Değerli okurlarım,

Belki sizler de benim gibi Tweeter’de genç Yerbilimci Baturhan Thomas Öğüt’ü izliyorsunuzdur. Etkin alanları jeoloji ve jeofizik olan serbest çalışan bir yerbilimci. Deprem ve yer olayları üzerine yaptığı araştırmaları makaleler halinde yayınlıyor. Kahramanmaraş Depremlerinin gerçekleşeceği fay alanlarını gösteren aşağıdaki haritayı 20 Nisan 2020’de Ne Haber Ajansından kendisiyle röportaj yapan Yusuf Eren’e vermişti:

anadolu plakası

"Yasımız Var" başlıklı yazımda buna değinmiş; 6 Şubat sabahı saat 04.17’de gerçekleşen Kahramanmaraş depreminin merkezi Pazarcık’ın bu haritada görülen Doğu Anadolu Fayı üzerinde olduğunu belirtmiştim. Baturhan Öğüt’ün 2020’de yaptığı gözlem, 6 Şubat 2023’te ülkenin tamamını sarsan, bugün de dinmemiş acının bir öngörüsüdür. Kıdemli jeofizik uzmanları hocaların gözlemleri yanı sıra sayılmalıdır diye düşünüyorum.

Bu yazıda Öğüt’ün 23 Mart 2023 tarihli, çok dikkatimi çeken, beni son derece ürküten ve düşündüren Tweet bilgisine yer veriyorum.

"Faya paralel yatay yer değiştirme" yi gösteren şu haritayı koymuş:

adana fay

Ve aşağıdaki bilgileri vermiş:

Kahramanmaraş 7,8 Pazarcık depreminin şiddeti skalanın en yüksek değeri olan 12’yi aşarak 14-15’e ulaştı. Etkileri şu değerlere eşit: 8784 Giga Watt saat / 7,6 x 10 6 ton TNT / 472,4 Atom Bombası!

7,6 Elbistan depreminin ortaya çıkardığı enerji miktarının eşdeğerleri: 3117 Giga Watt saat / 2,7 x 10 6 ton TNT / 167,6 Atom Bombası!

Baturhan Öğüt diyor ki: " 9 saat arayla aynı şehirde iki depremin birden yaşanması dünya tarihinde bir ilktir. Kahramanmaraş depremleri dünyada yaşanmış en büyük kara depremleridir. Marmara’da benzer bir depremi oluşturacak fay hattı bulunmuyor. Keza Ege’de de tek seferde 429 km’lik kırılacak hat yok."

Tweet’lerinde daha fazla ayrıntı var. Beni rahatlatan, en iyi anladığım şu çıkarımı oldu: "Türkiye’de Pazarcık depremi gibi etki yapacak bir deprem olmayacak!" (Ayrıntılar için tweet’lere bkz.)

Demek ki güzelim Türkiye’mizde aynı niteliklerde bir deprem daha yaşanmayacak.

Ama kesin olan şu ki ülkemiz bir deprem ülkesi ve bundan sonra olacak depremlere gerektiği gibi hazırlanmaz isek Pazarcık depreminde yaşananlar kadar olmasa da ona yakın deprem hasarları bizleri bekliyor olacak.

Tonlarca TNT, 472 Atom bombası eşdeğerinde bir depremdi öyle mi!

Değerli okurlarım,

Atomik olmayan geleneksel patlayıcı TNT bombası dendiğinde İstanbul’da İstiklal Caddesi'nde 14 Kasım 2022’de gerçekleşen, 6 kişinin ölümüne, 81 kişinin yaralanmasına neden olan patlamayı anımsıyorum.

Baturhan Öğüt’ün Kahramanmaraş depremine eşdeğer olduğunu söylediği tonlarca TNT’yi bir düşünün.

İstiklal Caddesi'ndeki patlamanın şiddeti Pazarcık merkezli depremin yanında ‘ufak’ kalır. Öte yandan o TNT bombasının korkunç etkilerini de biliyoruz. Bunların dışında bilmediklerimiz de var kuşkusuz.

Ölümler ve yaralanmalar dışında patlama sırasında yayılan TNT tozunun dokunduğu yerde mukus ve kan hastalıklarına yol açtığını; vücuda girerek zehirlediğini, mide, böbrek ve idrar yolları hastalıklarına yol açtığını akıllarda tutalım. O gün olay yerinde veya o yakınlarda bulunanlara ilişkin bugün tıbbi tetkikler yapılsa saydığım sonuçlardan en az biri bulunacaktır.

Elbette Kahramanmaraş depreminde TNT tozu söz konusu değil. Ancak İstiklal Caddesi'nin ‘alelade sayılan’ TNT bombası patlaması bizlere Kahramanmaraş depreminin yıkım gücünün ne denli büyük olduğuna dair fikir vermekte.

Atom bombasına gelince; Savaş tarihinde, bu nükleer silah ABD tarafından II. Dünya Savaşı'nın son günlerinde iki kez kullanıldı. İlki 6 Ağustos 1945 sabahı Japonya'nın Hiroşima kentine, ikincisi, üç gün sonra Nagazaki kentine atıldı.

Bir sade vatandaş olarak Baturhan Öğüt’ün Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 9 saat arayla gerçekleşen depremler için sırasıyla verdiği 472,4 atom bombası ile 167,6 atom bombası sayılarına bakıyorum da daha ne söylenebilir.

Aynı anda 472,4 adet atom bombası Pazarcık’a atılmış gibiydi yani. 11 İlimizin insanları o şiddette bir depremi yaşadı. "Bunun sonrasında kırılan 200 km’lik uzun hat 1.300 ila 2.000 km çap içerisinde hissedildi."

Pazarcık’tan 9 saat sonra gerçekleşen Elbistan merkezli depremin şiddeti 167 atom bombasına eşdeğer oldu. 1.200-1.400 km çap içerisinde hissedildi.

Dünyada ilk kez yaşanan art arda iki kara depreminin oluşturduğu hasarların boyutunu düşünmekte zorlanıyorum doğrusu.

Hiroşima ve Nagazaki’ye ABD birer atom bombası attığında toplam 223.000 kişi yaşamını yitirmiş.

Oysa Pazarcık’ta 472, Elbistan’da 167 atom bombası patlamış gibi depremler yaşanmasına karşın CNN Haber’in depremin 50. gününde verdiği AFAD Başkanı Yunus Sezer’in açıklamasına göre: "Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6'lık depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 50 bin 96, yaralananların sayısının ise 107 bin 204".

Değerli okurlarım,

Deprem denen olgu; yer kabuğunun en üst katmanında bulunan tabakada yer alan fay hattı adı ile bilinen kırıkların, hareket etmesi sonucu meydana geliyor. Fay hattı, yer kabuğu üzerindeki kayaların, gerilme, sıkışma gibi yüksek basınç oluşturan şartlar altında kırılması sonucu oluşuyor.

Atom bombası denen nükleer silahın işlemesine çok benziyor deprem. Patlamanın "kontrolsüz çekirdek tepkimesi" yoluyla sağlandığı bir model atom bombası. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleşiyor ve ortaya devasa boyutta bir enerji açığa çıkıyor. Bu da patlama ile beraberinde şok dalgası ortaya çıkarıyor.

Atom bombasında olduğu gibi depremde de yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak titreşimler çıkıyor ortaya ve dalgalar halinde yayılarak yeryüzünü sarsıyor. Toprak üzerindeki yapıları yıkıyor, can kayıplarına yol açıyor.

Depremin büyüklüğü yalnızca bir ölçü dahilinde, depremin oluşturduğu etkiyi ifade ederken, şiddet, daha çok yıkıcılıkla ilgili.

Sonuç olarak

Öyle anlıyorum ki Kahramanmaraş depremlerinin yıkıcı şiddeti deprem skalasının en üst değeri sayılan 12’nin üstünü buldu ve insanlar depremi 14-15 şiddetiyle yaşadılar.

Bu depremlerin eş değer atom bombası sayılarını bilmek, bizlere, o bölgedeki insanların yaşadığı travmanın ne denli şiddetli ve yıkıcı, bunun da gerçek verilerle ölçülemeyecek olduğunu gösteriyor.

Sizlerin de basından bildiği gibi 28.02.2023’te Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, deprem yaşanan bölgeye gitmiş ve bilim insanı ve aydın sorumluluğu ile incelemeler yapmak istemişti. Ama Elazığ’da tutuklanıp Malatya’ya getirildiğinde, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında soruşturma açıldı. Sonrasında da yurt dışına çıkış yasağı kondu, adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Çeşitli sağlık sorunları olmasına karşın giriştiği bilimsel incelemeler, Türkiye halkının, bizim hepimizin, Anayasamızca güven altına alınmış yaşam hakkını, can ve mal güvenliğini iyileştirmek, güçlendirmek için yapmak istediği incelemelerdi. Ama yönetimce baskı uygulandı, kişisel varlığı ve bilimsel insanlığı, ödüllerle taçlandırılmış donanımı hiçe sayıldı.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın resmi verilere göre yaptığı saptamaları da Tweeter’den izlemekteyim. Onun bir saptaması, bir çıkarımı var ki katılmamak işten bile değil. Hele Baturhan Öğüt’ün yukarıda depremlere ilişkin verdiği TNT olsun Atom Bombası olsun, eşdeğer ölçümlerle Övgün Hocanın çıkarımlarını zihnimde tutarlı biçimde üst üste koyduğum zaman.

Övgün Hoca: "Yalnızca Antakya’da 3000’den çok yapı göçtüğüne göre, göçük altında en az 48 bin kişi kalmış, bunların 40 bininin sağ çıkması beklenmezken, nasıl oluyor da 11 ilde ölüm sayısı 50 bin kişi oluyor? Neden tüm göçen yapı ile ölüm sayısı verilmiyor? Kaygılanıyorum." diyor.

Ben de bu ülkenin bir vatandaşı olarak düşünüyorum da 20 yıldır gördüğüm AKP iktidarının anlayışı, binlerce atom bombası atılsa Türkiye’ye değişmeyecek.

Bir kez olsun şeffaflık, bir kez olsun şefkat, bir kez olsun vicdan göstermeyen iktidar, cumhuriyetin 2. yüzyılında da Türkiye halkını, bizleri, perişanlığa sürüklemekten vaz geçmeye niyetli değil.

Oysa Türkiye’miz için hele deprem bölgesi için yapılacak ne kadar çok şey var!

Baturhan Öğüt’ün görüşleriyle bitirmek istiyorum.

"Bu durumda deprem bölgemizin ne yakın ne uzak geleceği iyi görülebilir. İnsanların kaybettiği canlar tam sayılmadı bile. Zihinleri korkunç anılarla dolu. Hayatları tamamen değişti. Yaşadıkları travma ömür boyu karşılarına çıkacak. Bu insanlara 10 yıl boyunca psikolojik destek verilmeli. Oraya geri dönmeye çağrılıyorlar. Onlara deprem sonrasında hayatlarını sürdürmeleri adına daha iyi bir yaşam sağlanmalı. Bölgenin kalkınması için teşvik politikaları düzenlenmeli. İstihdam için yeni fabrikalar, iş yerleri açılmalı. Hatta onlara insani duyguları anımsatmak ve yaşatmak için AVM’ler açılmalı. Elbette en başta depreme dirençli kentler inşa etmek var."

Türkiye halkı insanca yaşamasına engel olacak olanlara haklarını helal etmeyecektir diye düşünüyorum.

Esenlik dileklerimle.