak verdi. Zerrab ile “Bakan çocukları”[3] kara para aklama ve rüşvet gerekçesiyle 72 saat tutuklandı. Bu olayla ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun Türkiye’den delindiği dünya gündemine girmeye; 2016’da da kanıtlanmaya başlandı!

     Ambargonun delinmesine araç olan Bora-Jet’in 2014 yılındaki sahibi Yalçın Ayaslı’dır. Ki Sezgin Baran Korkmaz daha ortalıkta yoktur.  Bora-Jet’in yönetim kurulu üyesi ve Ayaslı’nın muteberi olan Zahide Üner talimatlarıyla Tahran Ofisiyle Şirket ilişkisi sağlanmış. Zaten kendisi de “açıktan ödeme” yapılmasını şirketin Amerikan sermayeli olmasına bağlamıştır.

    “Açıktan,” yani elden ödeme yapıldığı ise; Sedat Peker’in videoları ile açığa çıktı!

    Aynı zamanda ABD vatandaşı olan ve orada yaşayan Yalçın Ayaslı’nın uçan kuş (Bora-Jet) ile İran’la olan ilgisi; acaba ABD-CİA’dan gizli olabilir mi?

     Keza CİA kontrolündeki FETÖ’nün güvenilir adamı olan diğer yönetim kurulu üyesi de, aynı zamanda tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’ın avukatıdır. Ancak SBK yurt dışına gitmeden önce İstanbul’da gözaltına alındığında avukatlığından istifa eder. Fakat ardından emniyet Müdürlüğü’ne giderek SBK ile görüşür. “Seninle ilgili dosyayı yürüten savcılar ve polisler benim abilerimdir. Arada kalıyorum. Bu yüzden avukatlığını yapamayacağım” der. Sonra da Emniyet’in “anlaşmalı” avukatı olur. Cezaevine giderek SBK’yı ziyaret eder: “Senin böbreklerinde sorun var, cezaevinde tedavi olamazsın: 1 numaranın haberi var, ondan talimatları alıyorum. Bunlar yakından gidecek, kendini kurtar” diyerek akıl verir (bundan sonra SBK tahliye olur, Bakan ile görüşür, ertesi gün yurt dışına gider).

        Bunlara rağmen Yalçın Ayaslı hala flu olarak duruyor!

******

        Bütün bu gelişmeler olurken; “şahsım devleti;” hala “itibardan tasarruf olmaz” anlayıştadır.

        Onlarca muteber partili bürokratın 2 ile 11 adet maaş aldığı bu ülkede, işsizler ordusu, mutfak ve pazarlarda yangınlar büyüyor. Alnı “secde gören” anlayışlı dinci yönetim döneminde çift haneli enflasyon ile mücadele için “först leydi”nin önerdiği çözüm ise, açlık sınırındaki yurttaşlara “porsiyonları küçültün” demesi ve 300 odalı yazlık sarayın hizmete sokulduğu haberinin duyurulmasıdir.

       Ama kendi parasıyla 1930’da Japonya’da yaptırdığı cami ile dünyada her sabah ezanın ilk okunmasını sağlayan Atatürk’ün Cumhuriyetini az itibarlı gösterenlerin getirdikleri düzey; iç acıtıyor!

     Bir aydan fazla süredir hiçbir olayı soruşturma gereği duymamış adalet teşkilatın başı; AYM Başkanı Zühtü Arslan; daha yeni bir gerçeği vurgulayabildi. Ankara’daki bir sempozyumda; “yargı mensuplarının şiarı akıl, ahlak ve adalet olmalıdır. Aklını kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altında kalmaya mahkumdur. Vesayet altındaki yapısal akıl ise, adaleti asla tesis edemez” dedi.

    Ay bacayı; atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra!

    Bu; dünyada itibarı sarsılan Türkiye’ye eski onurlu halini geri getirmeye yeterli olur mu?

    Gereğinde fazla küpte kalmış suyun acılığını giderir mi?

    Sedat Peker’in tartışmalara yol açan aşağıda-vidyo iddialarını geçersiz kılar mi?

  1. “İçişleri Bakanının oğlu üzerinden çok sayıda operasyon” yapıldığını,
  2. Bakanın “aynı gün SBK ile iki kez” görüştüğü ve inan Kıraç’tan “4o milyon dolar alacağından vaz geç, yurt dışına git” dediği,
  3.  SBK’nın “çok sayıda” siyasetçiye, işadamına, yargı ve emniyet mensuplarına “rüşvet” verdiği,
  4. Devlet içindeki “bir kliğin” gazeteci V. Ateş aracılığıyla “10 milyon avro” istediği,
  5. İktidar partisinin makbulü olan C. Ekşioğlu’nun “İsrail’den 3 milyon dolara aldığı istihbarat yazılımını devlete 50 milyon dolara” sattığı,   
  6. Özışık soyadlı internetci kardeşlerin “Bakan ile Peker arasında aracı” olduklarını,
  7. Ekşioğlu’nun İçişleri Bakanına “FETÖ dosyası olanları” aklattığını, “yüklü para vermeyenlerin” mallarına “çöküldüğü”,
  8. ABD’nin “kara para aklayan” olarak aradığı SBK tutukluluğunun ve yurt dışına çıkma yasağının “hızla kaldırıldığı” ve “yurt dışına gitmesi” sağlandığı,
  9. Venezuela ile Türkiye arasında “uyuşturucu ticareti” olduğu, eski Başbakanlardan birinin “oğlunun da işin içinde” olduğu,
  10. Eski içişleri bakanlarından birinin ”SBK’nın Yalıkavak Marinasına çöktüğü” SBK otelinin “iktidar partisi ile adalet ve emniyet mensupları” için “kamp yeri” halini aldığı,

     Öne sürüyor. Bu iddialar karşısında ana muhalefet lideri haklı olarak tepki gösterdi. Fakat iktidar partisi genel başkanı, ana muhalefet parti başkanına hem ağır hakaret etti, hem dava ederek baskın çıktı, hem TMM’e fezleke sevk ettirdi. Böylece baskı kurup gündem değiştirmeye çalıştı.

     Bu mudur devlet itibarını yükseltmek?

 

[1] Serpil Yılmaz, 1.7.2021)

[2] 1 Temmuz 2021 Soner Yalçın

[3]  30.7.2021 Soner Yalçın