DİN İLE İLK SANATÇI

İnsan evladı, ilk günden itibaren kainatın ve kendisinin nasıl var olduğunu merak etmiş; araştırmıştır.

Araştırmalar; varsayımlara dayalı felsefe şeklinde yürümüştür.

Yaratılış ve din kavramları, ilk kez Hinduizm’le ortaya çıkmıştır. Sanskritce yazılmış olan “Veida” ve “Upanishads” adlı Hint dini kitaplar, tarihteki ilk kutsal kitaplardır.

Hinduizm dinine göre ilk insan; Adimo ile Prokrit çiftidir. İbrani dinlerde Adem ile Hava olur.

Budizm ve Brahmanizm’den sonra çeşitli çok tanrılı dinler olduğu bilinmektedir. Sonuncu ve mütekamil inanç ise İbrani dinler ile sonuncusu olan İslam kabul edilir.

Musevi, İsevi ve Muhammedi inançlar, İbrani olarak ifade edilmiştir. Bunlardan biri olan İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’a göre de ilk insan; balçıktan yaratılan Adem’dir. Yüce yaratıcı onu, kendisine halife olarak tanımlamıştır. Kaburgasından da Havva’yı yaratmıştır. Bu nedenle “ilk insan” ve “insanların babası” olarak anılır. Ama ona ne bir “suhuf” ve ne de bir “kutsal kitap” verilmemiştir. Eşi Hava tarafından kandırıldığı için yaratanın emrine uymama suçu işlemiş. Cennetten kovulduktan sonra da oğlu Kabil’in “Hak Yol”dan sapmasını önleyememiştir.

İsevi inançta da aynı gerekçeyle Havva, Şeytan’a uyduğu ve Adem’i Tanrı emrine uymamaya özendirdiği için “ilk günah işleyen” olarak ifade edilir. Bu günah yüzünden ölümsüz olan insan, ölümlü olmakla cezalandırılmış. Ademinsan evlatlarının bu günahtan kurtulması için İsa peygamber kurban olmuş; kefaret ödemiştir.

“Tek Tanrı” inançlı İbrani dinlerin kutsal kitaplarına göre Allah’a ilk isyan eden; melek olarak yaratılmış olan “iblisşeytan”dır. Ama ilk isyan eden insan ise, hz. Adem’dir (Taha120- 121). Allah onun tövbesini (Taha 122) kabul eder, fakat cennette tutmaz. Tövbe etmeyen melek ise, Şeytan (sad 71-82) olarak ve insan olan hz. Adem ile cennetten kovarak cezalandırır.

Hal bu iken, durumu şarkı ve türkü ile ifade etmek suç olarak görülüyor; neden?

***

“Açılım” sürecinde hükümete destek veren “serçe” lakaplı sanatçı (Sezen Aksu); yere göğe sığdırılmıyordu. Çünkü FETÖ’nün İzmir’deki koleji müdürünün kızıydı. Ve teröristlerle masaya oturan, pazarlık yapan bir politikanın uygunluğu konusunda açıklamalar yapıyordu.

Bugün ise; 2017 yılında müzisyen Yaşar Gaga ile çıkardığı “Şahane Bir Şey Yaşamak” şarkısı öne sürülerek linç edilmeye çalışılıyor.

Demek ki bugünkü faydacılıkpragmatizm, bunu gerektiriyormuş.

5 yıl önce “binmişiz bir alametegidiyoruz kıyameteselam söyleyin}o cahil Hava ile Adem’e” diyen şarkı gündeme getirilmiş. Kılıçla Muhammedi mimbere çıkıp lanet okumaktan sonra; bu kez de Muhammedi mabette “dili koparmak” tehditi savruluyor.

Hükümet olanlar; emperyal devletlerin bir zamanlar sürdüğü “soğuk savaşı” gerilimi, demokratik rejimin canına okumak niyetiyle sürdürülüyor! Amaç halkın refah ve huzuru eğil; bir orta çağ anlayışının iktidar olmasını sağlamak olmuş.

Anlaşılan o ki; Allah’n verdiği akla rağmen yönetimi yüzüne gözüne bulaştıran siyasal yöneticiler, dini istismar etmenin yeni taktiğiyle zevahiri kurtarmak istiyor.

Çünkü ekonomik dar boğaz nedeniyle mutfak ve çarşıdaki yangınlarla kavrulan insanların dikkatleri dini istismarlar, saptırmalar ve iftiralar ile gündem dışına çıkarılmaya çalışılıyor.

Oysa gündem ne denli değiştirilmek, ve hayali düşman yaratılmak istense de; enflasyon yangınının alevleri mideleri yakıyor.

Doların iki ayda 8 liradan 14 ve bir haftada 18 liraya çıkmasından yerinmeyenler; “dış güç” (swap) desteğiyle bir gecede 14 liraya dönmeyi; halka “başarı” olarak yutturuyorlar. Sekiz liradan on dört liraya çıkarma başarısızlığını unutturuyorlar.

Yüce yaratıcının mescitleri bile “drar mescidi” haline getirilmeye çalışılsa da; gerçek müminler artık işi fark ediyor.

***

TAPINAK İLE SARAY

Yaratılışı merak edip araştıran “insanadem” evladı, batarak yok olduğu sanılan Atlantis’den sonra; M.Ö. 5000’lerde Mezopotamya’da kanıtlar bulmaya ve bırakmaya başlamıştır. Gerçi arkeolojinin yeni buluntusuna göre M.Ö. 8000 yıl önceki Göbeklitepe olduğu anlaşılmıştır. Ama Mezopotamya’da bulunan tabletler; hala yaratılış, tanrı, inanç, tapınak, hukuk konularında tarihe ışık tutan yazılı belgeleri oluşturuyor.

Mezopotamya’nın kadim halkı ve uygarlığı, Sümerler (kara kafalı, su adamı) ile başlar. Kent devletçikleri, M.Ö 2000’ler sonrasında imparatorluk halini almıştır. Ur hanedanlığının MÖ 2020’de yıkılması üzerine oluşan istikrarsızlık ortamında; Kuzeyde Asur, güneyde Babil krallıkları ortaya çıkmıştır. Atlantis kültünün ortaya çıktığı sanılan Mısır uygarlığını bile etkilemiştir.

Fravunlardan önce, Mezopotamya kralları kendilerini tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak tanımlamıştır. Çünkü Gökteki tanrılar krallığı; tanrılar arası savaş sonucu yere indirilmiştir.

Hz. Musa efsanesinden 1500 yıl önce (MÖ 2637-25829, Sümer Babil’inde Sargon-1 efsanesi inandırıcı olmuştur. Gizlice Sargon’u doğuran annesi (İnanna tapınağı hizmetçilerinden), onu sepet içinde Fırat sularına bırakmış. Bir bostancı bulmuş, büyütmüş, çoban yapmış. Sonra da tanrı Asur yardımıyla, Ur-Zababa’yı devirmiş; kral-tanrı olmuş…

Mezopotamya’da insanlar kendilerine ev yapmaya başladıklarından itibaren, tanrılarına da tapınaklar inşa etmiştir.

Sami kökenli Arabistanlı Asur halk ise, Anadolu’daki Mitanni egemenliğinden kurtulup MÖ 14. yüzyılda ve Şamsı-adad-1 (MÖ 1812-1797) öncülüğünde örgütlenmiş; Salmanasar-1 krallığında da bağımsızlaşmıştır. Asur şehrini kurup başkent yapmıştır. Sınırlarını Alzi (Elaziz) ve Akdeniz’e kadar genişletmiş. Krallarından birinin adı, Sargon-II’dir.

İnşa ettiği tapınakların en önemlisi, Assur tanrı adına yapılan tapınaktır. Özellikle Dicle boyundaki büyük şehirlerinde “naru” denilen şarkıcı ve ruh kovucular, “kalu” denilen tanrıları meditasyona sokan müzisyenler tapınaklarda görev yapmış. Tanrı Asur için yapılmış olan ve “Eşarre” adlı “tanrı evi” adlı tapınak en önemlisidir. Ancak daha sonra tanrılar ve tapınaklar önemini yitirmiş. Saraylar önemsenmiştir. Sargon II “Dur-şarukkin”, oğlu Sanherib’in üç tür ve Asurbanibal (Ninova) sarayı inşa etmişler. Ninova sarayı, 1000 odalı ve basamaklı bir saraydır.

Raslantıya bakın ki; M.S.21 yüzyılda da, egemenliğin saraydan alınıp halka (temsilen TBMM’e) verildiği Türkiye’de 1000 odalı saray yapılmıştır.

Kadının bir meta gibi alınıp satıldığı (günümüzdeki IŞİD anlayışı) Asur’da Sümer tanrılarına tapınılmıştır. hz. İbrahim’in ilk döneminde ve kısa süre Yahve’ye de tapınılmıştır. Asurluların inancına göre tanrılar gezintiye de çıkar. Nitekim güneş tanrısı araba, ay tanrıçasının kayık ve fırtına tanrısı bulut ile gezinir.

Bu imparatorluk, Babil-Med ittifakı karşısında zayıflayıp yıkılmış. Asurbanipal’in ikinci oğlunun savaşta (Tevrat’ta dramatize eder) ölmesinde sonra Harran’a sıkışmış (hanedan soylu ve MÖ 612 yılında tarihten silinmiştir.

Asur imparatorluğu döneminde güney Mezopotamya’da imparatorluk boyutuna ulaşan krallık ise; Babil’dir. Asma bahçeleri ve Zigurat denilen tapınakları ünlüdür. En görkemli tapınak, tanrı Marduk adın yapılan “Esagila” adlı tapınaktır. Zigurat, “yerin ve göğün temeli ev” anlamındadır. Asur’da saraylar kalın beyaz ve yassı kireç taşları ile yapılırken, Babil ziguratları kırmızı tuğla ile yapılmıştır. Basamaklı Ziguratların üstünde, tanrılar için bir odamescit vardır.

Asur ve Babil tapınak ve saray kapıları, insan başlı boğa heykelleriyle süslüdür.

Babil kralı II. Nebukadnezar da “kuzey, güney ve yazlık adıyla üç saray yapmıştır. Belazer’den İskender’e kadar çok kralın kullandığı Güney Sarayı, “Babil sarayı” olarak adlandırılmıştır. Persler döneminde tamir edilmiştir. Yazlık saray ise, “soğutma evi” olarak kullanılmıştır.

***

İbrani dinlerde putperestpağan olarak ifade edilen toplumlardan biri olan Mezopotamya halkı ile İbrani dinler mensubu olduğunu söyleyen “müşrik” anlayışın kıyaslanması gereğine inanıyorum.

Özellikle “eski ahit” dilinde “fahişe” olarak tanımlanan Babil’in inanç ve tapınak anlayışı kavrandıkça; laik anlayışın öneminin daha iyi anlaşılacağını umuyorum.

“Yerin ve göğün temeli ev” veya “tanrının evi” olarak tanımlanan tapınaklara, tanrı-kralların bile ne denli saygı gösterdiği ve istismardan uzak tuttuğu; çağımız insanı için ders alınacak bir örnektir.