Psikolojik Savaş’ın büyük “akıl-ustası”; Sovyet devrimci Feliks Edmundoviç Dzerjinskiy (1877-- 1926) idi. Kurduğu örgütü Çarlığı geri getirecek bir şebeke olarak tanıtmıştı; birçok MI.6 ajanı ve Çarlık süprüntüsü aristokratlar bu tuzağa düşerek yok edilmişlerdi. Bu miras Büyük Anti-Faşist Savaş öncesi ve sonrasında Komünter’in de okulu olmuştu.
Naziler bu oyunu emperyalist çıkarları için sürdürdüler. İngilizler ise Nazilerle beraber Sovyetlere karşı bu sistemi uygulamaya devam ettiler. Bu sıcak ortamlarda pişen zionistler de kareyi tamamladılar. Amerikalılar Büyük Anti-Faşist Savaş’ında sonunda Nazileri devşirerek kendi varoluşlarının pragmatizminin gereğini yaptılar. Aslında onları da cepheye süren İngilizlerdi, çünkü ateşteki kestaneleri almaya çok gönüllüydüler…
Tastamam İngilizler kapitalizmin ana vatanı olarak Psikolojik Karanlık Savaş’ın da ilk uygulayıcılarıydı. İngiliz burjuva aristokrasisi Cromwell diktatörlüğünden kurtulması ardından Hollanda’da öğrendikleri masonik çalışma tarzını ideal komplo örgütlenmesi olarak benimsediler. Ana Kraliçe’nin Mason kovanlarını ilk olarak inşa ederken Yahudi tüccar “işçi” arıları peteklerde örgütlediler. Kendileri için tehlikeli görmedikleri, Akdeniz hinterlandından dışarı taşma hevesleri Hint Okyanusunu bile aşamamış donanmasız Otoman İmparatorluğunun Arap popülasyonu içinde çalıştılar; özellikle Yakın Doğu Arablarının Yahudilerle beraber yaşadığı ticaret merkezlerinde zanaatkâr locaların içinde “kardeşlik” localarını kurdular. Haçlı Seferleri sırasında kurulmuş olan Batıni ilişkiler onlara bu fırsatları tanıdı. Şii İsmailiye mezhebi İngiliz işbirlikçisi bir tarikat oldu…
Büyük Anti-Faşist Savaş bitince Psikolojik Savaş’tan 1945’te çıkılacak zannedilirken 1947’de büyük komplo politikaları ustaları olan İngilizlerin “Demir Perde” dezenformasyonu ile Doğu Almanya ve Batı Berlin tiyatrosu başladı. Doğu Almanya’nın Batısından, Ukrayna’nın Doğusuna kadar olan hinterland gizli bir “sıcak savaş” alanı haline gelecekti. İngiliz M.I.6 için eski nazi ajanlarının işbirliği ile enerji santrallerine, ağır sanayi fabrikalarına karşı sabotajlar ile asker-sivil kamu liderlerine karşı suikastlar yaygınlaştırıldı…
İngilizlerin politikası daima çıkarlarına hizmet edecek bir maşa bulmakta uzman olmalarıydı. Elen bağımsızlık hareketlerini el altından destekledikleri gibi Otoman İmparatorluğu’nun Trablusgarp ve Balkan Savaşları öncesinde Otoman donanmasını İngilizlerin eğitimine teslim edilmesini fırsat bilen İngilizler Balkan Savaşları sürecinde Elen donanmasına fiilen kumanda ederek stratejik kıyı adalarının Elen donanması desteğindeki Elen ordusunun eline geçmesini de sağlamışlardı. İstiklal Savaşında Elen işgalini kışkırtan emperyalist gücün Britanya İmparatorluğunun Avrasya hegemonyası saplantısı olduğu bilinmektedir.
Günümüzde Soroscu liberal sol renkli devrimlerin merkezinin London Borsası olduğu bilinen bir gerçektir. London Borsası Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sırasında pamuk, tütün, şeker kamışı üretimi ile küresel fiyat denetimi hegemonyasını ellerinde tutmalarını sağlayan köleci güneyli konfedereler olmuşlardı. Kuzeyli Birlikçiler Afro-kölelerin özgürlüklerinin verilerek proleter vasıflı işçi sınıfının sanayide emek gücünün sömürülmesinin yolunun açılmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Rus Çarlığı Britanya İmparatorluğu ile tarihsel çatışmasının ideolojik güdüsünde Kuzeylileri desteklemişti. Aynı şekilde yaklaşık yüz yıl önce Amerikan Bağımsızlık Savaşı sürecinde Rus Çarlığı, George Washington’a maddi ve siyasi destek sağlamıştı.
“Çok kutuplu dünya” tezini “Yeni Dünya Düzeni” olarak serbest piyasaya süren Ruslar, elbette mali oligarşinin “iki adım geri, bir adım ileri” vites; hareket ettiğini çok iyi biliyorlar. Ama kapitalizmin anavatanlarındaki sürekli buhran kaosu içinde teknolojik açığın kapatılması avantajını kullanmaya bakıyorlar. Sovyet döneminde ağır sanayi yeteri kadar geliştirilmiş modern bilimsel tekno gelişmeler (Çin’de dâhil) elde edilmiştir. Ama gerek 1917 gerekse 1949’dan bu yana sosyalist üretim ve yönetim biçimi üzerinde bilimsel devrimci teori-pratik-praxis tezler ve çalışmalar yapılmamıştır. Burada gözden kaçırılmaması zorunlu olan “Yeni İnsan/İnsanlık” öğesinin temeli olan ideolojik çalışmaların stratejik köşe taşlarının Marx-Engels’ten bu yana Lassalleci liberal sol sosyal demokrat revizyonizmi tarafından sansür edilmiş olmasıdır. 1893-95 arası Engels’le irtibat kuran Antonio Labriola’nın Engels tarafından Marx’ın damadı ile beraber bilimsel sosyalizmin sorunlarında güvenilir başvurucular sayılmıştı. Ama sağ revizyonist Hilferding tarafından bir skolastik konumuna indirgenen Kapital aracılığıyla “sansür” misyonu egemen olmuştur. “Praxis” kavramı unutulunca Marx’ın Paris Komünü için yazdığı 3. Taslakta ifade edilen “emperyalizm” kavramı da anti-marxist “emperyalizm” teorisyeni John A.Hobson’un oportünizmine kurban edilmişti. “Praxis” unutulunca Komünist Manifesto’nun ilkelerinden olan çalışma saatlerinin en devrimci biçimde 4 saate indirilmesi, kültür devrimi için siyasal kültür, kapitalist kentlerin en devrimci şekilde yok edilmesi ve “kadınların kurtuluşu olmadan toplumsal kurutuluş gerçekleşemez” gibi Yeni İnsanlık hedefleri de unutuluyordu. Çin Komünist Partisi revizyonist mastermind Japon Komünist Partisi’nin kuyruğuna takılıyordu. Rusya Federasyonu Komünist Partisi ise ÇKP’den daha beterdi teorisizlik ve pratiksizlik batağına saplanmış Lenin mozelesinin yaşayan suretleri olarak yılda birkaç kere “kırmızı karanfil balesi”ni ifa ediyorlar…
Marx-Engels, yaşadıkları XIX.yy. zaman diliminde “dünya devrimi” konusu açıldığında başlangıcı ya “St.Petersburg” ya da “Costantinopolis” olarak açıklıyorlardı. Gerçekten de her iki ülkede feodal Çarlık ve Padişahlık tepetakla olmuş kapitalist modernitenin sosyalist ve demokratik küçük burjuva cumhuriyetleri kuruldu. Ama her iki ülkede de karşı-devimler emperyalist dolaylı müdahaleler sonucu iktidarı ele geçirdi. Alt yapısı güçlü olan Rusya’da kitle “Yeni Çar”dan emin, ama Yakın-Doğu kaosunun yanı başındaki Türkiye için aynı şeyleri yazmak mümkün değil.
“Olmak veya olmamak; işte bütün mesele burada!”